İMÂM RABBÂNÎ AHMED FÂRÛK SERHINDÎ

Kuddise Sirruh


Dogumu:Serhind, 971 H. / 1563 M.

Vefâti:Serhind, 1034 H. /1625 M.

Semâili

Uzun boylu, bugday benizli, gökçek yüzlü, kirmizi gözlü, siyah sakalli idi.Mceddid-i elf-i sânî yani ikinci bin yilin basinda gelen müceddid olup Hazret-i Ömer neslindendi.Naksî, Kâdirî, Çestî, Sühreverdî, Setarî, Bidârî, Kübrevî tarîklerinin seyhi idi.

Efdal-i ulemâ-i râsihîn, gavs-ül vâsilîn, kutbu’l-aktâb, âlî-cenâb, mazhar-i havârik ve kerâmât, câmi-i deracât, imâm- tarîkat, muktedâ-yi ehl-i hakîkat idi.Soy silsilesi 28 batin sonra Hazret-i Ömer radiyallahu anh’a ulasmaktadir.

971 senesinin Muharrem ayinin Asura gününde Hindistan’da Serhind sehrinde dogmuslardir.

Muhakkik Imâm-i Süyûtî “Cem’ul-Cevâmi” adli eserinde sahih hadîs-i  serif  olarak “Benim ümmetim içinde “sila” özelligi tasiyan bir kimse gelecektir.Onun irsâdi ve sefâati ile nice insanlar cennete girerler” meâlindeki hadis-i serîfi nakleder.Sofiyye ulemâsi “sila” namini Ahmed Fârûki hazretlerine uygun görürler.(Sila:Serîatla tarîkati birlestiren mânasinadir.)

Kendileri vakit vakit murâkabelerinde Peygamber Efendimizden açik ifadelerle teveccühe mahzar olurlardi.Hatta Cenâb-i Hak’dan ilham ile:

“Kiyamet  gününe kadar senin vasitanla hâlisâne bana yönelenleri (serîat ve hakikatima lâyiki ile sarilanlari ) magfiret eyledim” buyurulmustur.

Imam Rabbânî’yi istihdâf eden nice isâretler zamanin büyük velileri, sâlih ve sâdik ulemasina da vaki olmustur.

Imam Rabbânî’nin yüksek dereceleri o mertebeye varmistir ki Seyhi Muhammed Bâkî Hazretleri onun istidâd ve kemâlinin hayrâni olmakla cümle mürid ve ashâbinin müracaatlarini ona havale eder, hatta kendileri de istifade  etmek için meclislerinde oturur ve söyle buyururlardi:

-Ahmed bir günestir ki cihan onun feyz ve fazilet nurlari ile aydinlanmaktadir.

Maddî, mânevî imkânlar ve tevafuklarla sekiz büyük tarîkatin seyhi olmuslar ve her birinin dervislerini usûlüne göre irsad buyurmuslardir.

Imam-i Rabbânî Hazretlerinin siyt u söhreti âfâki tutmus, serîat, tarîkat, marifet ve hakîkatteki asr-i saâdet anlayisi ve anlatisi onun tâbilerini çogaltmis, degisik tarîkat mensublarini birlestirmis, zamaninin ulemâsi, sultanlari ve teb’alari ona intisâb etmislerdi.

Hazreti müceddidin yüksek dirâyeti, âlimi-câhili, zengini-fakiri uzlastiran firâseti, çesitli tarîkat ve mazheplerin te’lîfindeki idâresi, hülâsa yüce tevhîd dininin türlü sebeplerle dagilmis sâliklerinin birlestirilmesi onun esas vazîfelerindendi.

Mü’minlerin ehl-i hak, ehl-i tevhîd, ehl-i sünnet olarak birbirlerini hos görmeleri, yaklasmalari, kaynasmalari, birlesmeleri, inandiklari imânin, mensub olduklari dinin ve tuttuklari yolun icâbidir.Âlemlere rahmet olarak gelen Peygamberimizin iki cihânin saâdetini saglayan dini, bütün insanliga ve varliga gereken degeri vermis ve îcablara göre en hayirli ve mes’ud düzeni kurmustur.Müceddid Imâm Rabbânî Ahmed Fârûkî Hazretleri de o yolu tutmustur.

Tefrikalara yol açan siyasî, idarî, zümrevî ve irkî düsünceleri biraktirmak, bu ugurda öne düsen cahilleri islâh etmek, âlemin huzuru için sarttir.Hazret de onu yapti.Insanlari gönlünden birbirine bagladi.Birligi sagladi.Zamanin allâmelerinden Abdülhakîm Siyalkûtî Ahmed Fârûkî’yi inkâr edenlerdendi.Bir gece Hazreti rüyada gördü.Cenâb-i Seyh kendisine:

(En’âm sûresi/91) âyetini okudular.Bu âyet-i kerîmenin mânâsi:

“Habibim sen “Allah” de geç, onlari birak da daldiklari bataklikta oynayadursunlar!..”(En’âm sûresi/91)

Âllâme Abdülhakîm’in kalbinde Allah askinin ve sevkinin dogmasina sebep oldu ve seyhin muhabbetinin isigi gönlünde yandi.Kalbi ALLAH ALLAH diyerek uyandi.Uyandigi halde zikrullah kalbinde devâm ediyordu.Dogru Hazret-i Seyhe gitti.Intisâb etti.Çok büyük derecelere erdi.Ahmed Fârûkî’ye”Müceddid-i elf-i sânî” yani ikinci bin yilin müceddidi lakabini ilk defa veren bu âlimdir.

Müceddid-i elf-i sânî Ahmed  Fârûkî Hazretleri feyzleri carî iki eser birakti:

1-Mektûbât,

2-Oglu Muhammed Mâsum Hazretleri.

1034 senesinin Safer ayinin 14. günü 63 yasinda iken vefât ettiler.Merkadleri Serhind’dedir.

Silsile’de emâneti Hâce Muhammed Bâkî’den almislardir.”Müceddid” diye anilirlar.