MEVLÂNÂ HÂLID ZIYÂUDDÎN BAGDÂDÎ

 Kuddise Sirruh


Dogumu: Sehrizor, 1193 H. / 1779 M.

 Vefati: Sam, 1242 H. / 1826 M.

 Semâili

 Boyu uzun, cüssesi heybetli, basi büyük, rengi beyaz kirmizi karisik, gözleri iri ve siyah, burunlarinin ortasi yüce, disleri seyrek, yüzü gökçek, sakalli siyah ve büyük, gögüsleri genis, kollari uzun, vakari ve mehâbeti meshur ve güler yüzlü idi. Hazreti Osman Zinnûreyn neslindendi. Allâme ve Müceddid idi.


1193 de Osmanli Devleti vilâyeti olan Musul’da Sehrizor’da dogmustur. Nesebleri hulefa-i râsidinden Hz. Osman Zinnureyn radiyallahu anh’e varir.

Gençliginde ilme çok hevesli idi. Süleymaniye’de zamanin büyük âlimlerinden Sarf, Nahiv, Fikih, Serh-i Celâl, Mantik, Mutavvel, Kelâm, Hikmet ve sonra Bagdad’ta usûl-i hadis, tefsir gibi âlet ve gâye ilimlerini tahsil edip ilme doymayarak civar beldelerde yine mütehassislarini bularak hesab, hendese, usturlâb, hey’et ve diger zâhiri ilimleri ikmâl eyledi. Bundan sonra ledünni ilme hevesi artti. 

Evvelâ hac farizasini edâ maksadi ile Harameyn-i serifeyn’e gitti. Yolda Sam’a ugradi. Orada büyük hadis âlimlerinden hadîs-i serif okudu. Bir kâdiri seyhinden kâdiri dersi ve icazeti aldi. Sonra hacci edâ etti. Dönüste yine Süleymâniye’ye geldi. Muhammed Dervis Azîmâbâdî Hazretleri ile görüstü. O da Hindistan’da Abdullah Dehlevî Hazretleri ile görüstü. O da Hindistan’da Abdullah Dehlevî Hazretleri ile görüsmesini, onun hizmet ve sohbetlerinde bulunmasini siddetle tavsiye etti. Bu isim kendine Hicaz’da Beytullah civarinda bir meczüb tarafindan da tavsiye edilmisti. 

Hz. Hâlid bu tavsiyeleri tuttu. Yaya olarak Hindistan’daki Dehlâ’ya gitti. Bir senede oraya vardi. Sah Abdullah Dehlevî hazretlerini buldu. Nazla niyazla kabul olundu. Orada gece gündüz bes ay hizmette bulundu. Bu gidis ve kabul olunus söyle özetlenir:

-Mevlana Hâlid bu kadar çok dinî ve dünyevî ilimlere sahib olmasina ve bunlari talebelere okutmasina ragmen tatmin olamiyor, bunaliyor, muhakkak bir kâmil mürsid ariyordu. Ona bir ledünnî ilim de lâzimdi ki bu zâhiri ilimleri tatbik mevkiine koyabilsin!..

Iste bu gayret ve arama sirasinda aldigi tavsiyelere uyarak, Hindistan’da Sah Abdullah Dehlevî hazretlerinin yolunu tuttu. 

Hz. Hâlid arkadaslariyla yola çikti. Bir sene zarfinda Dehlâ’ya vardi. Sah Abdullah Dehleî’nin hankâhina varip mürâcaat ettiler ve kendilerini tanittilar. Süleymaniye, Bagdat ve Sam âlimlerinden Elhâc Mevlâna Hâlid Ziyâuddin refikleri ile Hazreti ziyarete geldiler. Abdulah Dehlevî Hazretlerinin durumu mânen bilmekle beraber avludakilere haber gönderdi. 

-Halid hankâhin abdesthanelerini temizlemek hizmetine baslasin!..

Baslar… Itiraz etmeksizin, elde süpürge ve su kovasi, yüzde derin ve tatli bir tebessümle hizmete devam eder. Günler geçer, aylar geçer fakat Abdullah Dehlevî Hazretleri yüzünü göstermezler… Ayni hâl gece gündüz devam eder… Derken bir gün yorgunluk hali agir basip, nefsi zayif bulur, Hâlid’e yüklenir: 

-Ey Bagdad ve Sam diyarlarinin büyük âlimi, agniya ikliminin Mevlâna Hâlid’i! Deli mi, velî mi oldugu belirsiz bir kisinin bir tek sözü ile kalkmis, daglar beller, diyarlar asmis gelmissin, aradigini bulamamissin. Hani Mürsid-i kâmil? Durmadan sana pislik temizletiyorlar. Ledünnî ilim nerde? Seyr u sülûk neresinde?

Birden Hâlid’in mayasindaki ihlâs simsek gibi çakar:

-Nefis uzatma! Gerekirse buralari sakalimla süpürürüm… der ve isine ayni ihlâsla devam eder.

Sah Abdullah Dehlevî Hazretleri pencereden avluya bakarlar. Görür ki Hâlid’in elindeki süpürgeyi ve kovayi melekler tasiyorlar. Çagirir: 

-Ya Hâlid gel… Hâlid pür edep gelir…

Abdullah Dehlevî:

Oglum Hâlid! Ilmin cihâni tutmus, bilgin dünyaya kâfi. Tek noksanin bunlardan nefsinin duydugu gurur ve kibir idi. Onu ayaklar altina aldin, isini melekler görür oldu.

Ikinci emir:

-Mensûb oldugumuz Seyyidlerimiz, serîat, tarîkat, marifetle hakikate erenlerdir. Bu zaman da müceddid olarak sen onlarin son halkasisin! Simdi git bütün iklimleri irsâd et!

Sah Abdullah Dehlevî Hazretleri Müceddid Mevlâna Hâlid Ziyâüddin’in atinin özengesini tutar, onu atina bindirir, yedi iklimi irsâd etmek üzere Bagdad istikâmetinde ufka dogru atini sürdürür ve onu gözyaslariyla yolcu eder.

Son görüsmede Naksî, Kadirî, Sühreverdî, Çestî ve Kübrevî tarîklarindan icâzet aldi. 

1226 senesinde tekrar Süleymâniye’ye geldi. 35 yasinda irsâda basladi. Sonra Bagdad’a geldi. Yedi sene talebe yetistirdi. Sonra da Sam’a geldiler ve Sâlihiyye’de kurduklari dergâh-i serifde her gün sohbet yapip, türlü tâlim ve terbiyelerle yakin zamanda binlerce mürid, yüzlerce halife yetistirdiler. Sam’a Bagdad’dan geldikleri için ona Mevlâna Hâlid Bagdadî diyorlardi.

Müceddid olarak serîata ve tarîkata muazzam bir asr-i saâdet nes’esi veriyorlar. Yüce din ve yol, karismis olan bâtil âdet ve akîdelerden temizleniyor, aktâr-i âleme bu yüce himmetin nurlari yayiliyordu.

Hazret-i Hâlid zâhir, bâtin ilimlerinde görülmedik bir vukûfa sâhib olup, herkese irsadi ve teveccühü gâlib, tesir ve idârede emsâline üstün, mazhar-i kül bir zât idi. Çok hadîs-i serif okurdu. Dîvani ve diger te’lifâti meshurdur.

1253 de Sam’da Sâlihiyye’de Sinn-i sa’adet olan 63 yasinda vefât ettiler. Kabirleri ziyaretgâhtir. Hâlâ feyz-i cârî, himmeti âlîdir.

Silsile’de emâneti Sah Ali Abdullah Dehlevî’den almislardir. “Himmeti ile Kalbi Sâlik Pür Ziyâ” diye anilir.