İstanbul
Gönül semâsında minbersin mehtaba Medine
Mescitsin, mektepsin, dergâhsın ashaba Medine
Öper hep eşiğini Şam, Bağdat, Bursa, Edirne
Mekke hasrette, sen hizmetgâhsın güzel İstanbul
Eyyub Ensarî, Enes, Cabir’ler dinin şehidi
Akşemseddin, Aziz Mahmud, Nakşî, Yahya Efendi
Sümbül Sinan, Merkez Efendi, Şemsi Nakşibendi
Hadsiz velilere karargâhsın güzel İstanbul
Fatih, Yavuz, Kanunî, Hamit Han hilâfetdeydi
Hilâfet zahir, bâtın iki koldan ilerledi
Bâtın devam edip dururken zahiri tükendi
Halifelere melce, taht(ı)gâhsın güzel İstanbul
Hızır Beyler, Ebussuud, Bakî, ibn-i Kemâl
Herbiri ilmiyle âmildi, ihlâsiyle de hemhal
Barbaros, Sinan, Itrî buldular hizmetle kemâl
Nice büyüklere güzergâhsın güzel istanbul
Üç deniz, yedi tepenin tacında bir incisin
Emsali yok; güzelim mescit, minare, camisin
Bizans, Konstantiniyye’den İslâmbol oldu ismin
Beşyüz otuz yıldır gönülgâhsın güzel İstanbul
Bulunmaz başka arzda sendeki görgü, nezaket
Edep, erkânla tatlı dil, tevazu, insaniyet
Her mevsim bahar, her yer gülistan, her köşe cennet
Zevalsiz kemâle seyrangâhsın güzel İstanbul
Yakınlık neşesindeyken şimdi daldılar yasa
Erzincan, Bayburt, Erzurum, Samsun ile Amasya
Şarka mı, garba mı baş koysun Maraş, Bor, Ankara
Devran, demdir bu; ne cilvegâhsın güzel İstanbul
Payitaht olurmuş orası, neredeyse sultan
Yeniden fethetsin, kurup tasarrufla asitan
Basıp kademi tahtına, ıtrını yaysın Reyhan
Fehmi’nin gönlünde nazargâhsın güzel İstanbul