ANNEMIN TÜM İŞLERİNE YARDIM EDERDİ

Reyhan hazretleri sekiz yasindan itibaren babasi Hüseyin Efendi´den Kur´an-i Kerim dersleri almaya basladi. Hüseyin Efendi, iyi bir marangozdu... Köyde kapi pencere ve buna benzer seyler yapiyor, ayni zamanda köyün insanlarina Kur´an-i Kerim dersleri de veriyordu.

 Kücük Abdurrahim, diger cocuklar gibi oyun oynamiyor, babasi Hüseyin Efendi´ye islerinde yardim ediyor, merakli bakislarla babasinin yaptiklarini izliyordu. Hüseyin Efendi´nin bes erkek iki kiz olmak üzere yedi evladi vardi. Ancak, en cok Abdurrahim Efendi´yi severdi ve O´nun büyük bir alim olmasini cok arzu ediyordu.

Abdurrahim Reyhan hazretleri´nin hayatta olan kardesi Efrail Efendi´den, Hazret hakkinda bilgi almak üzere randevu aliyoruz. Aksam namazindan sonra kendisiyle bulusuyoruz.

 - Aileniz ve Hazret hakkinda bize bilgi verirmisiniz?

 - Efendim, ben 1939 dogumluyum. Babam Hüseyin Efendi 1944 yilinda vefat etmis. Ben cok kücük oldugum icin babami hatirlamiyorum. Ben, kardeslerin en kücügüyüm.

 Babamin vefati üzerine evin tüm yükü annem ve Abdurrahim Efendi´min üzerindeydi. Agabeyim cok merhametliydi. Babamin vefati üzerine gece gündüz calismaya basladi. Henüz on dört yasinda olmasina ragmen büyük isler basarirdi. Calisma derken, bagimiz tarlamiz vardi. Buralari ekerdi ve evimizi gecindirecek kadar mahsul de cikarirdi.

 - Bos zamanlarini nasil degerlendiridi?

 - Bos zamani olmazdi. Sürekli calisirdi. Calismanin disinda da köyümüzde seyh Abdurrahman Efendi vardi, O´nun sohbetine giderdi. Zaten kendisi yasitlariyla oturmazdi. Hep büyüklerle konusurdu. Ben iyi hatirliyorum Hazret 17 yasindaydi ama, görüsüp konustuklari hep 50 – 60 yasindaki kisilerdi. Bir de unutmadan söyleyeyim, agabeyim iyi bir insaat ustasiydi, iyi bir marangozdu. Tüm Köylüler gelir, islerini agabeyime yaptirilardi.

 Ailemize cok düskündü. Annemin bütün islerine yardim ederdi. Annem yük olmasin diye kendi elbisesindeki yirtiklari bile kendi dikerdi. Ben ve diger kardeslerim yemek secerdik. O´nun su yemek olsun, bu yemek olsun dedigini hic duymadik. Bizim oralarda ekmek tandirda piserdi. Tandirda pisen ekmegin kenarlari sert olur, ekmegin sert bölgelerini kendisi alir, yumusak kisimlarini bize verirdi.

 - Hazret´in kücükken saglik sorunlari var miydi?

 - Yok.. Öyle ciddi bir saglik problemi yoktu. Annemin anlattigina göre kücükken agir bir zatüre gecirmis. Bir defasinda da elini akrep sokmus.. Zehirleniyormus hic telaslanmadan parmagini keserek akmasini saglamis. Bir de Tercan´a gittiginde büyük bir tehlike atlatmis.

 - Hangi yillarda?

- Agabeyim bagimizdan cikan mahsulleri ilcelere götürür satardi. Askerden önceydi zannediyorum 18 yaslarindaydi. Tercan´a gittiginde büyük bir firtinaya yakalanmis. O zaman mallari trene yükleyip Tercan´a götürürlerdi. Orada akrabalarimiz vardi. Onlar da yardim ederlerdi agabeyime. Iste o zamanda mallari götürmüs, pazarda mallari sattiktan sonra, Erzincan´a gelecekmis. Siddetli bir firtina baslamis, firtinayla birlikte bir de dolu saganagi bastirmis. En yakin köye siginmis. Az kalsin donuyormus. Köylüler almis ve uzun bir süre bakmislar.

 Köyümüzde kahve gibi yerler yoktu, köy odalari vardi. Agabeyimi her gün cagirilardi... Gel bizimle otur derlerdi... Cünkü agabeyim cok güzel kitap okurdu... Makamiyla okurdu. Bu dedigim zamanlar Abdurrahim Efendi 13 –14 yaslarindaydi.

 Annem her bayramda bir cocuguna elbis alirdi. Cünkü hepimize birden elbise alacak imkani yoktu. Hatirliyorum elbise sirasi Abdurrahim Agabeyimdeydi. Ancak benim boynumu büktügümü görünce kendi elbisesinden feragat etti. O bayram da elbise bana alindi. Cok merhametliydi... Köyde hicbir kimsenin kalbini kirmamistir.

 Reyhan hazretleri, gece gündüz, demeden calisiyor, kardeslerinin gecimini sagliyor, gece yarilarina kadar ibadet ediyor ama gönlünde bir bosluk var... Cözemedigi duygular kapliyor icini...

 Hazret, Dede Pasa hazretlerini ilk kez 1944 yillinda yani babasinin vefatinda görüyor. Daha sonra, 1957 yilinda Pasa hazretlerini rüyasinda görüyor. Bu rüya Reyhan hazretlerinin Pasa hazretlerine giden yolun ilk adimini teskil ediyor.

 Reyhan hazretleri gördügü rüyayi bir sohbetinde söyle dile getiriyor:

 - Istanbul´dayiz, Haydar Pasa Iskelesi´nden kalkan bir vapura bir koyun doldurmusuz... Bunlarin sevk ve idaresi Dede Pasa hazretlerine aitmis... Bu koyunlarin, renkleri, giyimleri bir hos... Tepeden tirnaga bembeyaz bir elbise giymisler... Birkac saniye sonra bu koyunlar huri misali birer kiz haline geliyorlar... Bunlari Pasa hazretleriyle birlikte Karaköy tarafina getirdik. Pasa hazretleri orada emretti ki;

- Simdi bunlari al, Galata Köprüsü´nden Eminönü tarafina gecirecegiz... Ben önden yürüyüp, onlari cagiracagim, onlar da pesimden gelecekler... Sen de geride kalanlari toparla getir.

 - Yürüyoruz... Galata Köprüsü´nün üzerindeyiz... Önümüzdeki koyun sürüsü, bazen beyaz elbiseler icerisinde huri gibi, melek gibi kizlar seklinde görünüyorlar... Bu sekilde Eminönü tarafina gectik. Ben uykudan uyandim... O anda Pasa hazretlerine bir gönlüm akti, bir muhabbet duydum ki hemen gidip kendilerini bulmak arzusu bende dayanilmaz bir his haline aldi.

 Hazret uzun bir süre rüyanin etkisinde kalmisti. Kac defa niyet etmisti gördügü rüyayi dostlarina anlatmaya ama bir türlü cesaret edememisti... Sürekli odasina cekiliyor, gizli gizli agliyormus. Artik O´nun dünyasinda Dede Pasa hazretleri vardi...

 Günlerden bir gün, veliler sultani Dede Pasa hazretleri, Karakaya Beldesine tesrif etti. Artik bulusma zamaniydi. Hasret bitiyordu. Belde halki yollarda dökülmüs, ilahilerle Pasa hazretlerini karsiliyorlardi... Reyhan hazretleri karsilayanlar arasinda yoktu. Niye mi? Hazretin kendisinden nakledelim...

 - Pasa hazretlerinin gelecegini duydugumda, bana bir hal oldu... Anlayamadim... Hemen evime döndüm. Ama evin icerisine girmeye de cesaret edemedim, evimizin yaninda merek dedigimiz, hayvanlarin otunu samanini koydugumuz yere kendimi attim. Agladim, sizladim... Tarif edemeyecegim duygular yasadim. Belli bir süre sonra sakinlesmistim. Abdest alip, Hazreti ziyaret etmek icin yola koyuldum...