SEN BU OCAKTA PİŞTİN

Reyhan hazretleri mürsidine öyle bir baglanmisti ki, Dünyayi gözü görmüyordu. Her gün birkac gönül dostuyla mürsidini ziyarete gidiyordu. Mürsidi her gün bir baska ile gidiyor, Reyhan hazretleri de yanindan ayrilmiyordu. Bir gün Pasa hazretleri, Reyhan hazretlerini yanina cagirdi, dedi ki;

- Abdurrahim, evladim, sen bu ocakta pistin artik hilafet zamaniniz geldi. Sohbet ve teveccüh yapmaya ehil oldunuz. Bes kisi bir araya geldiginizde teveccüh yapacaksiniz.

Reyhan hazretleri bunun üzerine;

- Efendim ben cok hizmet yapmis degilim. Fazla bir bilgim yok. Ben sizin kapinizin aciz bir hizmetkariyim. Beni affedin.

Pasa hazretleri kizdi.

- Bu bir emirdir, bu emrede uymak zorundasiniz.

Pasa hazretleri, Reyhan hazretlerine hilafet emrini verdigi zaman huzurunda Pasa hazretleri´nin baglilari da bulunuyordu. Reyhan Efendi, mürsidinden teveccüh dersinin bilgilerini yeniden dinledi. Boynunu bükerek huzurdan ayrildi. O gece sabaha kadar uyuyamadi. Verilen görevin agirligini duyuyordu. Kendi kendine kararina verdi. Yarin mürsidinin huzuruna cikacak ve kendisini affetmesini rica edecekti. Sikila sikila köyünden Erzincan´a Pasa hazretleri´nin huzuruna geldi. Heyecani doruklara yükselmis, bir türlü kapinin tokmagini calamiyordu. Zor sartlar altinda kapiyi acti, iceriye girdi. Pasa hazretleri somyanin üzerinde oturuyordu. Kostu yanina gitti, diz cöktü ve dedi ki;

- Efendim beni affediniz, bu görev cok agir bir görev.

Mübarek buyurdu;

- Neden bu kadar korkuyorsun? Ben de senin gibiydim, ben aldigim emri ifa ediyorum. Bu vazifenin sana tevcihi, Hazret-i pirlerin Muhammed Besir Efendi hazretlerinin emridir. Bu hizmeti, bu nimeti veren yaninda kolayligini da verecektir süphesiz.

- Ama Efendim benim ilmim yok, alim degilim. Bu yükün altindan ben nasil kalkarim.

- Abdurrahim; bu vazifeyi baskasina vermek benim elimde degil. Ben iyi dinle halife üc yönden gelir. Birincisi, insanin zahir ilmi olur, tarikatin rüknünü, adabini ögrenir, anlar. Ona zahirden emir gelir. Sen halifesin derler. Ikinci, insan sofi mesreb olur. Zikir ve amali ile temayüz eder, cok emegi gecer. Ibadetler karsiliginda ve tarikatin rükün ve adabini da anlamis olmasi kaydiyla yine zahiren hilafet emri verilir. Ücüncü sekli ise, kisi asik mesrep olur, bunun ne ilmine bakarlar nede ameline. Bunlarin vazife emri ise maneviyattan bizzat Resulullah Efendimizden gelir.

Pasa hazretleri, Reyhan hazretlerinin endiselerini bir bir gidermis ve buyurmustur ki; “Bu görevi size veren, ilmi de verir. Gidiniz ve irsat görevinize baslayiniz.”

Kutlu kervan hizla yoluna devam ediyordu. Pasa hazretleri sagliginda altin silsilenin halkasini yerine takmisti. Reyhan hazretleri köyüne döndü. Ancak mürsidinin verdigi vazifeyi bir türlü yerine getiremiyordu. Az konusuyor, az gülüyor, cok agliyordu. O günleri komsusu olan yasi doksani asmis Zennure Teyze´den dinliyoruz.

Zennure Teyze´nin evi Reyhan hazretlerin´nin evinin tam karsisinda, evin bahcesinden iceriye girdigimizde kendisiyle bahcede karsilasiyoruz. Kendimi tanittim, derdimi anlattim. Elindeki isi birakti, koyu bir sohbete daldik.

- Anacigim, kac yildir bu köydesiniz.

- 1915 yilindan beri buradayiz ogul.

- Reyhan hazretlerini sizin cok iyi tanidiginizi söylediler.

- Nasil tanimam ki ogul. Karsi komsum. Babasi Hüseyin Efendi benim hocamdi. O zamanlar evlerimiz yan yana idi. Ban ve köyümüzdeki tüm cocuklara Kur´an-i Kerim´i Hüseyin Efendi ögretmistir. Bu gün gibi hatirliyorum; Kur´an-i Kerim derslerini ögle namazlarindan sonra yapardik, günlük programimiz öyleydi.

Hüseyin Efendi ve ailesi seferberlik yillarinda Ruslarin Erzincan´a geldigi dönemlerde muhacir olarak gittiler. Bizlerde o zaman muhacir olarak gittik. Erzincan´in düsman ilgalinden kurtulusundan sonra biz ve Hüseyin Efendiler köyümüze döndük. Rahmetli dedemin iki evi vardi. Bu evler birbirine bitisikti. Dedem bu evlerin birini Hüseyin efendiye vermisti, digerinde de biz oturuyorduk. Bizim evle Hüseyin Efendi´nin evinin arasinda kücük bir delik acmislardi. Misafir gelinde benim annemle Hüseyin Efendi´nin hanimi birbirleriyle haberlesirlerdi. Hüseyin Efendi Kur´an-i Kerim´i ögretir, yarinki gün imtihan ederdi. Yanlis okuyunca burayi yanlis okudun der, güzel okuyunca pek memnun olurdu.

- Reyhan hazretlerinin kücüklügünü hatirlar misiniz?

- Tabi cok iyi hatirliyorum. Cok sessiz bir cocuktu. Cok caliskandi. Okumayi asiri derecede severdi. Mahallenin cocuklari cok yaramazlardi, cok haylazlardi ama Efendi´nin cocuklarla oyun oynadigina hic sahit olmadim, zaten kücükken de adi “Efendi” ydi. Babasi Hüseyin Efendi sürekli derdi ki; “Ben hayir görürsem bu cocuktan görürüm.”

- Evet cok iyi biliyorum. Bendi Dede Pasa hazretlerinin müridiydim. Bir gün duydum ki Pasa hazretleri yerine Abdurrahim Efendi´yi halife tayin etmis. Köyde hepimiz cok memnun olduk. Ancak Abdurrahim Efendi, “Ben bu yükü kaldiramam” diyerek cok agladi dolandi.

Biliyorsunuz Efendi ciftlikle ugrasiyordu. Halife oldugu dönemlerde degisik haller yasadi. Bizler duyuyorduk, görüyorduk sürekli tek basina daga cikardi. Sabah erkenden gider, aksam hava kararirken gelirdi. Halife oldugunda Efendi´nin haniminin bana anlattigi bir hadiseyi size nakledeyim isterseniz.

- Dinliyorum anacigim, dinliyorum.

- Evladim, su yukarida Abdurrahim Efendi´nin bir üzüm bagi vardi. Halife olduktan sonra sürekli o baga gidermis ve sabahtan aksama kadar orada otururmus. Bir gün Efendinin kayinvalidesi kizina demis ki; “Kizim Abdurrahim sürekli baga gidiyor ve devamli orada kaliyor, bunda bir is var. Bizim de burada bir cok isimiz var, git cagir da bu isleri yapalim”. Bunun üzerine efendinin hanimi yola koyuluyor ve üzüm bagina gidiyor. Reyhan hazretleri üzüm baginin bas tarafinda bagdas kurmus oturmaktadir. Hanimi diyor ki; “Efendi sen sürekli buraya gelip oturuyorsun evde bir sürü isimiz var.”

Hazret cevap veriyor, “Siz beni burada bosuna mi oturur sanirsiniz. Gel yanima otur ve gözlerini kapat. Ben ac dedigimde de acarsin. Hazret´in esi gözlerini birkac saniye kapatir ve Hazret´in gözlerini ac ve etrafina bak demesi saskina dönen Hazret´in esi, kosarak evine gelir ve annesine gördüklerini anlatir.

Anacigim gittim Efendi´ye senin söylediklerini söyle dim, beni dinledi ve bana gözlerimi kapatmami söyledi. Dedigini yaptim. Gözlerimi actigimda bizim üzüm baginin etrafindaki kavak agaclari birkac saniye “Allah Allah” diye zikir ediyorlardi.

Pasa hazretleri yerine Reyhan hazretlerini halife olarak tayin etmistir ama yillarca Pasa hazretlerinin talebesi olan diger kisiler hayal kirikligina ugramistir. Hazret´in emrine itiraz edemiyorlardi ama icten ice de Reyhan hazretlerinin halife olmasina tepki gösteriyorlardi.

Pasa hazretlerinin müritlerinden ve Reyhan hazretlerinin halife olmasina birinci dereceden sahit olan, Pasa hazretleri ötelere sefer ettikten sonra Reyhan hazretlerine intisab eden Üzümlü´lü Haci Eyüp Akkas ile koyu bir sohbete daliyoruz.

- Haci agabey bize Reyhan hazretlerini anlatir misin?

- Ah, ah nasil anlatayim, bilmemki. Ucsuz bucaksiz bir deryayi benim gibi bir garibe soruyorsunuz. Benim anlatacaklarim o büyük deryada bir zerre olamaz.

Delikanli ben 65 yasindayim. 34 yasimda idim Pasa hazretlerini tanima serefine nail oldum. Reyhan hazretlerini de 1970 yilinda Pasa hazretlerinin yaninda gördüm. Daha dogrusu, Pasam hazretleri´ni ziyarete gidiyordum yolda Piskidag´li Ahmet Efendi, Haci Muharrem Efendi ve Reyhan Efendi de yürüyorlardi, ilk önce orada gördüm. Ayni aksam da Hüsamettin Efendi´nin evinde Pasa hazretlerinin sohbeti vardi bende o eve gittim. Pasa hazretleri sohbet ediyordu. Sabah yolda gördügüm kisi yani Abdurrahim Efendi de beyit okuyordu. Bir ara su misralari söyledi hic unutmuyorum,

Gizleme görmüsem sende gülümü

Ister güldür ister bidar et beni.

Abdurrahim Efendi´nin beytindeki misralarina karsilik Pasam hazretleri boynunu büktü, elini gögsüne koydu ve su cevabi verdi; “Ah gardas. Benim efendim, benim sultanim, benim sehzadem. Bu sizin hakkiniz. Bu dünyada vermeseler ahirette verecekler.”

Naks-i cemalinden kesmem gözümü

Sende buldum madenimi özümü.

Pasam hazretleriyle Abdurrahim Efendim bir muhabbete dalmislardi ki sormayin gitsin. Tabi o aksam olanlara ben bir anlam verememistim, daha sonra anladim.

- Neyi anladiniz, Pasa hazretlerinin halifesi oldugunu mu?

- Evet yeni halife olmustu. Ancak, Hazret´in halife olmasini bazilari kabullenememisti. Ben bizzat bu sahislarla sahit oldum.

- Nasil yani?

- Pasam hazretleri, Hüsamettin Efendi´nin evinde oturuyordu. Birden oturdugu somyadan hareketlenmeye basladi. Buyurdu ki; “Iste geldi. Bekliyorduk geliyor.” Bir de baktik ki Hafiz efendi odaya girdi. Odaya girer girmez Pasam hazretleri´nin ayaklarina kapandi ve söze basladi; “Efendim ben yillardir kapinizin baglisiyim geldim ki hirkanizi ban veresiniz.”

Pasam buyurdu ki; “Kurban benim elimde mi hirkayi sana vermek. Hazret-i Pir´in emriyle görev Abdurrahim Efendi´ye verildi. Benim elimde olsa ogullarima veririm. Sana niye vereyim. Seni ogullarimdan daha mi cok seviyorum.

Hafiz Efendi, aldigi cevap karsisinda porsudu, küstü. Bende icimden – bu adam Pasamin ölümünü istiyor – diye kizmaya basladim. Yine Hazret´in sohbeti vardi. Bende sohbete gittim. Pasam cok güzel bir sohbet ediyordu. Sohbeti birden kesti be buyurdu ki;

- “Biz hazirlikli olalim. Bir gelenimiz olur.” Pasa hazretlerinin gelen olur ifadesinden birkac dakika sonra Piskidagli Ahmet Efendi odaya girdi. Pasamin elini öptükten sonra, dedi ki;

- Gönül sultanim, konuyu nasil acayim bilmem ki, beni Abdurrahim Reyhan Efendi gönderdi. Bana rica etti, dedi ki;

- Git Pasa hazretlerine rica ette beni bu görevden azat etsin.

O anda Pasam hazretleri cok celallendi, Ahmet Efendi´ye kizdi.

- Ne konusuyorsun benim efendim, bu görevi ona ben mi verdim? Git kendisine söyle, ders versin sohbet yapsin. Reyhan Efendi mürsit´tir. Mürsid-i kamildir. Kimsenin eli oralara erismez.

Reyhan hazretleri, Pasa hazretleri´nin sagliginda halife olmus, irsat makamina oturmustu. Bir süre görevine tam olarak baslayamadi. Buna ragmen yüzlerce insan Reyhan hazretlerini mürsit olarak kabullenmis, sik sik ziyaretine gidiyorlardi.