BU YOLDA ÖLÜRÜM YA

Kosuyoruz, yürümeyi biraktik. Vallahi kosuyoruz. Isik hizi neyse onunla yarisacagiz. Biliyorum, simdi diyeceksiniz ki isik hiziyla kosulur mu hic? Kosulmaz elbet, ama biz kosuyoruz. Hani anlatilan bir menkibe var. Karinca yola cikmis gidiyormus ona sormuslar:

- Nereye gidiyorsun?

Karinca cevap vermis:

- Hacca. Gülmüsler:

- Bu ayakla mi?

Karinca Kabe yolunda bir adim daha atmis:

- Gidemesem bile bu yolda ölürüm ya. Demis.

Uyanin! Karinca Hacca gitti. Hatta defalarca. Biz de kosuyoruz, isik hiziyla yarisacagiz. Isik ne? Aydinlik yani. Bütün güzel cümlelerin üzerinde toplandigi mürsid-i kamil Abdurrahim hazretleri.

Yoksa o isiga yetisemez miyim?

Yetisemezsem de O´nun yolunda ölemez miyim?

Peki dediginiz olsun, kabul ettim dediklerinizi. Ama karincanin dedigi gibi bu yolda ölürüm ya. Kelimeleri ard arda dizmekle ben de biliyorum onu anlatamayacagimi. Cünkü Mürsid-i Kamil, Hazret´i Peygamberin ahlaki ile ahlaklanmayi kendisine gaye addetmis bir kimsedir.

O Peygamber varisidir.

O seyyidler kervanin asrimizdaki dalidir.

Ve o

Altin silsilenin altin halkasidir.

Hazret´in baglilarindan Abdullah Özdil Bey samimi bir yürekle diyor ki: “Bir cogumuz Reyhan hazretlerinden makam istedik, ama onda olan bir gercek vardi ki maalesef onu istemedik.”

- Abdullah Bey acalim bu konuyu.

- Izah edeyim ben kendilerinin ismini 1979 senesinde Erzurum´da ögrenci iken duydum. Bir cok arkadasim da kendilerinin baglilarindan idi. O arkadaslarim Hazret´ten sik sik bahsederdi. Icimde Efendi hazretlerine karsi büyük bir muhabbet vardi. Ancak nasip oldu, 1987 senesinde kendilerine intisap etmek varmis. Niye 1985 veya baska bir yil degil diye düsünebilirsiniz? Demek ki her seyin zamani var, o zaman benim senin elinde olan bir sey degil.

Efendim cok farkliydi. Insanlari kendisine dogru cekerdi. Hepimiz bir seyler isterdik kendisinden ama asil istememiz gerekeni istemedik diye düsünüyorum. Ben cok rastlamisimdir yüzlerce insan kendisini ziyaret eder dertlerini acardi. Biri derdi Kooperatif isleri bozuldu efendim dua edin bir diger hastayim dua edin vay efendim cocugum üniversiteyi kazanmadi himmet edin. Hazret´te bu gibi konulara egilir, ilgilenir ve derdi ki, hasta olan doktora gitsin, herkes isini saglam yapsin. Gelenleri geri cevirmez; dua ederdi, Hazret´e cesitli sikintilarini anlatan insanlarin kisa süre sonra sikintilarinin cözüldügü cok görümüstür.

- Yani istekler hep dünya üzerine mi?

- Yok öyle de degil; hakikaten maneyi arayan insanlarda var. Ben kendimi yargiliyorum, degerlendirmem de kendi ölcümde; kendi nefsimde biz ondan isteyecegimizi isteyemedik.

- Bu gün Hazret´in huzurunda olsaniz ne isterdiniz?

- Dünya adina hic

bir sey Allah ve Resül adina her sey.

Yani tam teslimiyet.

- Aynen öyle.

- Siz Adapazari´nda ikametgah ediyorsunuz ve biliyoruz ki Adapazari´na geldiginde sizde misafir olurdu. Ziyaretlerinde kalabalik olur muydu?

- Cok, hem de cok kalabalik olurdu. Izmit ve cevresinde özellikle Adapazari´nda Hazret-i Pir´in cok baglisi vardi. Tesrif ettiklerinde sohbet etmeyi hic ihmat etmezdi. Mübarek hatmeye ve sohbete cok büyük bir önem verirdi. Ilginc, Hazret cemaatin durumuna göre sohbet ederdi. Cemaatin anlayacagi sekilde sohbet ederdi. Bir de Efendim kendisine asiri hürmet ve hizmet edilmesinde hoslanmaz ama müritlerine hizmet edilmesinden büyük memnunluk duyardi. 1994 senesi idi, sanirim. Hazret hanimi ve torunlari ile bizlere tesrif etmislerdi. Tabi Hazret´in tesrifiyle o bölgedeki müridanlar bize akin etti. Her gün ziyaret var, bir gün bizim hanima dedim ki, “Hazret´in hanimina rica et yarin Efendimi piknige götürelim.” Haci Anne konuyu Hazret´e arzetmis mübarek buyurmus ki: “Benim o kadar param yok ki bu kadar ihvani piknige götüreyim. Onlar gelmezse ben rahatsiz olurum.” Ama buna ragmen Haci Anne cocuklari kirmayalim demis.

Sahil kenarinda bir balik lokantasina gittik Hazret, hanimi ve torunlari var bir de bizim hanim ve cocuklar var masaya oturduk ancak Efendi hazretlerinin yüzü cok asik: Sanki beni müridandan niye ayirdiniz dercesine. Masaya yemekler getirilmeye basladi, servis yapiliyor ama Hazret´in üzgün hali bizi rahatsiz ediyordu. Biz müridana haber vermemisdik. Müridan da ariyor arastiriyor bir de ne görelim, 40-50 kisilik bir grup cika geldi. Bizim masamizdan yüz metre uzaklikta bizi seyrediyorlar hemen yanimizda bir masa hazirlattik ve geldi oturdular Hazret bir memnun oldu, bir memnun oldu ki sormayin.

Abdullah Özdil Beyle yaptigimiz bu güzel sohbeti burada tamamlayarak kaldigimiz yerden yolumuza devam ediyoruz. Hatirlari kafamiza karistiriyor ve bir seyler bulmaya calisiyoruz dedim ya koskoca bir okyanusu bir kovaya sigdirma gayreti icerisindeyim. Hazret´le ilgili bir cok tespitte bulunuyor gönül insanlari. Nedir bu tesbitler?

- Ahlak

- Edep

- Tevazu

- Ve ucsuz bucaksiz bir ilim, yani ilm-i ledün.