NEFY Ü ISBAT

Naksbendi büyüklerinden gelen ikinci zikir sekli, kalp ile yapilan hafi zikrin nefy ü isbat ile yapilmasidir. Hadika’da beyan edildigi sekilde, müride telkin edilen “La ilahe illallah” kelime-i tevhidi nefy ü isbat ile yapilir. Adabi söyledir:

Dil damaga yapistirilir, nefes göbegin altinda hapsedilir, sonra tahayyül ederek dimagin sonuna kadar “la” çeker. Oradan “Ilahe” sag omzuna, “Illallah” da kalbe devredilir. Kalp yerini ve seklini bildigimiz, sol taraftaki en kisa kaburga kemiginin altindaki kalptir.”Illallah” lafzi bütün kuvvetiyle kalbin en derinliklerine isleyecek ve harareti de vücudu saracak derecede kalbe devredilir.

“La ilahe” derken bütün masivayi, yani Allah’tan baska ne varsa hepsini kalbinden, gönlünden temizler. Her birinin fani oldugunu tefekkür eder ve o gözle bakar.

“illallah” söylerken de Cenab-i Hakk’in Zat’inin bekasini, Baki’nin ancak O oldugunu kalbine nakseder. Bunu bütün leatifiyle yapar. “La ilahe illallah”in asli harfleriyle yazisinin seklini düsünür, manasini düsünür ki Allah’in zatindan baska maksad yoktur. O’ndan baska maksadimiz olmadigini söylemekten daha sümulüdür. Yani daha genis kapsamlidir. Çünkü her mabud ayni zamanda maksuddur. Aksi olamaz. Bunun sonunda kalbi ile “Muhammedun Rasulullah” der. Bunu söylerken, Rasulullah’a ittiba etmeye kendini sartlandirir.

Bunu böyle tamamladiktan sonra nefesinin kuvvet derecesine göre bunu tekrar eder. Birakirken tek sayida birakir. Buna vukuf-i kalbi denir. Her nefesini salmadan önce der. Biraz istirahat edince diger bir nefesle tekrar baslar. Fakat iki nefes arasinda gaflet etmemege bilhassa dikkat eder. Tahayyülünü ayni haliyle devam ettirir.. Nefy ü isbata devam edebilmesi için bu zaruridir. Sayi yirmi bine ulasinca neticesi görülür. Bu da kendisinin fani oldugunu anlayip Hakk’in mutlak baki oldugu hakikatina ermektir.

Eger nefy ü isbatin neticesi görülmediyse adabina riayet edilmemis demektir. Maksadin husulü için sözü isine uygun olarak tekrar baslasin. Inanciyla ve ameliyle zikrettigine göre olmaya çalissin. Kendini yoklasin: Masivadan bir maksudu vardir. Eger Allah’dan degil de yaratiklardan bir sey bekliyorsa yalanci durumundadir.

Kabiliyeti, cezbe halinin baslangicina tahammül derecesinde olan kimse, yukarida anlattigimiz ilk zikir sekliyle çalissin. Süluke istidadi olan da bu iki sekilde zikre çalissin. Her ikisi de kalp ile yapilir.

Eger buna hakkiyla çalisir, nefyedilecek olani nefyeder, ispat edilecek olani isbat ederse neticesi görülür. Murakebeye baslayacak hale gelir.

Seyh Ismail el- Halidi kuddise sirruh buyurmustur ki: Nefy ü isbat yaparken dokuz sarta riayet etmek lazimdir:

1.Habs-i nefes (Nefesini tutmak)

2.La ilahe illallah zikri.

3.Bu kelime-i tevhidin naksinin, yazisinin tefekkürü.

4.Bunun manasini tefekkür.

5.Darb. Vurmak: Bunu cana isleyecek sekilde kalbine ve diger leatifine duyurmak.

6.Buna kalbin tamamen istirak etmesi: Vukufu’l-Kalp.

7.Sayinin tek olmasina riayet etmek: Vukuf-u adedi.

8.Sonunda “Muhammedun Rasulullah” zikri.

9.”Allahümme ente maksudi ve ridake matlubi” diyerek Allah’a dönmek.

Zikrin bu seklini Hace Abdulhalik Gucdüvani kuddise sirruh Hizir aleyhisselam’dan almistir. Hizir aleyhisselam onun suya dalmasini emrederek zikrin bu seklini ögretmistir. Suya dalmasini emretmesinin sebebi, habs-i nefesi kolay yapabilmek içindir. Çünkü baslangiçta en ihtiyatli yol budur.

“Mi’racü’s-Seade” kitabinda demistir ki: “seyhimiz bize zikrin bu seklini yapmamiza izin verdigi zaman “Illallah”i omuzdan çikarip kalbe verirken bu hayali vurus esnasinda basimizi biraz hareket ettirmemizi söyledi. Bu, onun tesirini meydana çikarir.”

Yine ondan isittik:”Bu zikri salik yaparken yirmi bir yahud yirmi üç sayisina ulasincaya kadar manasini düsünmeden yapar. Bunu yapmaya sadece bir nefeste muktedir olabilir. Bu dereceye geldigi zaman ona manayi düsünmesini ve zikri birinci yol üzere devam ettirmesini emreder. Bir nefes habsinde söylenen sayiya ulasincaya kadar böyle devam eder. Bundan sonra bu zikre devam ederse çok güzel olur ve neticesi görülür. Ancak bunu emredilen miktar yapmakla en az miktarini yerine getirmistir. Bundan sonra Allah’tan baska her seyi gönlünden çikarir.”

Seyh Ismail el- Halidi kuddise sirruh’dan isittik, söyle buyurmuslardi:

-“Sayiya riayet hafiza ile yapilacaktir, parmakla veya tesbihle degil.”

Kendisine, “zikir çoklugundan dolayi habs-i nefesle yapilamazsa ne yapmak lazimdir?” diye soruldugunda buyurdular ki:”Nefesini birakip yukarida anlatilan zikre habs-i nefes yapmadan devam eder. Bu da ayni sekilde faydalidir.”

Yine seyh Ismail el-Halidi kuddise sirruh buyurdular ki: “Zikredilen bütün himmetini toplar. Bu büyük amel sayesinde Allah’tan baska ne varsa hepsinden alakasina keser. Ve gönül evini temizler.”

Muhammed Ma’sum kuddise sirruh hazretlerine, “nefesi hapsederek zikir yapmak bid’at midir, degil midir? Müceddid Imam Rabbani hazretlerinin yolunda bid’atin iyisi yoktur. Bu amelde bid’attan kurtulmanin çaresi nedir?” diye sordular Cevap olarak buyurdular ki:”bu zikri Abdülhalik Gucdüvani Hazretlerine ögreten Hizir aleyhisselam’dir. Onun amelinin bid’at olmasina hükmedilemez.”