"G İ R İ Ş"

İnsan... Yaratılmışların en şereflisi. Yani eşref-i mahlûkat. Nefsininin hakimiyetiyle esfel-i safiline, ruhunun hakimiyetiyle rü'yetullaha gidecek yaratıktır.

Bulûğdan ölüme kadar süren imtihan... Mezar hayatı... Ve mahşer...

Zaman tünelinin düsturunu kutsal kitaplar'ın sonuncusunda bildirmiş Yaradan:

"Ey iman edenler! Allah'ın razı olmadığı işlerden sakının ve sâdıklarla beraber olun." Tevbe Sursi, 119. âyet.

Öyleyse insana düşen, bir sâdık aramak, O'nunla beraber olmaktır. Sâdık'ın götüreceği yol, ALLAH'a ulaştıracak yoldur. ALLAH'a ulaşacak olan ruhtur. Ama ahlâk-ı zemimelerle malûl insan ulaşamaz Allah'a pisliklerden temizlenmedikçe varılamaz yüce huzura. Ruhun paklanması, eğitilmesi gerek!

ALLAH, insanların imtihanda olduklarını bildirmek için peygamberler göndermiş. Sonuncusu Hz. Muhammed (s.a.v.). Peygamberlerin dayandığı iki büyük güç var: Nübüvvet ve Velâyet.

Gerçek âlimler nübüvvet varisleridir. Velâyetteki varisler ise velillerdir. 

ALLAH'A ulaşmış ve ALLAH'tan gelerek kulları irşat etmekle vazifelendirilmiş seçkin veliye mürşit denir. Mürşit, kulların ruhunu eğitmek görevini almış sâdık kişinin diğer adıdır. İrşat edildikçe değer kazanır mürit. Ruhu eğitildikçe meydana gelen gelişme, dıştan da fark edilir.  Zâhir bâtının aynasıdır.

Bilinen dört hak dinde de tarîkatlar mevcuttur. İslâmî tarîkatların tarihi 622 yılına kadar iner. İlk mürşit Peygamberimiz, ilk mürit sâdık iman arkadaşı Hz. Ebubekir'dir.

Bütün büyük İslâm alimleri bir mürşide bağlanıp, O'nun bâtınî eğitimden feyz alma yoluna girmişlerdir. Hatta, asıl adı Numan olan İmam-ı Azam bu yola geç girdiğini ima ederek: "Son iki sene olamasaymış, Numan helâk olurmuş" buyurmuştur.

Tarîkatlarla ilgili bilim dalına tasavvuf adı verilir.

Tarîkat, mürşit önderliğinde ALLAH'a ulaşma yoludur. Bu hedefe ulaşmaya lâyık olanlar, her şeyden önce iyi insan, iyi anne, iyi baba, iyi evlat, iyi vatandaştırlar. Onların gözü dünya nimetlerinde değildir. Cennet hayatı da gözlerinde yoktur. Almaktan çok vermenin gönüllüleridir. Halk içinde imtihan vererek Hakk'ın rızasını kazanmaya çalışırlar.

Bu yolda verilen kıyasıya mücadelede esas hasım, nefis denilen ve ruhun gelişmesine engel teşkil eden unsurdur.

Kişinin cüz'i irâdesiyle nefsini terbiye edip ruhunu yüceltmesi zor iştir. Öğretmensiz okul bitirip diploma almaya çalışan öğrencinin işi gibi zor.

Allah her maksada bir kapı tayin etmiştir.

Bu zor yolun kapısı da mürşid kapısıdır. Müridin nefsini törpüleyip ruhunu geliştirme işinin ustası, mürşittir.

Arayan bulur. Arayana bulması ihsan edilir.

Hakikî mürşit mütevazidir.

Şöhretten kaçınır. Keramete ne kadar az başvuruyorsa o ölçüde büyük mürşittir. Menfaat beklemez. O'na hizmet eden kazanır.

Hakikî tarîkat Kur'an ve sünnete sıkı sıkıya bağlıdır.

Belli bir zümereye dayanmaz. Çeşitli meşrep, görgü, tahsil, yaş ve zenginlik seviyesindeki müritlerden oluşur. Yani, Allah'ın çeşitli özellikteki kullarının örnek topluluğudur. Müritlerin en azından bazılarında cezbe görülür. Cezbe, ilahî nurun tecellisidir.

Bu kısa girişten sonra sunacağımız sohbetler teyb kayıtlarından yazıya geçirilmiştir. Her hangi bir yanlışlık ihtimaline karşı, sohbet sahibinin kontrolünden sonra kitap halinde basılmıştır. Sohbet sahibinin üslûb özelliklerini koruma hususunda azami gayret gösterilmiştir.

Gayemiz  bu değerli tasavvuf bilgilerini kalıcı hale getirerek daha fazla kişinin faydalanmasını sağlamaktan ibarettir.

Kusurumuz varsa iyi niyetimize bağışlanır inşaallah.

Derleyen