Sofilerinden birine gönderdiği Mektuptur. Seyyid Sıbğatullah hazretlerini anlatmaktadır.

O'nun adıyla! "Yerdekiler ve göktekiler, herşey O'nu teşbih eder." (Isra, 44)

İmdi; muhterem büyük üstad, kendisine tam güvendiğim mübarek zat. Korku çekenlerin Gavs'ı, ariflerin kutbu, saliklerin mürşidi, helaka yuvarlananların kurtarıcısı, sülük ve cezbe ile Allah yolunda yine Alla- ha yürüyen efendimiz Şeyh Seyyid Sıbğatullah'ın sohbetinde bulunmakla şereflenen zatı görerek bizler de şereflendik. Allah (c.c) efendimizin esrarını yüceltsin. Uzun ömür sürmesi vesilesiyle, ellerini öpmemiz, onunla beraber oturarak lezzet almak ve onun manevi ihsanlarından faydalanmak suretiyle Allah hem sizleri hem de bizleri müstefîd kılsın.

Buraya gelen zat selam ve dua talebinizi bana iletti. Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Eşiğinde duranların hidayetine vesile olan zatın eliyle, cezbeyle süslü Nakşibendi tarikatına sülük etmek suretiyle Allah (c.c) sizleri evliyalar zümresine dahil eylesin. Bizler ve talibler sizin duanızın bereketli yağmurlarından hâlâ mahrumuz. Oysa sizlerin zahiri ilimlerinizden istifade edildiği gibi batını ilimle-rinizden de istifade edilmesini arzuluyoruz.

Buraya gelen zat bu büyük kapıyı ziyaret etmenize mani olan sebebi bana anlattı. Dergahın hizmetkârı olan bu aciz de durumu efendimize arz etti, o da meseleye vakıf olmuş oldu. Ayrıca buraya getirilmenizle ilgili gerekli emri de bu hizmetkâra verdi. İnşaallah Tarikat-ı Nakşibendiyenin büyüklerinin himmetiyle bu maniniz kalkacaktır. Bizler ise senin gelecek olman sebebiyle buraya gelen zatın, üstadımızın sancağı altına girip, onun dostları ve sofileri arasına dahil olmasından dolayı son derece sevinçliyiz. İnşaallah o da hidayete erip hakikati bulanlardan ve böylece felaha erenlerden olacaktır. O'nun dönmesine üstadımız izin verdi. Çünkü bunu hem kalbiniz ferahlasın hem de bu zamanda onun gibi kimseler az bulunduğundan, geri kalan marifet ilimleriyle iştigali sürdürmesi için yaptı. Her iki cihanda aziz olması, iki cihanı da kazanması için ona yüksek himmetlerde bulundular. Esasında sizin de en yakın zamanda bu mübarek ve yüzü nur saçan üstadımızı ziyarete gelmeniz gerekir. Çünkü o en uzak bölgelerden ve her yerden yaya, yalın ayak, aç ve çıplak olarak ziyaret edilmeye layıktır. Çünkü onu murad edenlerin gönülleri açtır. Fersah fersah, mil mil ona yaklaştıkça iştiyakları artar. Çünkü irşad vazifesinin kutbu olan Seyyid Taha hazretleri tarikata girmeden önce onun hakkında şöyle demişti:" Bu emaneti o yüklenecek." Bu sebeple kendisine en kısa süre içinde tarikata girmesini emretmişlerdi. Tarikata girdikten sonra Seyyid Taha onu halifesi Derviş Muhammed Nakşibend ile Molla Muhyiddin es-Suhrî'ye havale etti. O da kalbî vukufla üstadının kendisi hakkındaki meramını, konuşmadan, işaretleşmeden anladı. Kendisinde ilmi, kalbi ve kabir ehlinin haline dair keşifler meydana geldi. Seyyid Taha bu sebeple ona şöyle dedi: "Sen duasıyla belaların uzaklaştırıldığı affedilmiş kullardansın." Daha sonra istifade etmesi için büyüklerin kabirlerini ziyarette bulunmasını istedi. Çünkü hayat- larındayken onlardan hakkıyla istifade edemediğini düşünüyordu.

Bunlardan sonra ona şöyle dedi: "Sende artık sa- liklerin ünsiyeti oluştu." Ardından Şeyh Salih Sibkî'nin hakkında kutubtur dediği Şeyh Halid Cezerî'nin yanında bulundu. Onun yanında zühd, riyazet yoluna girdi. Halid Cezerî hazretleri ona irşadda bulunmasını emretti. O ise kendi nefsini emaneti yüklenmeye hazır görmediği için bu emre imtisal etmedi. Bu ara kendisinde ins-u cinnin ameline denk cezbe-i hak maydana geldi. Zâtî tecelliye gark oldu. Kendi nefsinden geçti, fenâ fillâh ve bekâ billâh makamlarına ulaştı. Bu süre içinde onunla arkadaşlık eden herkes cezbe ve aşka düçar oldu.

Cezerî'nin (k.s) vefatından sonra irşad vazifesinin kutbu olan efendimiz, mürşidimiz Şeyh Seyyid Taha (k.s) peşinden haber gönderip onu istetti. O da bu emre uyup "çocuğun terbiyesi babaya aittir" deyip aşk ve şevkle hemen koşup geldi. Şeyhimiz onu 40 gün sülûka soktu. Ardından bir ay boyunca sohbetinde bulunmasına izin verdi. Ardından mutlaka halife olması gerektiğini söyledi ve şöyle dedi: "Bunu emir olarak sana emretmem ve kabul ettirmem boynumun borcu. Çünkü risaletin efendisi Hz. Muhammed'in (s.a.v) ve meşayihin büyüklerinin (k.s) emri budur. Böyle deyince artık kabul etmekten, boyun eğmekten başka çaresi kalmamıştı. Bir yıl dolunca kendisinin müntesibleri üstadınınkiierden fazla oldu. Üstadı istiğfar ehli olarak gördüğü için müridlerinden 50 kadarını hizmetlerinde yardımcı olmaları için istetti. Bir kaç yıl sonra ona, Allah yolunda aynı hizmeti yürüttüklerini ifade etmek için "senle ben aynı boyunduruğa çekilmiş iki öküz gibiyiz" dedi. Bundan bir yıl sonra da "senin artık tamamen geri dönme vaktin geldi" buyurdu. Bunun ne manaya geldiği aşikardı. Bu sebeple kendisinden çok istifade eden müridleri buna üzüldüler. Seyyid Taha hazretleri müridlerine ve ailesine artık onun sohbetinde bulunmalarını emrederdi. Ona "Seyyid Taha'nın dostu" diye seslenir oldu. Bu hitap onun en meşhur lakabı oldu. Seyyid Taha hazretleri vefatından bir yıl önce sohbetinde sevenlerine şöyle dedi:

O benim yancağızımda Çok güzel bir konumda Korkarım olmaz yanında Benzeyen bir kimse ona

Vefatından bir ay önce arkasından haber gönderip irşadda bulunmasını emretti. O ise şeyhine olan aşırı muhabbeti, ayrı kalıp, görememe üzüntüsü ve sohbetinde bulunamama kederi yüzünden o vakitte irşadda bulunamadı.

Seyyid Taha hazretleri sekerat elemini çekerken Sıbğatullah hazretlerine "ya şeyh " diye seslendi. "Kimi kasdediyorsunuz efendim" denilince, şöyle dedi: "Sadece onu kastediyorum. Yani Şeyh Sıbğatullah'ı." Beni o yıkasın, cenaze namazımı kıldırsın ve defnimi o yapsın buyurdu. Tüm elbiselerinin, yaygısının hatta takkesinin, çorabının, hırkasının ve nihayet yastığının bile ona verilmesini vasiyet etti.

Sıbğatullah hazretleri Seyyid Taha'nın vefatından sonra birkaç yıl irşad yolunda bulunmaktan geri kaldı. Daha sonra buna devam etmesinin kendisine elzem olduğunu gördü. Allah'tan (c.c) korkup ve yine O'ndan ümidvar olarak hizmete başladı. Şeyh Osman et-Tavîlî hazretlerinden (k.s) sonra en büyük ku- tub oldu. Bu yıl hem kendisi, hem de tüm alimler nezdinde, manevi ilimlerde üstün olanlar yanında, onların inkişaflarında, zahiri ve batini dünyalarında Sıbğatullah hazretlerinin Ğavs olduğu herkese ayan oldu.

Mektupta bunları anlatmak zor olacağından tafsilata giremiyorum. Bazı menkibelerini sizlere anlatmak istiyordum. Bu menkibeleri kendisine sordum. Yaşadığı bazı halleri yazmama müsade buyurdu ve insanların en günahkarı ve gafili olanı olduğunu yazmamı istedi. Kendisinde bu iki halin bulunduğunu söyledi. Mektubuma son verirken, selam sizlere ve hakikat üzere bulunan sizlere tabi olanlara olsun, derim.