بســـم الله الرحمن الرحيم


ÖNSÖZ

Tasavvuf hikmetleri ve Evliya menkıbelerinin iki ana eseri vardır : Biri Mevlânâ Câmi Hazretlerinin «Nefahat», öbürü de Şeyh Safiyüddin Hazretlerinin «Reşahat» isimli kitapları. . Bunlardan ilki, «Halkadan Pırıltılar» isimli eserime malzeme kaynağı teşkil eder ve o kaynaktan söz ettiğim zülâl, benim ruh kabımda şekillenir, renklenir ve böylece aldığım, aynen isimlendirdiğim ve sadece özleştirip istiklâlli bir mâna kazanırken, «Reşahat» asliyle sadeleştirdiğim bir nevi tercüme denemesi oluyor. Fakat öyle bir tercüme ki, müellifini benim Türkçem ve üslûbumla ifadeye davet eder gibi bir şey.. 

Şeyh Safiyüddin hazretlerinin : 

«Biçare Safî, sen tek ayağı yanmış bir köpeksin ki, 

Üç ayağınla o şanlı kervanın ardında koşmaktasın» 

diye anlattığı gerçek hayat kahramanının arkasında, ben de Şeyh Safî'den sonra gelen köpeğim... 

N. F. K. 


GİRİŞ:

Eskilerin eserlerini nakledici, büyüklerin haberlerini derleyici, cennetliklerin menkıbelerini toplayıcı ve ermişlerin makamlarını belirtici «Reşahat» muharriri «Safî» ismiyle tanınmış Mevlânâ Ali bin Hüseyin der ki:


-Allah'ın sonsuz lütuf ve bereketiyle, bana, 889 yılı Zilka'de ayı sonlarında, velilik yolunun menzil 
noktası, hakikat kahramanı büyüklerin kutbu, din ile dünya ve gerçek hayat kılavuzu hoca Ubeydullah hazretlerinin esiklerine yüz sürmek nasip oldu. 


Sonra da 893 Rebiülâhir ayı baslarında, 
bu esiğe hizmet edenlerin ayaklarını öpmek serefi el verdi. O saadet zamanında Hoca hazretlerinin yüksek meclislerinde daima Naksî silsilesi ulularının hal ve menkıbeleri anılır ve bu hakîr insan da bütün bu anlatılanlardan nur ve seref devsirirdi. Hususiyle o Hazretin dudaklarından dökülen sırlar ve incelikleri kavrayabilmek nimeti bu hakîr insana saadetlerin en büyüğünü verirdi.

sohbetlerdeki inci tanelerine benzer hakikat cevherlerini, bu fakir, hafızasının sedef kabuklarında saklar ve tek noktasını örselemeksizin beyaz kâğıtlar üzerine dökerdi.

Hâdiseler üst üste gelip de 
fena âleminde hiç bir iz bırakmamacasına her seyi eritip silince ben de o büyük kutuptan uzaklara düstüm ve onun eteğine yapısmıs bulunmak nimetinden yoksun kaldım. O zaman düsündüm ki, saadet günlerim hikmet dolu anlarında o mübarek dudaklardan dokülen misilsiz kelimeleri bir arada toplayayım ve dertli kalblere aradıkları sifadan ilâç vereyim.

Lâkin dünya engelleri uzun zaman 
bu emelimin gerçeklesmesine sed çekti ve bu hal tam 16 yıl sürüp nihayet eski sevk ve niyet birdenbire ates aldı, revnak buldu ve bu kitap 909 tarihinde meydana geldi. Kitabımızda, bu serefli taife ulularının muteber kayıtlarla sabit ve bizzat Hoca hazretlerinden vesair azizlerden, vasıtalı vasıtasız sekilde öğrenilen menkıbeleri, en uygun tertibiyle yer almıstır.

Bu eserden asıl murat 
Hoca Hazretlerinin hal ve menkıbeleri olduğu için evvelâ bu bahis tamama eristirildi, ismi de ebcet hesabına göre 909 tutan (eserin nihayetlenme tarihi) bir isabetle «Resahat Aynelhayat: Can damlaları» konuldu.