MEVLÂNÂ HÂLID HAZRETLERININ BIR MEKTUBU

Bismillahirrahmanirrahîm

Yarinki günahini düsünmeyerek günlük mesgalesiyle nefsinin helakine çalisan Hâlid’den, mahdumlari Seyyid Abdülgafur, Mevlânâ Muhammed ve Musa el-Cebûrî’ye:

Allah’in selami, rahmet ve bereketi üzerinize olsun. Size kesinlikle emrederim ki bütün varliginizla sünnet-i seniyyeye sarilip cahiliye âdetlerinden, Allah ve Rasûlünce reddedilen bid’atlerden sakinasiniz. Sûfilerin rastgele söylenmelerine aldanmayasiniz. Onlardan hangi sebeble olursa olsun hiçbir sey istemeyesiniz. Çünkü bu sizin kötülükle itham edilmenize sebeb olur. Iki kötülük arasinda çaresiz kalirsaniz daha hafif olanini tercih ediniz. Mutluluga eren kimse, baskasinin basina gelenden ibret alip kendisine ders çikaran kimsedir.

İhvanin bir ihtiyacini yerine getirmek için yardimci olmak elbette en büyük ibadetlerdendir. Fakat bu hizmetler, bundan daha önemlisi bulunmadigi takdirdedir. En önemliyi, daha az önemliye tercih ediniz. Sakin krallarla, valilerle ve onlarin takimlariyla bir ise girismeyesiniz.

Çünkü siz onlari islah edecek güce sahip degilsiniz. Onlari giybet etmeyiniz. Simariklik ederek “onlar zalimlerdir” fikrine kapilarak sizden baska Salih yoktur zannederek onlara sövmeyiniz. Süphesiz ki bu kendini begenmek ve cahillik etmektir. Bizim içimizde hiç zalim yok mudur? Onun için, sizin islerinizi yüklenmis kimselere, yani devlet adamlarina hayirli islerinde basarili olmalari için, eger kötü kimselerse islah olmalari için duâ ediniz. Taberânî “el-Mu’cemu’l-Kebir”inde ve “Evsat”inda sahih sened ile Rasûl-i Ekrem’in: “Imamlara (devlet adamlarina) sövmeyiniz. Onlarin islah olmalari için duâ ediniz. Çünkü onlarin islah olmalari sizin faydanizadir” buyurdugunu rivayet ediyor.

Bugünden sonra onlardan ve yardimcilarindan, dünyanin tadini çikarma sevdasinda olan, arzularina esir olmus tüccarlari, ulema taslaklarini, ilmi halk arasinda bir makam mansib aleti yapan, dünyalik toplamak için masa olarak kullanan talebeleri, tenbellikleri sebebiyle yüklerini halka yüklemek için kendine Salih kimse yahud mürid süsü veren asalaklari, kendileri için dünyalik bir makam mansib göründügü zaman aç bir kaplan gibi oraya atilan kimseleri, ayni yere namzed olmakta kendine denk bir kimse bulununca ona olmadik düsmanliklari yapan adamlari, insanlar arasinda söhret saglamak için, dünyalik yigmak için gelen kimseleri tarikata sokmayiniz.

Biliniz ki ban en sevgili olaniniz tâbîleri en az olup dünyaci kimselerle alâkasi olmayaniniz, kimseye bir yükü bulunmayaninizdir. Daha sevgilileriniz fikih ve hadisle mesgul olanlarinizdir.

Bazi hadislerde varid olmustur ki: “Bir kimse sultana ne kadar yaklasirsa Allah’dan o kadar uzaklasir.”

Tâbileri çogalan kimsenin seytanlari çogalir. Mali çogalan kimsenin hesabi zorlasir. Tama, söhret sevgisi, makam mansib sevdasina tutuldugu için dünyaligini çogaltmakta bir beis görmez olur. Bu ise dîni dünya ile degismek demektir. Bu ve benzeri niyetlerin ne kadar bozuk oldugunu söylemege lüzum yoktur.

Seytan sizi halîfe olmanin faydasiyla, halki cezbeye getirme kudretinin o kimselerin faydasina olacagina ve siz çogalinca Kur’an hatimlerinin kolaylasacagiyla aldatmasin. Ben size her gün bir hatim yapabilecek sayida sâdik talebelerimizden tertemiz, yukarida saydigimiz kötülüklerden hiçbirine bulasmamis olanlari biraktim. Onlar az da olsa binlerce tenbelden hayirlidir. Her gün Kur’an hatmi için otuz mürid kâfîdir. Komsulardan halis olanlar da gerektiginde bu ise dahil edilir. Bu da mümkün olmazsa Allah kimseyi takatinin üstünde bir seyle mükellef tutmaz.

Ubeydullah Efendi, kadinlarin kendisine teveccüh için gelmelerine son versin. Bu onun tarikattan çikip kendi kendine bir is yapmakta oldugu için tepesi üstüne yikilmasina sebeb olur. Bu tarikatin büyükleri böyle seylerle oynasmadilar. Ubeydullah efendinin bu duruma gelmesi, üzerinde hilâfet unvaninin bulunmasindandir.

Bir de kendisinin bütün halîfelerden kidemli oldugu fikrine kapilmis. Bu ise onun dünyacilardan olmakta devam ederek tarikata girmesine benzemez. Ehl-i dünyadan oldugu için tarikata alinmayan merhum kardesinin haline de benzemez. Bu tarikatin büyükleri nice müridleri en küçük gevseklikleri sebebiyle kovmuslardir.

Nerde kaldi halifeler?

Resehât’a bakiniz! Hâce Bahâeddin Naksbend ve Hâce Ubeydullah Ahrar’in hac için izin isteyenleri reddetmelerine bakiniz! Bazen medreselerde müderrislik yapan müridleri bile o isten menedip, “bile bile emrimize muhalefet ederseniz bize verdiginiz söz üzerinde degilsiniz!” demisler ve “Zulmedenler nereye gittiklerini pek yakinda bileceklerdir!” ayetini hatirlatmislardir.

Kullarin en zayifi Hâlid en-Naksbendî el-Müceddidî.