2. Bölüm 


  Nüfusa kayıt tarihi 1300 ise de, 1294 veya 1295 Bayburt doğumlu (milâdi 1878 veya 1879). Bayburt ve Aşağı Lori (şimdiki yazıbaşı) köyünde İzni Ağalar diye anılan misafirperver, fukara ve zayıflar dostu, yerleşmiş tabiriyle “hanedan” bir soydan Hacı Hüseyin Efendi ile kendilerine Seyyidler denilen bir aileye mensup Gülhanım’ın kutlu izdivacından doğmuş(*). İptidai ve rüşdiyeyi bitirdikten sonra, 18-19 yaşlarındayken Beşir Efendi Hazretlerine bağlanarak bütün ömrü boyunca her zevki, her işi bırakıp şeyhine ve tarikatına hizmetten başka her gayeden yönünü ve gönlünü çevirmiş, yaz ve kış, gece ve gündüz şeyhi ile tebliğde gezmiş, geniş arazi ve emlâk sahibi olduğu halde dünya malı ve alayişine meyletmeyerek mevcut serveti ile mükemmel sıhhatini ve çok güzel olduğu bilinen sesi ile sair bedeni kabiliyetlerini münhasıran rabıtasının emrine ve hizmetine feda etmiş..

Mali, bedeni ve ameli bütün varlık ve kuvvasını, ibadet huzur ve üstün gayreti içinde eritip, eşsiz tevazu ve erişilmez mahviyet örtüsü ile gizlemek suretiyle 80 yıla yakın bir altın çağ boyunca dergahın hizmetinde canını vakfetmiş, kendine has benzersiz hizmet ve fedakarlıkların numunesi olmuş.. Yaptığı hizmeti başkaları görüp duymuşsa anlatmış; değilse kademi iktizası kimseye pek bahsetmediğinden, ekseriyeti bilinmeyen gayretler olarak kalmış.. Misaller vererek, izahlar yaparak anlatılması mümkün değil..  Yalnız şöyle bir benzetme ile vakıanın özüne yaklaşılabilir:  Kainatı aydınlatacak bir ihlas, bütün alemleri ısıtacak bir aşk ve yaratıkların tamamını rikkat ve muhabbete gark edecek bir teslimiyet! Öyle bir yokluk sahasına ulaşmış ki, Miraçta peygamberimizin Cenab-ı Hakk’a takdim ettiği makbul hediyesine eş olan bir mahviyetin kemaline kavuşmuş. Ahir kelam ve kelamın ahiri budur..

   Mahviyetin sonu, velayetin de sonudur.

   İlim, keramet, nazar, feyiz ve himmet, üstün ve mükemmel nisbet zatında tekmil olduğu halde bunların alet olduğunu ima ve işaret ederek:

   - Gaye Allah’dır.

buyurmuştur. 

   Hali, fiili ve ameli ile sünnet ve şeriatın ıtrından ibaret bir duruma gelmiş; sadakatı onu sireten olduğu gibi sureten de Hazreti Sıddık’a benzetmiş, her hal ve davranışı O’nu Sıddık-ı Ekber Efendimize eş etmiş.

   Gayeleri islamın zaferi, Müslümanların saadet ve selameti olan bu dede ve torun yan yana gelse birbirinden ayırt etmek güçtür. Bir sahabe efendimiz kalkıp da geriden bakacak olsa, uzunca olan hafif öne eğik, 30-35 kilo gelebilecek vücudunu aniden görse:

   -Ya Ebabekir,

diye seslenmekten kendini alamayacağı şüphesiz.. Peygamberinin ayak izine basmaktan gayrı amele itibar etmeyen ilk ve son iki halka..

(*) Bor’da bir sohbette Seyyid olan şeyhini öven bir genç mühendise baba ve anasının her ikisinin de ayrı şecerelerle Seyyidlerden olduğunu ifade ederek Seyyidliğe maneviyatta ulaşmanın makbuliyetini ima etmiştir. Abdurrahim Reyhan Hz.leri de hem baba, hem ana tarafından Hüseynilerden olduğunu kaydetmiştir.

    Çok sık okuduğu birkaç dörtlük şöyledir:

   “Bugün bir dilbere eyledim ülfet
   Halin görmek için çok ettim minnet
   Yüzünü görenlere hazırdır cennet
   Yandım ateşine tazeden taze

   Her türlü ateşle olursun abad
   Ruz u şeb ciğerin eylersin kebab
   Nadanlar elinden içmezsin şarab
   Cananın elinden tazeden taze

   Öyle bir dilbersin her şey yakışır
   Seni gören bülbüller durmaz şakışır
   Pek büyük mürşidsin herkes yapışır
   Damenin ulyaya tazeden taze”


   Bir kimsenin beyanı aynen kendisini, iç alemini aksettirir. Bir şahsın sözü, ilmini irfanını gösterdiği gibi, ihlas ve insanlık derecesi ile manevi mertebesini de aksettirir. Bu bakımdan, ilmi ile amil ve irfanı ile kamil olanların bile nimetinin kırıntılarını toplamaya can atacağı bir ulu devlet sahibi olan Dede Paşa Hazretlerini, kendi üstün beyanları ile tanımaya çalışmak en sıhhatli çare olacaktır.

   İşte bu sebeple, yıllar boyu dört bucakta banda alınan sohbetlerinden her biri bir bahsi şerheden bölümleri nakletmek suretiyle ihvana lazım olan bilgileri asıl kaynaktan aynen sunuyoruz. Onun beyanı dışındaki yazılar da yine Onun sohbetlerinin özünü ve manasını taşımaktadır. Buradaki her kaydın ona göre değerlendirilmesini ve bu kitabın tamamının kelime kelime nispet yürütücümüze (Abdurrahim Reyhan Hazretleri (K.S.)) okunduğunu, Onun tasvibinden sonra kat’i şekline girdiğini de belirtmeliyiz.