"Sen çık aradan

Kalsın YARADAN."

13 Mayıs 1990

(Teveccüh)

 

Şeriat da Allah'ın emri, tarikat da Allah'ın emri.

Şeriat da, tarikat da, Allah'a giden yol ise fark nedir?

Fark şudur ki tarikat delilli bir yol. Tarikat Allah'a giden bir yoldur. Zahirde vasıtası şeriattır. Şeriat da Allah'a giden bir yol ama delilsiz bir yol. Şimdi zamanımızda delil kitap deniliyor. Delîl peygamber deniliyor. Öyle ise, Peygamber delîl ise, varisi evliya olmayaydı. Meşayihler niye olmuş. Aksi halde kıyamete kadar tarikat gitmezdi. Yürüyemezdi. Peygamberimizle beraber giderdi. Tarikat gidince sadece kalırdı şeriatı. O halde tarikatsız olmaz.

Şeriat tarikat yoldur varana

Hakikat marifet ondan içerü

Tarikat Allah'a giden bir yoldur. Zahirde vasıtası şeriattır. Şeriatta kıl kadar eksikliğin varsa, senin vasıtan bozulmuş. Senin ayağın kırılmış, yürüyemezsin. Vasıtan bozulmuş gidemezsin. Çünkü şeriatın tamamı ile tarikat oluyor. Şeriatın nihayeti, tarikatın başlangıcı oluyor. Onun için:

Cismi ile şeriatta, akl-ı ruhu ile tarikatta, sırrı ile bila vuslatta. Tarikatın olursa rahat yürürsün. Tarikatsız Allah'a giden yolda eşkiyalar var. Ama tarikatın olursa o yol emniyete alınır. O yolda hiç bir eşkıya, vurucu, kırıcı yoktur.

Bu ne demektir? Zamanımızda kitap ve sünnetler var. Bunların yerlerini bid'atlar almış. Sen bir evliyayı kendine delil edersen. O senin delilindir, kurtuldun. O ne işliyorsa haktır. O bid'at işlese bile onun işlediği bid'at, bid'atı hasenedir. Hayıra giden bid'attır. Bir de bid'atı seyyie var. O da şerre gider. Günaha gider. Biz bunu bilemeyiz. Allah bildirir. Cenâb-ı Hakk ne buyuruyor:

"Herkes bildiğinin alimidir. Herkes bildiği ile amel ederse biz bilmediklerini ona öğretiriz."

Cenâb-ı Hakk her şeyi bir sebeple halkediyor. Cenâb-ı Hakk Kasım-ul Erzak adında bir melek halk etmiş. Onu bütün mükevvenatın memuru etmiş. Karada, denizde, havada. Hayvanların, cinlerin, insanların memuru Kasım-ul Erzak adın-daki bu melek.

Yâr daim sana nazar eyler

Seni gafil görürse güzar eyler

Sevilen sevdirmedikten sonra seven sevemez.

Cenâb-ı Hakk buyuruyor:

"Benim hidayet etmediğime sen şefaat edemezsin."

Kelam-ı kibar:

Bırak bu masivâ ile hevâyı

Pir-i Sami gibi bul rehnümayı

Delil eyle o zat-ı evliyâyı

Bu berzah alemin geçmek dilersen

Bekâ gülşanına göçmek dilersen

Bu dünya arzularını bırak! Bunlar hava. Hava tutulur mu. İnsanın karnını doyurur mu. Seni nimetine ulaştıracak bir delil bul. Onu bulduktan sonra da onu delil eyle. Onun peşinden ayrılma.

Dünya berzahtır. Dünya mü'minin zindanıdır. Peygamber Efendimiz de öyle söylüyor. Sen bir karanlıktasın. Öyle bir karanlıktasın ki zifiri karanlık. Çıkmak istiyorsun ama nasıl çıkacaksın. Mümkün değil. Nereden çıkacağını bilmiyorsun. Sana o sırada birisi dese ki:

- "Oğlum sen burada çok mu bunaldın? Çıkmak mı istiyorsun? Tut şu elimden de çıkalım" derse. Tutmaz mısın onun elinden?Muhakkak ki tutarsın.

Buradaki bu amelde (Teveccühte) esmâ nuru tecelli edecek. Evliyaullah'ın velâyeti. Sıfat nurundan mana, Peygamber Efendimizin nübüvveti. Zat nurundan mana, Cenâb-ı Hakk'ın zatının nuru. Üç nur da burada tecelli edecek. Bu üç nur da Allah'ın nuru. Evliyaullah'ın esma nuru nübüvvetin içerisinde. Resulullah Efendimizin nübüvvet nuru da Zat nurunun içerisinde. Onun için bu nur da burada tecelli eder.

Bu nurları kim cezbeder? Ayık olanlar. Ayık kim? Kalbini tamamen boşaltmış. Kalbinden herşeyi çıkartmış. Allah ile meşgul ediyor kalbini. Resulullah ile meşgul etmek. Meşayihi ile meşgul etmek. Bunların üçünün de birbirinden farkı yok... Aynı da değil, Gayrı da değil.

Zattan mana Cenâb-ı Allah'ın azametidir, şanıdır, zatıdır. Sıfattan mana Peygamber Efendimizdir. Peygamber Efendimiz Allah mı? Değil. Cismi ile Allah değil. Haşa, Allah'tan gayrı mıdır? Değil. Niçin buyurdu ki: "Habibim sen bana iki kaşın yaklaştığı kadar yaklaştın." Evliyaullah da bu nimete mazhardır. Evliyaullah da Allah'a o kadar yaklaşmıştır. Çünkü Evliyaullah'ın Gabe Gavseyn'dir kaşı. Salih Baba öyle buyurmuyor mu?

Arşı muazzam başıdır hem "Gabe Gavseyn" kaşıdır

Ol akl-ı evvel cuşûdur "kün" emrinin fermanıdır

Bu Kelâm-ı kibardır. Haktır. Bizim bu âmelimiz kalb-i selîm istiyor. Kelam-ı kibarda geçer:

Eriş kalb-i selîm içre huzura

İnsanlar huzur isterler. Huzurlu olmak isterler. Kimler huzurlu olur? Kalb-i selîm olanlar. Madem ki bu dünyaya gelmişiz. Bu dünya berzahtır. Bu dünya süflî bir alemdir. Bu dünyada şer fitne vardır. Cenâb-ı Hakk buyurmuyor mu. Bizim çok sevdiğimiz, göz bebeğimizden çok sevdiğimiz evlatlarımız da bizim için fitnedir. Çok mallarımız da bizim için fitnedir.

Niye bunlar fitne olur?

Eğer âşık isen yâre sakın aldanma ağyare

Düş İbrahim gibi nâre o gülşanda yanan olmaz

İbrahim Peygamber için Cenâb-ı Hakk diyor ki:

"Onu ateşten kurtarın. Ama ona kendinizi bildirin." Melekler kendilerini söylediler.

Bir tanesi dedi ki:

- "Ben yerlerin müekkiliyim. Büyük dağları bu ateşin üzerine dökerim söndürürüm."

Birisi de dedi ki:

- "Ben suların müekkiliyim, denizleri buraya aktarırım. Bu ateşi söndürürüm."

Birisi dedi ki:

- "Ben rüzgarların müekkiliyim. Şarkten, garbten rüzgarları getiririm. Bu ateşi savurturum."

İbrahim Aleyhisselam:

- "Bu gücü siz nereden aldınız.Nasıl yapıyorsunuz?"

- "Bize Rabbımız verdi" dediler.

- "Eee. Ben Rabbımı tanıyorum. Ben Rabbımı biliyorum. Siz ne karışıyorsunuz . Ne giriyorsunuz aramıza. Siz aradan çıkın dedi. O bana yeter."

Demek ki İbrahim Aleyhisselam Allah'a o  kadar salih. O kadar seviyor ki... Bir tek oğlu, nur topu gibi mübarek. Bıçağı koydu boğazına kesmek için, bıçak kesmedi asla.

Bu nasıl oluyor. Göz bebeği gibi titriyoruz. Neden fitne oluyor evladımız acaba? O Allah'tan fazla sevilirse fitnedir tabii. Allah'tan başka sevilecek yâr yoktur insana. Çünkü seni kurtaracak Allah'tır. Senin o gözbebeğin gibi sevdiğin oğlun seni kurtarmayacak.  Malın seni kurtarmayacak. Ama bunları sana Allah verdi. Onları emanet bilirsen, o senin için fitne olmaz. Evladın sana emanet ise ölünce niye ağlıyorsun? Olunca niye seviniyorsun? Allah'ın verdiği birşeyi alınca sevinmezsen ölünce kederlenmezsen tamam... Bunlar fitne olmazlar. Allah ile arana girmezler, seni Hak'tan ayıramazlar.

Demek ki bu amelimiz (teveccüh) ne istiyor. Kalb-i selîm istiyor. Kalbimizde her şeyi düşünüyoruz. Fakat Allah'ın öyle kulları var ki Cenâb-ı Hakk buyuruyor:

"Benim öyle kullarım var ki, onların ticaretleri zikirlerine mani olmaz."

Kim bunlar? Veliler. İnsanların içerisinden seçilmiş bunlar. Neleri ile? İlimleri, amelleri ile. Şeriat tarikat ile olmuşlar. Şeriat, tarikat, hakikat, marifet. Bunlarla o nimete malik olmuşlar.  Öyle ise tarikattan, şeriattan maksat nedir?

Şeriattan maksat: Cesetle ilgili olan. Cesedinle şeriatı yaşayacaksın. Kalbini ancak zikrullahla temizlersin. Senin o çok kıymet vermiş olduğun o amel senin kalbini temizlemez. Eğer ilmin sana varlık oluyorsa, ben âlimim, ben biliyorum diyorsan, o ilim senin kalbini temizlememiş. Benim şu kadar amelim var. Ben üstün insanlardanım diyorsan, o amel de senin kalbini temizlememiş.

Ya nasıl temizlenecek senin kalbin? Her şeyi kalbinden çıkaracaksın. Amelin mi var. Çıkaracaksın. Mal sevgisi, evlat sevgisi, herşeyi çıkaracaksın ki kalbin temizlensin ve kalb-i selîm olasın. O zaman huzura ulaşasın.

Eriş kalb-i selîm içre huzura

Seni mahv et erem dersen sürura

Ölümden evvel  öl gel gir kubura

Sefa, sürûr mahviyettedir, yokluktadır. Varlıkta sefa, sürûr olmaz.

"Mûtû kable entemûtû" buyurmuyor mu Cenâb-ı Hakk.

"Ölmeden evvel ölün."

Ölmeden evvel ölürsen ne olur? Berzah alemini geçtin.

Hakikat güllerin görmek dilersen

Marifet meyvasını dermek dilersen

Hakikate ulaşmak istiyorsan, marifete ulaşmak istiyorsan ne lazım? Kalbi selim lâzım. Mahviyetle olur kalbi selim. Ne ile olur? Allah'ı zikrede zikrede olur. Allah'ın sevgisi karşısında bütün sevgiler muhaliftir. Bir kalbteki dünya sevgisi ahiret sevgisi de manidir buna.

Ahirete karşı dünya kuru dava. Ama ehl-i huzura karşı da ahiret kuru davadır. Niçin. Sen ahiret için işledinse o ameli, Allah verir sana da ahireti. Cenneti verir. Cehennemden kurtulursun.

Amelli insanlar için üç türlü amel vardır. İnsanlar ameli üç maksatla yapıyorlar:

1. Cehennem korkusu:       Haktır. Allah'ın gazabından korkuyor. Çünkü onu kurtarır. Allah azap etmez.

2. Cenneti kazanmak için.

3. Allah için amel edenler.

Cenâb-ı Hak buyuruyor ki:

"Günde 70 defa bir kulumun kalbine nazar ederim.'"

Ama kim alır bu nazarı. Gafil olan alır mı? Gafil olan bir kimsenin kalbi güneş ışığı girmeyen bir bina gibi karanlıktır. Güneşe pencere, delik açacaksın ki bu ışık buraya girsin. Kelâm-ı kibar ne diyor:

Günde yetmiş kez hitab-ı "irciî"den bî-haber

"Fedhulî" sırrından âgâh olmayan derviş midir

Derviş söyleniyor dillerde. Dervişlik çok yüksek bir makamdır Allah'ın indinde. Dervişlikten yüksek bir makam yoktur. Niçin? Dervişler safiye makamına ulaşmışlar. Safiye makamı ne demek? Her şeyi Allah için yok etmişler. Allah'tan başka arzu kalmamış onlarda.

Teveccüh büyük bir amel. Buna inanmak lazım.

Teveccühe gelir ihvân

Kuruldu halka-i Rahman

Açıldı ravza-i rıdvan

Ravza-i rıdvan: Cennet bahçesi. Yani orası cennet bahçesi oldu.

Peygamber Efendimiz buyuruyor :

"Cennet bahçelerine girin. Cennet meyvalarından yiyin."

Sormuşlar :

- "Ya Resulullah cennet bahçeleri nereler. Meyveleri nelerdir?"

Buyurmuş :

-"Cennet bahçeleri zikir halkaları. Almış olduğunuz feyizleri de meyvalarıdır."

Onun için:

Teveccühe gelin ihvan

Kuruldu halka-i Rahman

Açıldı ravza-i Rıdvan

Bu meydân-ı muhabbettir

Bu bir uzma-yı nimettir

...

Bu meydân-ı muhabbettir

Şefîimiz Muhammed'dir

...

Bu meydân-ı muhabbettir

Bu bir ıyd-i meserrettir

İyd: Bayram demektir. Burada ruhlar bayram yapıyor.

Nakşibendi Efendimiz:

"Bizi nerede anarsanız, biz oradayız" buyuruyor.

Büyüklerden kimi anarsanız o oradadır.