"Veliler Peygamber'in vârisleridir."

 20.6.1992

 Medhe lâyık şeyhimiz var

Zemme lâyık nefsimiz var.

Meselâ bir müride yapılan hizmette, hürmette, iltifatta mürid ordan kendine bir pay ayırmasın. Benim iyiliğimden, benim bildiğimden bu iltifatlar bana yapılıyor diye düşünmesin. Allah korusun onun düş-mesi kolay olur.

Bu cemaatle biz nereden tanıştık? Bizi kim tanıştırdı? 50 yaşına kadar topraklarla çalışırdık. Hayvanlarla uğraşırdık. İlmimiz de yok. Tahsilimiz de yok. Bu da Allah'ın bir ihsanı. Kul da Allah'ın, ihsan da Allah'ın. Pirimiz olmasaydı bu günahkârı tanımazdınız. Şeref sizin, himmet te Pirimizin. Allah makamınızı yükseltsin.

Büyüklerimiz buyuruyor:

Sen senliğinle zuhura geldinse kork

Seni sensizlik zuhura getirdi ise korkma.

Bu nedir?

Medhe lâyık şeyhimiz var

Zemme lâyık nefsimiz var.

Madem ki biz râbıta sahibiyiz. Kâmil mükemmil Mürşidimizi tanı-dık. Öyle ise methedildiğin zaman de ki Pirimi methediyorlar. Pirimin himmeti olmasaydı, beni kim tanırdı? Kusurlarımı kim affederdi? diye düşün. Evet amenna. Evliyaullah kusurları, ayıpları örter. Madem ki evliyaullah ise Allah'ın sıfatları ile sıfatlanmıştır, ama örtme dünyada oluyor. Ahirette her şey açık. İnsanların kendisinden haberi yok. Uykuda. Neye geldiğini bilmez. Ne yaptığını bilmez. Kârını bilmez. Zararını bilmez. Ama bu kâr zarar manevî. Maddi kâr ve zarar görünür. Onun için insanlar ölünce ayıpları ortaya çıkar. Allah onları setretmiştir. Veliler de setretmiştir. Onun için :

Âlâyı ednâ'yı seçmek mürşidi Kamil'in işi değildir

Mürşitler bu iyidir, bu kötüdür diye seçmez. Ne var ki:

Senin gördüğün ayıpları veliler setreder cümle

Senin benim gördüğüm ayıpları veliler setreder. Bir de var:  Amel fakirliği ve amel zenginliği var. Allah'ın indinde amel fakirliği, amel zenginliğinden daha efdal. Bu nereden kaynaklanıyor?

Peygamber Efendimiz Miraç yaptığı zaman Cenâb-ı Hak soruyor:

- "Habibim bana ne hediye getirdin?" Diye soruyor.

- "Yarabbi sen ganisin. Senin hazinelerin dolu. Muhtaç olan benim. İhtiyacı olan benim. Fakirliğimle geldim. Yokluğumla geldim" diyor. Bu amel fakirliği. Ameli güzel işler, işlememiş gibi düşünür. Bir de var ki amel işlemiyor o değil. Amel için gelmişiz dünyaya. Amel zenginliği nedir? Ben yaptım, ben ettim. Benim şu kadar zenginliğim var. Oruç tuttum. Namaz kıldım. Şu hayır hasenâtı yaptım. Bunları gözümüzün önüne getirirsek olmaz. Ama bir de var ki, yapamadım diye düşünüyor. Allah'ın indinde makbul olan o oluyor. Bütün ilmini, amelini râbıtadan bilirsen eğer, amel fakirliği oluyor.

Allah'a şükür. Çok şükür, bin şükür. Allah'ın en büyük ihsanı, bir müslümana bir mürşidi ihsan etmesi.

Şeyhim benim Sultan imiş

Haktan bize ihsan imiş.

Can derdine dermân imiş.

Görün beni aşk neyledi

Âhiri derviş eyledi.

En büyük ihsan bir şeyhi olması.

Âşık: Seven           Maşuk: Sevilen           Aşk: Sevenin sevgisi, sevenin sevilene karşı sevgisi.

Bunların hepsi bir harf olur, Allah'tan gelen rûh Allah'a ulaşırsa:

Kendini kendi göre, kendi bile

Bâkisini diyemezem gelmez dile.

Herşey yok oluyor. Mansur dile getirdi. Suç oldu. Mansur'u astılar.

Âşık imdi, varlığın ver yokluğa

Yokluk içinde sana varlık doğa.

Bu nimetlere veliler mazhar olmuşlar. Öyle olmasaydı. Veli olamazlardı zaten. Cenâb-ı Hak ne buyuruyor: "Biz velilerimizi yeşil kubbemizin altında gizledik. Onları bizden başka kimse bilmez." Sen ben nasıl bileceğiz. Bir fıkra vardır.

Hızır Aleyhisselâm camide imiş. Bir hoca da vaaz ediyormuş. Çok kıymetli, çok mânâlı vaaz ediyormuş. Hızır Aleyhisselam'ın yanında oturan birisi varmış. O da huzurda imiş. Hızır Aleyhisselâm onu uyuyor zannetmiş. Dürtmüş. Demiş "Kalk uyan. Hoca çok güzel vaaz ediyor." Yüzüne bakmış yine başını önüne eğmiş. Yine gözlerini yummuş. O, ikinci defa yine dürtmüş. "Kalk" demiş. "Bu vaaz ele geçmez, bunun kelâmları çok kıymetli, çok mânâlı. Bunları dinle." Yine yüzüne bakmış. Yine gözlerini yummuş. Üçüncü sefer Hızır Aleyhisselâm'ın yakasına sarılmış. "Eee! Hızır insanları bu kadar rahatsız etmez. Senin Hızır olduğunu söylersem daha kurtulamazsın" demiş.

Hızır Aleyhisselam Allahu Teâlâ'ya müracaat etmiş. "Yarabbi" de-miş. "Benim defterimde bunun ismi yok. Veli ise ismi defterimde yok. Veli değilse benim Hızır olduğumu nerden bildi?" Cenâb-ı Hak da: "Beni sevenlerin ismini ben senin defterine yazdırırım. Benim sevdiklerimi ben gizli tuttum. Senin defterine yazdırmadım" diyor.

Veliler varis-i enbiyâdır. Madem ki Peygamberlere inandıksa, velilere de inanacağız.