"Rûh sana emanettir. Beden de sana emanettir.

Muhafaza edersen Allah'ı memnun edersin"

 12.6.1992

 

Söz ile bir kalbe doğmaz ledünnî

Bütün âzâları dil olmayınca

Nefs-i emmârenin bilinmez fendi

Gönül şehri Bahr-ı Nil olmayınca

 

Söz ile bulunmaz bir sâdık muhib

Derde düşmeyince aranmaz tabîb

Her bir şukûfeye konmaz andelîb

Madem ki içinde gül olmayınca

 

Her bir âşık vâsıl olmaz yârına

Berdâr olmayınca vuslat dârına

Pervâneveş düşüp aşkın nârına

Mansur gibi yanıp kül olmayınca

 

El çek mâsivâdan bırak bu câhı

Raz-ı derûnundan eylegil âhı

Cânân ellerinin açılmaz râhı

Varıp bir kâmile kul olmayınca

 

Pîr-i Sâmi gibi sahib-irşâdı

Bulup kapısında kılak feryâdı

Hiç birimiz bulamazık necâtı

Bizim delîlimiz Ol olmayınca

 

Sâlih bu sözlerin yalan olamaz

Her beşer sûretli insân olamaz

Herbir kimse ehl-i irfân olamaz

Kırk yerden yarılmış kıl olmayınca.

Sâlih'in sözleri yalan olamaz.

Her beşer sûretli de insan olamıyor. İnsan olabilmek için "ehl-i irfân" olacakmış. Ehl-i irfân olmak için de kıl kırk yerinden yarı-lacakmış. Ehl-i irfân olmak için kalb ilmi olacak. Ama kalb ilmini ne ile elde ediyor insanlar? Allah'a olan aşk. Allah'a olan korku. Allah'a olan itaat. Sadece aşkla olmaz. İtaat olacak. Korku olacak. Meselâ: Sün-netin dışında çok mezhepler var ki; Bunlar ehl-i aşk ama ehl-i sün-net değiller.

Onun için Sâlih'in bu sözleri yalan değil. Ama bu beşer görünenler de beşer değil. Çünkü küfrü yaşayan da beşerdir. İmanı yaşayan da beşerdir. Bu beşer olarak görünen cisimlerdedir. Bu örtüdür. Esas sûreti olan görünmeyenin örtüsü oluyor. Beşer olmak için kılı kırk yerden yaracak. Hiç kırk yerden yarılır mı? Allah korkusu, Allah aşkı, Allah'a olan itaat kırk yerden yarar. Bizde Allah'a şükür muhabbet var. Ama "ehl-i itaat" olacaksınız. Takvanız olacak. Korkunuz olacak.

Muttakî olan kurtulur diyor. Muttakî kim? Sizin en çok muttakî olanınız, en çok Allah'tan korkanınız. Allah bizi noksan sıfatla halk etmiş. Cânân ilinde olan Allah'ın zâtıdır. Allah'ın azâmetidir. O yol kapalıdır. O yolu kim açar. Ancak bir kâmile kul olunca, O açar. Bu nedir? Meşâyihe olan inanç, meşâyihe olan sevgi, meşâyihe olan saygı. Meşâyihe olan sevgi Allah'adır. Meşâyihe olan inanç Resulullah'adır. Meşâyih sana noksanlığını bildirir. Noksanlığını bilirsen onu ikmal edersin. İkincisi senin kalbini temizler. Kalbin temizlenmezse, meselâ kirli bir tabağın içerisine ne koyarsan kirlenir. Kalbimize gelen masiva, dünya, şuğul bizi yolumuzdan da geri koyuyor. Bizi rahatsız, huzursuz da ediyor. Ancak bu dünyayı ve çeşitli düşünceleri kalbten silen ne oluyor? Meşâyih sevgisi. Kalbi silinen ne olur? Kalbi açılır. İrşad sahibi seni şâd eder.

Hiçbirimiz bulamazık necâtı

Necât: Ateşten kurtulmaktır.

Hiçbirimiz cehennemden kurtulamayız eğer o delilimiz olmazsa.

Söz ile bir kalbe doğmaz ledünni

Ledünni: Kalp ilmi.

Bütün âzâların dil olmayınca.

Bütün âzâların dil olmayınca, onun kalbinden ledünni ilmi doğmaz. Bütün âzâları yasaklardan korumaktır. Bütün âzâları Allah'a yönelt-mek, Allah'a itaat ettirmektir. O zaman ne olur? Allah'ın inâyeti ile, Allah'ın hidâyeti ile, bir mürşidin himmeti ile ne olur? Âzâların zikir yapar, bir de var ki zâhir şeriatta bu âzâları yasaklardan korumak. Elimiz, gözümüz, kulağımız, dilimiz vs. isyanın âleti bunlar. İtaatin de âleti bunlar. Yasaklara gözümüzle bakmazsak, kulağımızla dinlemezsek, dilimizle konuşmazsak, yasaklara elimizi uzatmazsak, yasaklara ayağımızla gitmezsek ne olur? Şâd oluruz.

Söz ile bir kalbe doğmaz ledünni

Bütün âzâların dil olmayınca.

Bütün âzâlarını, Allah'a yönelteceksin. Dilden manâ zikir, bütün âzâların zikir yapacak.

Zâhir şeriata göre bütün âzâlarını yasaklardan korursan, bir de meşâyihe inanırsan, şeyhine hizmet görürsen, bu sefer ne olur? Kalbin inanır. Kalbin inanması ile beraber kalbin zikir yapar. Kalbin zikir yapınca bütün âzâlara akseder. Bir arabanın, bir kamyonun moturu çalışınca ne oluyor? Bütün âletlerinde bir hareket meydana geliyor. Motor çalışmazsa eğer, hiçbir yerde ses yok, hareket yok. İşte insanların kalbi de bir motor. Ama iki görevi var:

1- Görünen zâhir görevi. Vücudun kanını toplar ve damarlara ulaştırır.

2- 366 damarın merkezi. Kalp zikir yapmaya başlayınca bütün âzâlara yayılır. "Sultanî zikir" olur. Bu da kalbin görünmeyen, tarîkatta bilinen görevi. O zaman Cenâb-ı Hakk'ın sayısız "kesiren" zikir yapın demesi tecelli ediyor.

Bir binada 366 pencere olsa hepsinden güneş gelse ne olur? Bina pırıl pırıl aydınlanır. 366 damardan da Allah'ın feyzi gelirse o kalbe 366 çeşmeden su gelirse, o kalb çağlayan olur.

Söz ile bir sâdık muhib bulunmaz

Derde düşmeyince aranmaz tabib

Cenâb-ı Hak: "Biz insanı çok kıymetli halk ettik. Kendi ruhumuzdan ruh üfledik." buyuruyor. O ruh bize emânettir. Neye benzer bu. Çok kıymetli bir şeyi zamanında birisi sana vermiş. Çok kıymetli bir şey. Sen o emâneti temiz tutsan muhafaza etsen onu memnun edersin. Rûh da sana emânettir. Onu muhafaza edersen Allah'ı memnun edersin. Eğer muhafaza etmezsen, ihânet edersen sana ceza verir. Ceset  de sana emânet. Ne diyor:

Can senin, bu ten senin

Yürek yaralı Sâlih.

"Daha benden ne istiyorsun her şey senin Yarabbi" diyor. Yunus Emre ne demiş:

Sen düzdürdün beni

Sen düzdün beni.

Çün ayıp içün yarattın bedeni.

Beni ben düzmedim. Sen yarattın beni diyor. Ama ayıbımızı noksanımızı bilemiyoruz. Bilsek zaten kurtulacağız. Allah'ın halk etmiş olduğu nimet o zaman anlaşılacak. Cenâb-ı Hak Kur'ân'ı göndermiş. Peygamber göndermiş ki bilelim.