Bunu halifesi Molla Ahmed'e göndermiştir.

Mektubunda gelen iki kişinin mektubunu kendisine getirdiklerini belirtmekte ve elini keçeden bir bezle sargılamasını ve üstadı Gavs-ı Azam'ın kendisine maneviyatta çok iltifatlarda bulunduğunu ve diğer hususları beyan etmektedir.

Yüce olan Allah'a hamdolsun. Salat-u selam izzet ve cemal sahibi rasülüne olsun. İmdi; Gavs-ı Azam'ın dergahının hizmetkarından kıymetli kardeş, dostum

Ahmed'e. Molla Abdullah adına gönderdiğiniz ve şifa bulduğunuzu müjdeleyen mektubunuzu iki zat getirdiler. Şüphesiz bu haber yüce fazıl sahibi Allah'a hamd etmeyi, şükretmeyi gerektirir. Keza mektubunuzda elinizde dolama durumunun kaldığını belirtiyorsunuz. Bu da Allah Teala'nın bir nimetidir şüphesiz. Çünkü musibetler karşısında Allah Teala'ya yakınlaşmaya çalışmak gerekir. Sana şunu tavsiye ederim: Keçeden bir sargı al, parmaklarından dirsekle bileği-nin yarısına kadarki mahalli sar.

Keza mektubunuzda ihvanın istikamet üzere bulunduğunu haber veriyorsunuz. Hidayeti verene hamd olsun. Bu haber bu hizmetkarın ferahlamasına sebeb olmuştur. Bununla beraber eğer istikamet ve iştiyak halleri artmasaydı kınanmayı hakedeceklerdi. Çünkü Allah Teala kendilerine hidayet yolunu göstermek suretiyle ikramda bulundu ve onlar da bunu tattılar. Bu sebeple bunun da ötesinde Allah'a şükrediip, takdis ve teşbihte bulunmaları gerekir. Onlar bilmezler mi ki, bu hidayet yolu ancak bunlarla olur. Bu tarikat yoluna girmiş olan Şeriat-ı Mustafa'nın yoluna girmiştir. Şeriat yoluna giren ise felaha erer, kurtulur.

Bu yolda olanlar bu yolu hiçbir şeyin kendisine denk olmadığı ismi yüce olan Allah'ın muhabbetinin yolu olarak bulurlar. Bu da Gavs-ı Azam'a muhabbetle olur. Ki o hem hayatta hem de mematta tasarruf sahibidir. Bu yola girenler dünyanın fani, çirkin, gurur ve şakavet yurdu olduğunu, darul ukba'nın ebediyet, sürür ve seadet yurdu olduğunu anlarlar. İnsu cinnin ameli cezbeye müsavi olmaz. Bu dünyada ve bu za-manda cezbe yoluna sadece üstadımızın dergahının hayvanatının kendileriyle beraber içli dışlı olmasına

izin verdikleri muttali olabilir.

Allah'tan korksunlar, bu hizmetkar ve onun efendisinin muhabbetiyle ciğerlerini dağlasınlar. Bunu da sohbet, rabıta, sabahtan önce niyaz için kıyama durarak, Allah'a olan ihtiyaçlarını hissedip arz ederek yapsınlar. Böyle yapsınlar ki şu ayet onlara uygun düşmesin:

"İslâm olmalarını senin başına kakıyorlar. De ki: Müslüman olmanızı benim başıma kakmayın. Tersine eğer gerçekten inanmış iseniz, sizi imana ilettiği için Allah, sizin başınıza kaksa yeridir."

(Hucurat,17)

Allah'ın selamı senin, onların ve Allah'ın salih kulları üzerine olsun. Başına gelen musibetlere sabret. Sevdiğinle arana giren dağlar ve vadilerin sebep olduğu ayrılık nedeniyle artan aşk ateşin yansın. Sevdiğinin halini soruyorsun. Muhammed Mustafa'nın (s.a.v) bile hakkıyla hamdinden aciz kaldığı O yüce zata hamd olsun. Çünkü Hz. Peygamber bile "Sana senayı hakkıyla yapamam" buyurmuştu.

Bu hizmetkar şunu der: Gayda'daki mübarek malum yere (markada) varıp orayla şereflendikte, mar- kad-ı şerife nazar etmişizdir. Bu aciz bunun senasını hakkıyla yapamaz. Bu markad Hz. Mustafa'ya muhabbetin delilidir. O hiç şüphesiz zamanının üstadı, hatta kutbu idi. Hem oradan ayrılış gününe kadar bu hizmetkara yapılan manevi iltifat, ikram ve hediyelere karşı inatlaşmanın da anlamı yoktur. Hatta bu hiz-metkarın bazı sırlarına vakıf olan bazı bilgili zevat dediler ki: "bu hastalık Gavs'tandır, o sebep olmuştur." Bu sebeple hastalığınızın artması için Gavs-ı Azam'a dua bile ettiler. Fakat aklın güzel meyvesi, beldelerin nuru, sevgilerin özü, maddelerin özü, bir olan Allah'ın füyûzatının kaynağı efendimiz Şeyh Nur IVluhammed bu şekilde bir duadan men etti ve hastalıktan selamet bulmanız için dua edilmesini em-retti. Bu sözüne delil olarak şunu söyledi: Ben kendisine ikram edilen çok iltifatlar sebebiyle vefat eden insanlar gördüm.

İnsanlara usanç gelmeyecek olsaydı bu aciz güzellik ve cemal sırlarından gördüklerini orada anlatacaktı. Çünkü orada bu hizmetkara pek çok ikramlarda bulunuldu. Şüphesiz bunlar sadece bu hizmetkara has değil siz de dahil tüm sofilere şamildir: Çeşit çeşit güzelliklere sahip sevgilinin yüzünden Mecnun olursam münkirler dahi beni kınamasın O güzeller şahının kaşlarından çıkan oklardan Ben ne yapayım nazarından güzel şehla gözlerin Ben bu remizlere, gizli işaretlere meftunum Herşeyimi feda ettim, şimdi istemekte canım: Bir nevruz günü atının yoluna uzanacağım Başım eğerek bu uğurda canımı vereceğim O hayvan ile ilgili sorunuza gelince, sizler bilir-si- niz. Ancak onun bir farkı var. Bedenini soğuktan ve sıcağın şiddetinden korur. Yakalayabildiği kuşların etlerinden yer. Onu yemeyi insanın içi almaz. Tabii bu sözüm canı çekmeyenler için. Canı çekip ilaç olarak görenler yiyebilir.

Sizin tebliğ için gitmenize gelince, size Allah Teala'nın Habib-i Muhtarı için buyurduğu şu ayet yeter: "Sana indirileni tebliğ et" Keza şu ayet. "(İnsanları) Allah'a çağıran, amel işleyen ve ben müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?" Bilakis bu zamanda Gavs-ı Azam'ın dergahı için bu gereklidir. Çünkü insanlar bu zamanda apaçık delalet içindedirler. Çünkü Şeriatı Garra- dan yüz çevirmişler, hem ta Türkistan yollarından Beytullah'ı ziyarete gelirler, hem de akrebin kuyruğunda şifa ararlar. Allah kendisinden razı olsun, ben Hafız'ın şöyle dediği gibi demiyorum: "Muhabbet sevdasıyla sırlara vakıf olduğunuzu iddia etmeyin."

Bilakis ben şöyle diyorum: Onlara "Allah sizi gaflet uykusundan uyandırsın" deyiniz. Hem tadmayan bilemez, kendince yorumlar yapar.

Nitekim Hafız şöyle der:

Hakkımda söylenenler zoraki söylenmiş değildir.

Zahire aldanıp duran insan halimi anlamış değildir.

Elbette tüm bunların yanında soğuktan korunmaya gücün, muhaliflerin hastalığı o artırıyor şeklindeki sözlerinden korunmaya karşı da kudretin olması gerekir. Allah'ın selamı size ve Şeriatı Mustafa'ya tabi olanlara olsun. Salatın en kamili, selamın en güzeli ona ve aline olsun. Amin. Hamd olsun alemlerin rabbi olan Allah'a. 27-Teşrîn-1299