Bu mektubu Molla Hibetullah'a rabıta ve rabıtanın kısımlarını açıklamak ve diğer meselelerle ilgili olarak göndermiştir.

Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.Salat ve selam mahlukatın hayırlısı olan Hz. Muhammed'e (s.a.v) ailesi ve ashabının üzerine olsun.

Bu ali Nakşibendi Tarikatının büyükleri, diğer tarikatların büyükleri de tarikatlarını kalblerin itaat etmesi ve hakkı ispat edip masivayı nefyetmek için azaların amelleri üzerine bina ettiklerini gördüler.Çünkü onlar nihayetin vahdetle olacağına inanmışlar ve azaların zahiri amelleri ile kalbin itaatının zor olacağını düşünmüşlerdir.Azimetten ve sahih hadislerden kulluktaki nihayetin şehadet kelimesinin mefhumunun , Peygamberlerin (s.a.v) ve bizim Peygamberimizin (s.a.v)gönderilmesinin ve ehl-i Hakk'ın akidesinin gerektirdiği hususun Rabbin istediği şekilde kulluk olduğunu bildiler.

Onlar ali tarikatlarını Sahabe-i Kiram'ın (r.a) yolu üzere bina ettiler.Bu da önce kalbi temizlemeye gayret sarfetmek, sonra da Nebimize (s.a.v)emredildiği şekilde amel etmekle olur.Nebi (s.a.v) ve sahabede hasıl olan şeyler sizde olmadığı zaman Allah'ın şu ayetindeki "Sadıklarla beraber olunuz"(Tevbe,119) hükmü gereği sohbet ve rabıta yolunu seçiniz.

Ubeydullah Ahrar (k.s)bu ayeti şöyle tasvir etmiştir:"Beraberlik ya cismani olur-o sohbettir- ya da manevi olur-o da rabıtadır-.Ayrıca Allah'ın şu ayetindeki "Dikkat edin! Kalpler ancak Allah'ın zikri ile mutmain olur"(Rad 28) hükmü gereği kalp zikrini tercih ediniz.

Allah bir kimseye fazlı ve keremi ile bu ali tarikata girmek ve şeyhi sevme, ilahi muhabbetten içirmek suretiyle iyilikte bulunsa, bu büyükler onda ihlas, muhabbet ve teslimiyet hasıl olması için bunun peşinden vird verirler.

Şeyhi rabıta etme vakti akşam namazı ile yatsı namazı arasıdır. Rabıta gözü kapatıp iki kaş arasındaki hayali gözü açarak şeyhin suretine bakmaktır.

Ubeydullah Ahrar (k.s) rabıtada yüze ve hatta nurlanmış alna bakmayı tercih etmiştir.Rabıta, yapan kimselerin durumuna göre:

1-Ya muhabbetten dolayı yapılır.Gavsu'l Azam Seyyid Taha'yı (k.s) rabıta etmek veya Mecnun'un Leyla'yı, Züleyhe'nın Yusuf'u ve Ferhad'ın Şirin'i düşünmesi gibi.

2-Ya da bir menfaatı celb etmek için olur.Şeyh Halid'in Gavsu'l Azam'ı, Alaaddin Attar'ın Şahı Nakşibend'i (k.s) rabıta etmesi gibi.Bu şekil rabıtada kişi kalbinin beşeri kirlerle kirlendiğini düşünür ve kirlerin izale olmasını ister.Kalbini tabibin önünde hasta gibi görür,şeyhin yüzündeki nur şualarının ona geldiğini ve sanki kirlerini zail ettiğini düşünür.Mevlana Celaleddin'i Rumi'nin Şeyhi Tebrizi'yi rabıta etmesi gibi.

3-Rabıta yapmanın bir şekli de şeyhin gölgesinde gölgelenmektir. Bu durumda kişi, nefsinin helak edici sıkıntılar içinde olduğunu ve kurtuluşunun ancak şeyhin gölgesinde gölgelenmekle olabileceğini görmesidir.

4-Rabıta korkudan dolayı da yapılır.Behtan şeyhlerinin kendi şeyhlerin rabıta etmeleri gibi.Bu tür rabıta da onlar nefislerinin şeyhlerinin istediği şekilde olmadığını görürler.Bundan dolayı şeyhin kahrından korkarlar, mazur görmesi ve affetmesi için onu rabıta ederler.

5-Rabıta şeyhe koşup kaçma şeklinde de olur. Bu tür rabıta bir kısım insanların yaptığı rabıtadır ki onlar şeytan kurdu ile nefis aslanını kişiyi helak etmek istediğini düşünür ondan kurtulmak için şeyhe kaçar .Fakat onu bulamaz. Bu defa o ikisinin şerrinden emin olmak için şeyhi rabıta eder.

Tarikat ashabına ve bu hizmetkara Allah, şeytan ve nefsin hilelerine karşı yardım etsin. Bu rabıta şekillerinin tercihi hususunda herhangi bir kayıt yoktur. Çünkü herkesin kendine has hali ve süluk(ulaşma) yolu vardır.Herkes kendisi için yaratılan uygun yolda yürüsün.

Bilsin ki rabıta üç kısımdır:

1-Yukarıda yazdığım rabıta. Oturma anında abdestli, 25 Estağfirullah çekerek teverruk (namazdaki oturuş) durumunun tersine kıbleye yönelerek yapılan rabıta.

2-Günaha meyletmekten korkma anında yapılan rabıta. Bu durumda sanki şeyhin iki omuzu üzerinde olduğunu ve ona şöyle dediğini düşünür: "Yanındayım.Benden utanmıyor musun? Kalbini benden başka şeylere meylediyorsun."

3-Devamlı rabıtalı olmak, şeyhi sanki iki gözü üzerinde görmek. Ne mutlu bu hal kendisinde hasıl olan kimseye.Nitekim Şeyh Hamevi şöyle demiştir:

Ey gönlümün aydınlığı, sana gönlümden seslendim.

Ben sendeyim. Sen ise benim nazarımdasın.

Şibli ise şöyle demektedir:

Namaza aşkımdan günü unuttum.

Sabah mı akşam mı bilmiyorum.

Efendim seni anmak benim yemeğim, içeceğim.

Yüzünü görsem hastalığıma şifa olur.

Sadatın (k.s) şöyle dediğini kardeşlere söyle:

"Tarikat-ı Aliyede birinci esas karşılıklı bağ (murabata) kurmaktır."

Hatta onlar bunu(murabatayı) namazda bile emretmişlerdir. Bunun en evla olanı kendisi sanki şeyhmiş gibi Allah'a münacatta bulunmaktır. Şeyh Halid murabatanın kıbleye karşı olduğunu söylemiştir.O bu işi yaydı ve bazı onu inkar edenler bunun şirk olduğunu söylediler.Böylece O da cevap vermek ihtiyacı hissetti. İçinde bunu inkar edenlerin inkarlarına cevap olan bir kitap dahi telif etti. Cevabın açıklaması şöyledir: "Kendisine rabıta yapılan kendisine doğru yönelinendir. Harem-i Şerif gibi . Yoksa onun için secde edilen değildir."

İmam Gazali bu hususta şöyle der: "Namaz kılan kendini şeyhinin yanında olduğunu kabul edecek." Bu bizim tarikatımızda yoktur.

Rabıtayı bütün vakitlere yayarak adet edinin. Bunun içinde Hz. Ebu Bekir es-Sıddık'in(r.a) bütün vakitlere yayılan murabatası delil getirilmiştir. Nitekim Hz. Ebu Bekir (r.a)Rasulullah'a (s.a.v) utanarak ve korkarak nasıl yapayım ,elimde değil seni hacet anında bile düşünüyorum diye söyledi.Rasulüllah (s.a.v) ise ona şöyle buyurdu: "O ben değilim,benim ruhaniyetimdir."

Sabah ve akşam arasında yapılan zikrin en azı beşbindir. O da Lafza-i Celal olan Allah lafzıdır. Zikrin adabı, zikredenin dilini hareket etmeyerek üst damağına yapıştırması, hayvani kalbini çam ağacı kozalağı şeklinde tasavvur etmesidir.Çünkü kalp tavuk yumurtasından daha küçük, keklik yumurtasından daha büyüktür.Başı alçaklık olarak ince,gerisi yükseklik olarak enlidir.Sol göğsün altında teverruk oturuşun hilafına oturarak ve Fatihaları emredilen sadata okuduktan sonra tesbihi sağ eline alarak kalbinin üzerine koymaktır. Fatiha okunacak sadat şunlardır:

Şah-ı Nakşibend, Abdulkadir-i Geylani Hz.(k.s)

Abdulhaliku'l Gucdevani, İmam-ı Rabbani Hz.(k.s)

Mevlana Halid, Seyyid Abdulla (k.s)

Seyyid Taha, Gavsu'l Azam Seyyid Sibgatullah el-Arvasi Hz. (k.s)

Zikrederken lafza-i celali düşünür.Tesbihi yüze kadar çeker . Rabbine münacatta bulunarak ve kalbi hazır olarak lisanı ile şöyle der:

"İlahi ente maksudi ve rıdake matlubi"

Bunu gafletten sıyrılmak için yapar. Sonra tekrar tesbihiyle zikre başlar.Beşbini tamamlayana kadar böylece devam eder.

Vukufu'l adediyi kabul edenlerden bir kısmı, tesbihin adetleri sayısınca kalbi ile Allah der, demişlerdir. Abdulhaliku'l Gucdevani'den (k.s), Şahı Nakşibend'e (k.s) kadar olan sadatlar böyle yapmışlardır.

Meşayihin bir kısmı sayısız lafza-i celal üzerine vukufu kalbiyi tercih etmişlerdir.Safi el- Hindi (k.s) gibi.Meşayihin bir kısmı kalp üzerine lafza-i celalin yazılması yolunu seçmişlerdir.Behtan şeyhlerinin yaptığı gibi.Mürid kolay olanı seçmesi ve lafza-i celali, üzerinde herhangi bir hüküm veya sıfatlardan herhangi bir sıfat olmaksızın düşünmesi gerekir.

Zikre sabah ve akşam vakti arasında herhangi bir vakit tahsis edilmesi gerekir. Çünkü iki gurub vakti ile iki tulu vakti arasını ve bilhassa iki gurub arasını ihya etmek gibi en mühim işlerdendir.Hatta bunu bu tarikat-ı aliyede farz kılınmış namaz gibi kabul ederler.

Büyükler tarikat ihvanı ile sohbeti, kardeşlerin birbiri ile menfaatı şartı ile yaparlar.Çünkü tarikat-ı aliyenin adabına göre kişi kendini boğularak helak olan kimse gibi görmelidir.Boğulup helak olacak olan ota bile yapışır.Sohbet bu sebeple önemlidir.

Büyüklerin sohbetleri, şeyhin ve dostlarının sözleri, onların seleflerinin sözleri, Sahabe-Kiram'ın sözleri Rasulüllah'dan (s.a.v) rivayet edilen hadisler,şeriat.akide, tarikat ve ölümle ilgili meselelerin zikridir.Bunların dışındaki bütün meseleler muhabbet yolu üzerine yapılır.Lisan masivaya kayarsa ve meylederse korunmak için rabıta yapın. Bu fayda vermezse şöyle deyin:Hadisi Şerif: "Gerçek hayat ahret hayatıdır." İstiğfar edin ve sonra rabıtaya dönün.

Bu hizmetkar büyük kardeş Halid Efendi'nin şöyle dediğini işitti: "Bana kalp rabıtası hasıl oldu." Ne güzel! Çünkü Hallac-ı Mansur'un rabıtası böyle idi.Bu konuda karşılaşma anında açıklama yapılacaktır.Bu hizmetçi kendisine mektup gönderen Hacı Hibetullah'ın bana mektubu okuyan öğrencilerin ve diğer arkadaşların benim için istiğfar etmelerini ümid erder.

Selam onlara ve şeriat-ı Mustafa'ya sarılanlar üzerine olsun. Allah'ım! Hz. Muhammed'e (s.a.v) ailesine, ashabına ve nesline, yarattığın ve yaratacağın şeyler sayısınca salat ve selam et,artır ve bereketlendir.Kardeşleri ve bu hizmetkarı kötü akıbetten koru.Onları Gavsu'l Azam'ın gölgesi altında ilahi cezbenin hasıl olduğu marifete ulaştır.Amin! Ve'l Hamdulillahi Rabbil Alemin.