Mektubu bu fakir-i hakire göndermiştir. Mektupta i- hvana sohbetlerde anlatılması elzem olan bazı hususları ve diğer meseleleri emretmektedir.

İzzet ve şeref kendisine ait olan Allah'a hamd olsun. Salat-u selam Rasülü Mustafa'ya, aline ve seçkin ashabına olsun, imdi; beşer olan hizmetkardan lâhûtî kardeş Molla Abdulkahhar'a. Yegane mağfiret edici olan Allah her ikimizi de bağışlasın. Fakih Davud, Şeyh Fethullah adıyla gönderdiğiniz mektubu bana iletti. Bu mektubta iki şeyin üzerinde duruyordunuz. Birincisi ittihad ikincisi Rasûlüllah'ın Şeriatını tebliğ. İttihada gelince, bu Allah'ın bu hizmetkara ¡kram ettiği büyük nimetlerinden birisidir. Çünkü itti— Inad nimetinin sağladığı güzelliklerden birisi de inad, taassub ve gıybeti terk ettirip muhabbet ve nisbeti gırtırmasıdır. Çünkü şeyh efendi, bu hizmetkarın zanlına göre kudsi nefis sahibi zevattandır ve kendisinden istifade edilir.

Ayrıca üstadı (Şeyh Osman et-TuveylT) Hazretin ¿Mevlana Halid Zülcenaheyn'in) en has zevatından biridir. Bu sebeple uygun olan, çocuklarına, ashabına ve hizmetkarlarına tazim etmektir.

İhvanla beraber olduğunda Gavs-ı Azam'ın adını /ikredip sohbete başla. Onun nurlu kemalatından, emredilen edeblerinin güneş gibi olduğundan bahset, sohbetini yap. Yine onun ismini anarak, ona muvafık düşen edebleri zikret. Bunları aktarmayı ve bu hizmette yürümeyi Allah için yap, ihlâs canibine tutunmak suretiyle hizmet et. Böyle yap ki durumunuz irşad dairesinin kutbu olan Seyyid Taha'nın sözlerine ters düşmesin. Nitekim o şöyle demişti: "Bu tarikat-i aliyyede kendini beğenmeye ve riyaya yer yoktur."

Tebliğ meselesine gelince; bunun yolu nefsini ortaya koyup arifmiş gibi riya yapmadan kaçınıp vakarlı olmaktır. Sen ve bu hizmetkar ise ariflikten uzağız. Çünkü bu tarikat-i aliyyenin önünde pekçok fitne vardır. Sana ve bana istiğfar edip, nefsi zelil kılıp Gaffar ve tek olan Allah'a tazarru etmek düşer. Çünkü O'- nun rahmeti gadabını geçmiştir. Unutmayalım ki bu yol Allah'a giden aşıkların yoludur.

Cehennemin muradı beni yakmaksa yakabilir Cennet gül bahçesi olmayacaksa olmayabilir Benim derdim inan başkadır, bunlar değildir

Benim sevdam yiğitler kapısında beklemektir

Ashab-ı kehfin köpeği gibi olsun, olabilmektir

Kardeşlerine merhamet ve şefkat kanatlarını ger; eziyetlerine, gördüğün küçük hatalarına sabret. Çünkü senin onları kınaman ağır gelebilir. Nitekim Şeyh Halid'in Gavs-ı Azam'dan naklettiği sözünde de bu hususa işaret edilmiştir.

Allah Teala da Rasûlüne şöyle emretmiştir: "Ve sana uyan müminlere kanadını indir (onlara karşı mütevazi ve şefkatli davran)." (Şuara,2i5)

Dinleyenlerin takati miktarınca sohbet et ki; muhabbetleri artsın. Nitekim Gavs-ı Azam mürid- lerinden birisine şöyle demiştir: "Bir gün sohbete gel, birgün gelme."Bu sözüne delil olarak şu hadisi alırdı: "Seyrek ziyaret et ki sevgin artsın."

Seyyid Kasım et-Tebrizî'nin adeti de şöyleydi: Talebeler sohbetine geldiklerinde bazılarını gelmekten men eder, bazılarını da yarım saat sonra sohbetinden gönderirdi.

Ahrar da şöyle diyordu: "Ne vakit istersen o zaman gel, sohbette de dileğidiğin kadar kal." Sohbette ihvanın muhabbetini Allah Teala'ya kavuşmaya, onu görmeye ve bu ikisinden kaynaklanan tarifi imkansız lezzetleri tatmaya teşvik edip, bunu çokça işle.

Vaiz aşktan gayri ne söylerse

Sen onu bilesin tam bir efsane

Keza sohbette vesile yoluyla üstadın muhabbetini çokça işle. Çünkü bu en faydalı yoldur. Nitekim büyükler şöyle buyurmuşlardır. "Küfrü bilmeden hakîki mümin olamazsın." Bu sebeple üstadın muhabbetini işlemeden muhabbet hasıl olmaz.

Şeyh Abdurrahmân-ı Taği (k.s)'nin Mektuplarında 155 Hafız da şöyle demiştir:

Gece vakti ateşe tapanların halkasındaydım dedin Puta tapmayacak idiysen küffarla ne işin var senin Bu şiirde insanın sevdiğiyle beraber olmasına ve onun istediklerini yerine getirmesine işaret vardır.

Allah Teala da habibi Muhammed Mustafa'ya şöyle buyurmuştur: "De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin." (Ai-i imran,3i) Bir diğer ayet-i celilede de şöyle buyurmaktadır: "Allah, öyle bir toplum getirecek ki o' onları sever, onlar da O'nu severler." (Maide,54)

İşte bu tarikat-ı aliyye vasıtasıyla gurur, sıkıntı, bela yeri olan bu deni dünyada elde edilen nice lezzetler vardır. Nitekim deni olan dünyada lezzeti talep eden için Gavs-ı Azam şöyle buyurmuştur: "Bilmiş olsalardı bu tarikat yoluyla talep ederlerdi."

İrşad dairesinin önderi sohbetinde cennet ve cehennem bahsini açan kimseye şöyle demişti: "Bu konu buranın konusu değildir zira gönlüyle buna hazır olan şimdi cennette, gafil olan da cehennemdedir."

Sohbetlerinde seleften, evliyanın meıiakıbından anlat. Özellikle de bu tarikatı aliyyeden olanlardan bahset. Üstadın menakıblarını anlatmaya özel önem ver. Böyle yaparsan başka şeylerle gönlü meşgul etme kesilir. Zira Gavs-u Azam Abdurrahim es-Sablâ- gî'ye "bu mübarek dergahın geçmiş tarihinden bana bir şeyler anlat" demişti de, o da "anlatacak gücüm yok, bir şey bilmiyorum" deyince, ona şöy|e demişti: "Bu eşiğin hayvanlarının gübrelerinin nereye döküldüğünü de mi bilmiyorsun?" Keza Hazreti Şeyh Halid'in şöyle dediğini nakledilmiştir:

Masivayla ilgilenmeye devam etmek demek

Bu yolun yolcusu için büyük bir ayıp demek

Allah'ın selamı size, arkadaşlarınıza, hidayete ve Şeriat-ı Mustafa'ya tabi olanlara olsun. 25-Muhar- rem-1299