Minah-1: Gavsi Hizan-i (ks) neseb-i şerifini şöyle açıklardı.'' Ben Lütfullah'ın oğluyum, o Abdurrahman'ın oğlu, o Abdullah'ın oğlu, o Muhammed'in oğlu, o Şeyh İbrahim'in oğlu, o Cemalüddin'in oğlu, o Şeyh İbrahim'in oğlu, o Cemalüddin'in oğlu, der burada dururdu. Şeyhi Seyyid Taha (ks)'dan naklederek Molla o Muhammed-i Arvasi adıyla meşhur olan zatın oğludur. '' derdi. Bu söyünü bazen kesin olarak söyler. Bazende kesin gibi görünürdü.

Minah-2 : Taylasan maddi ve manevi olmak üzere iki türlüdür. Maddi taylasan bellidir. Manevi olan ; Mürid mürşidini başının üstünde örtü şeklinde kabul edip, örtüsünün sarkan ucu ğibi mürşidinin kendi vücuduna sardığını inanarak, ondan feyiz almasıdır.Müridi gayeye eriştirmekte bu yol faydalıdır.

(Taylasan bazı tarikatlarda görüldüğü gibi başa bir örtü atmaktır. Bunun faydası gözün sağa sola dönmeyip, önüne bakmasını sağlayarak, kalbin huzurunu muhafaz etmektir. Burada işaret edilen, husus kalbin huzurunun sağlanmasında, manevi taylasanın daha faydalı olduğudur.)

Minah-3 : Şeyh Abdulhalık Gucdevani (k.s)'nin sözü olan (....) nazar ber kadem'in manası bazılarının dediği gibi Kaf'ın esre okunmasıyla '' nazarın (yönün) hep Allah'a (c.c) (....) şeklınde değil, belki Kaf'ın üstün okunmasıyla (.....) maksudun ; '' sofinin namazdaki gibi hep ayağının üzerie bakması'' olacağını kesinlikle söylerdi.

Minah-4 : Ubeydullah Ahrar (k.s) H.z'nin bir sofisi şeyhinin affetmeyeceğini zannettiği bir hata işledi. Bundan dolayı sohbet meclisine vaktinde gelmedi. Şah-ı Nakşibendi (k.s) H.z'nin huzuruna gidip, ruhuna bir Fatiha ve bir ihlas okuyarak af diledi. Şeyhinin kendisini affetmesi içinde aracılığını istedi. Şah-ı Nakşibendi (k.s) H.z'leri sofiyi affetti, aynı zamanda şeyhinede affettirdi. Gavsi Hizan-i (ks) bu hikayeyi anlatırken buyurdu : '' Şah-ı Nakşibendi (k.s) H.z'lerinin makamı sofinin şeyhinden daha büyüktü. Şeyhin makamı büyüdükçe müridlerinin hatası onun gözüne küçük görülür. Tıpkı dünya büyüklerinde olduğu gibi.''

Minah-5 : '' Sofi tavus kuşu gibi olmalıdır. Nasıl ki tavus kuşu ayaklarının siyahlığını görünce vücudunun güzelliğini görmez. Sofi de bu düşünce ve hal üzerinde olmalıdır. Çünkü iyi haline bakmak, ona güvenmek, kibir ve gurura sebeb olur.'' der.

'' Tavus o kadar güzel renkli olmasına rağmen siyah bacağından dolayı mahçuptur.''

Beytini okuduktan sonra şöyle devam etti.

'' Mahlukattaki kemalatın hepsi Allah (c.c)'ın kemalatının bir yansımasıdır. Kişinin kemalatı kendisinden bilmesi boş bir iddia ve büyük bir kusurdur.''

Minah-6 : '' Nefsi gayet kusurlu görüp onu bütün hallerinden dolayı suçlamadıkça, şeriat üzere istikamet sağlanamaz.'' sözünün manası sorulduğunda, durumun daha iyi anlaşılabilmesi için Semnana'nin Nefahat'taki : '' Nefsi kusurlu görmemek onu itham etmemek büyük günahtır.'' sözünü naklettikten sonra :

- '' İstikamet ise büyük günahla birleşmez.'' cevabını verdi.

Minah-7 : Peygamber Efendimiz (a.s) buyurmuştur ki :

'' Hud suresi beni ihtiyarlattı.'' ( Hud suresi. 112. Ayet)

Bu surede, '' Emrolunduğun gibi dosdoğru ol'' buyrulduğu için Peygamber Efendimiz (a.s) böyle buyurdulalar.

Ne zaman ki sure-i Yasin'in başındaki,

'' Muhakkak ki sen ( Ey Resülüm tarafımızdan elçi olarak kllarıma) gönderilen peygamberlerdensin doğru bir yol ( islam dini) üzerindesin.'' Ayeti nazil oldu. Resğlğllah (a.s)'ın kalbi rahatladı. (Yasin suresi. 4. Ayet)

Minah-8 : Mürşidimin emri ve zaruret olmasaydı, nefsimdeki ayıbı, kusuru gördüğümden, kabiliyetsizliğimi bildiğimden dolayı tarikat üzere konuşmaya ve irşada cesaret edemezdim.

Şeyhim Seyyid Taha (k.s) bana şöyle buyurmuştu : ''Sen nefsini küfrü kat'i olan kafirden daha aşağı görmezse, yazıklar olsun sana !...''

Bir seferinde de ben şeyhime '' Nefsimin kusurunu gördüğümden ve halkın da bunları bildiğine inandığımda, onların arasına karışmaya hatta onlarla yolda karşılaşmaya utanıyorum.'' dediğimde, bana '' hep bu hal üzere ol.'' diye söyledi.

Minah-9 : Gavsi (k.s) şöyle buyurdu :

Hayvanlar, ınsanlara nisbeten anne ve baba terbiyesinde daha az kaldıklarından dolayı akılsızdırlar. İnsanlar ise anne ve baba terbiyesinde çok kaldıklarından dolayı akıllı ve faziletlidirler. Bunun gibi salikin ikinci doğumu olan manevi doğum diye adlandırılan seyr-i süluku erken tamamlayıp müeşidin terbiye memesinden erken kesilenin makamı daha düşük olur.

Kim ki mürşidin terbiye ve himayesinde daha uzun bir müddet kalırsa (sey-i sülukunu geç tamamlarsa) onun makamı ve kemalatı yüksek olup, devamlı istikamet üzerinde olur.

Mürşidin bir nazarıyla kemalata erip icazet alanlar ise, kendileri bu dünyadan gidince izleri silini, hiç bir silsilede de adları geçmez.

Minah-10 : İnsanın kalbine gelen gayr-i ihtiyari vesveseler, zararsız olsada mürid bunlar için istiğfar etmesi gerekir.

Minah-11 : Kalbi havatırdan korumak için yapılan rabıta şöyledir. Mürid, mürşidini başının üstünde oturuyor şeklinde düşünür. Çünkü bana açıklandığına göre, şeytanın vücuda girme yeri baş tarafındandır.

Minah-12 : Gavsi (k.s) namazdan önceki rabıta şöyle olur dedi :

Yalnız; namaza girmeden (iftitah tekbirinden) önce mürid, gafletin gitmesi için mürşidin bie elbise gibi bütün vücudunu kapladığını düşünür.

Diğer vakitlerde mürid mürşidinin her an yanında olduğunu tasavvur ederse çok büyük fayda görür.

Minah-13 : Seyyid Taha (k.s) rabıtanın ehemmiyetini şöyle belirttiler : '' Zikirsiz rabıta ile Allah (c.c)'a ulaşılır, ama rabıtasız zikir ile Allah (c.c)'a ulaşılmaz.'' Bu sözleri Gavsi (k.s) H.z kabul ettiler. Bazen buyururlardı ki : '' Zikir kalbi sultası altına almak şartı ile rabıtasız zikirlede Allah (c.c)'a ulaşmak mümkündür. Lakin nadiren ulaşılır.''

Minah-14 : Gavsi (k.s) H.z ; Bazı meşayihlerin, müridlerini yalnız rabıtayla terbiye etmelerini görürdü.

Minah-15 : Gavsi (k.s) H.z ; Müridin mürşidinden rabıta yoluyla aldığı feyzin konuşarak aldiğından daha kuvvetli olduğu kanaatindeydi.

Minah-16 : Müridin rabıtası tam olursa hayattaki şeyhinin ruhaniyetinden iyi bir şekilde feyiz alır. Rabıtası tam olan müridin, şeyhinin vefatından sonra başka bir şeyhe gitmesine gerek yoktur. Rabıtası tam olmayanın, şeyhi vefat ettiğindebaşka bir şeyhe gitmesi gerekir.

Minah-17 : Gavsi (k.s) H.z ; Rabıtanın önemini ve gerekliliğini belirtmek için : ''Rabıtaya devam ediniz, rabıtaya devam ediniz, rabıtaya devam ediniz !...'' buyurur ve rabıtayı çok tavsiye ederdi.

Minah-18 : Müridin hallerinden ekseriya ilk sorulan rabıtanin husülüdür. (Rabıtanın husülü ; Mürşidin suretinin göz önüne gelmesidir.)

Minah-19 : Mürid için bid'at ikidir. Şeriattaki bid'at, tarikattaki bid'at. Mürid için tarikattaki bid'at daha tehlikelidir.

Minah-20 : Mürid tarikatta n iki türlü çıkar. Birincisi büyük günahlarda ısrar, ikincisi '' ben tarikattan çıktım demektir.''