Minah-41 : Kalb hastalıkları içersinde hasedden zararlısı yoktur. Ekseiya alimlerin afeti bu yüzdendir.

Minah-42 : '' Bazan daha az faziletli olan, faziletli olanı tanırda faziletli olan daha az faziletliyi tanıyamaz.'' Meşhur, Hızır'la fakirin hikayesini delil göstererek '' fakir bir sofi Hızır'ı tanımış ama Hızır sofiyi tanıyamamıştır.'' dedi.

Bunun sebebini şöyle anlattı : '' Fazileti az olan, faziletliye rastladığında, ondan aldığı feyiz onu tanımasına vesile olur.''

Fazlı olan ise fazlı az olandan bir şey almadığından tanımaz. Yaman ourki bunun terside olabilir. '' Nefahat'taki Şeyh Abdurrahmani Tafvanci (k.s)'nin Şeyh Abdulkair-i Geylani (k.s)'i tanımadığı kıssayı delil olarak gösterdi.

Minah-43 : '' Farzları tam yapıp bid'atlerden korunan kişinin durumu, çeşitli ceybe ve haller sahibi olup bir tek dahi bid'at işleyenden daha evladır.'' buyurdu.

Sonra H.z Peygamber (a.s)'ın yanında '' Ben ne artırır ne de eksiltirim.'' diyen bir arabiye Peygamber (a.s)'ında '' Doğru söylerse kurtuldu.'' diyerek şahadet ettiği kıssayı anlattı.

Minah-44 : Hilafeti zaruri olanlar ( Makamı kemale ermediği halde bir ihtiyace binaen halifelik verilenlerdir.) bid'atlardan kaçındıkları müddetçe halk onlardan fayda görür. Bu aslında o silsiledeki meşayihin arvahının (ruhlarının) tasarrufudur. Bu halifeler bid'at işledikleri zaman, meşayih onlardan himmet ve tasarrufu keser. Onlar nefisleri ile başbaşa kaldıklarından halka olan yardımlarıda son bulur.

Minah-45 : Yüce meclislerinde hilafeti zaruri olanlar için tekrar buyurdular. '' Şeyhi hayatta olduğu müddetçe insanlar ondan fayda görür. Eğer kemale ermeden şeyhi vafat ederse onun işi tehlikeli ve zordur.''

Minah-46 : bid'atların hepsi karalıktır. Onlarda katiyyen güzellik yoktur. Bid'at yapan üzerindeki hali ve ulaştığı makamı bid'atinden bilir. Halbuki o hal veya makam onun farkında olmadığ bid'at olmayan amelindendir.

Tarikat-ı Nakşibendi'nin diğer tarikatlara olan üstünlügünün bir sebebi de bid'at olmayışındandır. Bazı tarikatlarda iz kalmamasının sebebi, bid'atların uğursuzluğundandır.

Minah-47 : Son asirlarda sünnet olan ameller, bid'atler arasında, adeta gece karanlığında kendisinden ışık kaynaklanan cevherin ışığı gii olmuştur. Zaman gariplik zamanı lduğundan şimdiki salihlere az amelerine karşılık eskilerin büyük mücahedelerle kazanamadıları makamlar veriliyor.

Minah-48 : Gavs (k.s) H.z. müridleri ile bir mecliste sohbet ederken buyurdular : "Bu gün diğer tarikatlardan menfaat görülmemesi onlardaki bid'atlardan dolayıdır. Zaman bid'atlar Zamanıdır. Bu Zamanda müstakim ve bid'atlardan uzak bir tarikat olmazsa menfaat vermez."

Minah-49 : Asrımızda nakşi tarikatından başka tarikatlardan menfaat görmek çok zorlaşmıştır.


Minah-50 :
Bazı ehli keşfin ''Tarikatlardan nakşi tarikatı, mezheblerden Hanefi mezhebi en sona kalır.'' yolundaki sözü Gavs (k.s) H.z.'nin Yüce meclisinde konuşuldu. Buyurdular.

Hace Ubeydullah Ahrar (k.s) H.z . bu konuda : '' Büyüklerin himmetiyle nakşi silsilesi kıyamete kadar sürüp gidecektir.'' buyurmuştur.

Minah-51 : Çilehanede kırk gününü tamamlayana bazı haller gelir. Bazı makamlara ulaşır. Ancak salike sohbetten gelen feyiz daha üstündür. Onu daha kamil kılar.


Minah-52 : Sohbetine gidilmeye layık olan sadat bir nişan koymuştur. H.z Azizan (k.s)'a ait şu meşhur dörtlüğü söylerdi :

Kiminle oturdunsa senin gönlün toplanmadı.

Su ile çamur (anasır)'un zahmeti senden gitmedi.

Eğer onun sohbetinden kaçınmazsan,

Azizlerin ruhu sana asla (hakkını) helal etmez.


Minah-53 : Yüce meclislerinde buunanlara : '' Batini halinizin bizim meclisimizde ve dışarıdaki durumunu ölçün. Eğer arada bir fark görmezseniz bana gelmeyiniz.'' buyurrlardı.


Minah-54 : Meyvesi müride mülk olan terbiye (seyr-i süluk) ancak sohbet ve şeyhine hizmet ile olan terbiyedir. Bundab başka nazar gibi yollarla gelen ise gelip geçicidir. Bu halmadiren mülk olarak kalır. Nadir ise yok gibidir.


Minah-55 : Halk anca fenafillah makamını geçenden menfaat görür. Henüz o makamda bulunan istiğfar ehlinden menfaat göremez. Ancak bu menfaatten gaye terbiye menfaatidir.

Yoksa her makamda bulunan veli belaların def'i, beeket gibi hususlarda himmet eder. Hatta bu durum müridlerde de bulunur.


Minah-56 : İstiğrak halinde bulunan salik, içinde bulunduğu manevi halini, letaifleri, yükselip fenafillah'a ulaşıp dönen ile değiştirmek istemez.Halbuki letaifleri fenafillah'a ulaşıp dönen daha kamildir.


Minah-57 : Fenaya ulaştıktan sonra tekrar bekaya dönen, tekrar namaz ve vefat anında i stiğraka (fenafillah makamına) döner.
( istiğrak makamında olan kişi halkın hallerinden habesiz olup, bütün hissiyatı ile ona varit olan füyüzat ile meşgul olur. Hatta bayen kendi nefsinden de geçer. Dönen kişi ile Allah (c.c) kalbinde hazır olduğu gibi halktan da gaip değildir. Bu dönen kişi sekerat ve nmazda bütün masivadan gafil olduğu için tekrar i stiğraka girer. )


Minah-58 : Fena fillah makamında bulunan bazı büyüklerden, terbiye menfaati görülür.

Muhyiddin-i Arabi (k.s) bu makamda iken faydalı olmuştur.

Gavs (k.s) H.z : sekr halinden bazılarının sözü olan, ''Ben rabbimi at şeklinde gördüm.'' gibi sözlere itibar olunmamasını söyledi.


Minah-59 : Gavs (k.s) H.z'nin yüce meclislerinde, ihlas üzerine sohbet ediliyordu.Ben (Halit-i Öleki )k.s)) ihlası sordum. Cizreli Mevlana Ahmed (k.s)'in beytini okudu :

Ku'ran ve ayetlere yemin ederim.

Eğer meyhanenin (tarikatın) piri

Lat'a secde edin dese

Müridler ona uyarlar.

'' İhlas bu kadarmıdır ?'' dediğimde. '' Bu kafi değilmidir ?'' buyurdu.

Sonra Gavs (k.s) bu fakire (Halid-i Öleki )k.s)) döndü : '' Sen ihlas hakkında ne diyorsun.'' Ben de : '' Bana göre ihlas hadisi kutsinin delalet ettiği gibi mürid, şeyhinin bütün sözleri, fiilleri, hareket ve sekenelerinin ancak Allah (c.c) rıza ve emri ile olduğuna yakınen inanmasıdır.'' dedim. Gavs (k.s) bu cevabımı beğenerek '' Gerçek ihlas budur. Bundan başkası yukarıdaki dörtlük gibi ehl-i sekrin kelamıdır.'' buyurdu.


Minah-60 : '' Zahiri şevkat ve sureten iltifat müridin sülukunu geciktirir. Fakat müridlerde bu olmadan memnun olmazlar. Bizde ne yapacağımızı bilemiyoruz.''

Şeyhim, Seyyid Taha (k.s) benimle konuşmaz, bana bakmazdı. Hatta bazı yamanlar benim bulunduğum hatme ve teveccühe gelmezdi.