Minah-61 : Rabıta şekillerinden olan hayali rabıtayı, (şeyhinin hareket ve tavırlarına ittibayı) suri rabıtaya (sureten şeyhi düşünmek) tercih ederdi. Menfaatin hazali rabıtada olduğunu buyururlardı.


Minah-62 :
" Rabıta olmadan fenafişşeyh olmaz, fenafişşeyh olmadan fenafilresül olmaz, fenafilresül olmadan fenafillah olmaz, fenafillah olmadan vusul olmaz.'' buyurdu.


Minah-63 : Gavs (k.s) H.z. şöyle buyurdu : '' Sohbetinde bulunduğum bazı şeyhler, müridlerie rabıtada kendilerini değil, vafat etmiş olan kendi şeyhlerini rabıta yapmayı söylüyorlardı, Halbuk beryah alemindeki kişiyi rabıta etme, dünya alemindeki kişiye nasıl menfaat verir.''

Yüce meclisde sofilerden biri bu konu hakkında şöyle dedi : '' Eğer alem-i berzahtakinin rabıtası, dünya alemindekine kafi gelseydi, H.z Peygamber (a.s) bütün mahlukatın şeyhi ve dünyadaki hayatından daha ekmel bir hayat ile
ravza-ı mutahharada diri olduğundan, bütün mahlukat onun rabıtasıyla yetinir ve bu daha iyi olurdu.''

Gavs (k.s) H.z. sofinin bu sözünü beğendi.


Minah-64 : Gavs (k.s) H.z. ''Nefsin ölümü ve öldürülmesi, emri ilahiye ittiba ederek, sıfatlarının değişmesinden ibarettir. Bu bazı meşayihlerin sözlerinden anlaşıldığı gibi nefsin yokluğundan ibaret değildir. Delili, nefsin kemale erdikten sonra hazır iştiyak duyması ve onunla emretmesidir. Nefsin bekası olmazsa bu olmaz.''


Minah-65 : Nefsin yaratlışında liderlik ve başkanlık vardır. Letaifler makamlarına ulaşmadan önce, nefse bulunduğu kötülük hali üzerine hizmet ederler. Letaifler makamlarına ulaştıkları zaman nefis zalnız ve hizmetçisi kalır. Bu ise nefsin tabiatına azkırı olduğundan, nefis bu hale sabredemez. Nefis de Letaiflerin peşinde, onların makamına çıkar. Zine onlara baş olur fakat hayır üzere emr eder.


Minah-66 : Bazen salikin letaifi yükselir, fakat salikin bundan haberi olmaz.


Minah-67 : Bazen letaifler birlikte yükselirler, Kendi alemlerine yönelirler.Bu durumda letaifler karışıp tek sütun gibi görülürler. Süluk ednlerde bu halet kuvvetli olup, böyle olanların halka menfaatleri daha çok olur. Letaifler zati olarak birdir diyenlerin sözü buradan kaynaklanmıştır.

Letaifler kendi alemine yönlirken bazende birbirini takib ederek sırayla giderler. Bu sğlukta zayıflıktır. Hem de böylelerinin halka menfaati az olur.


Minah-68 : Letaifler nuranidirler. Salik hayr amelini bunlarla görür. Letaifin yükselmesinin belirtisi, salikin hazır amelleri görmemesidir.


Minah-69 : Letaifler yükselirken, tecelliyat kalbe inmeye başlar. Letaifin yükselişini farkeden salik, kendisinden bir şey yükseldiğini ve üzerine sis gibi bir şeyin yağdığını hisseder.


Minah-70 : İnsanın letaifi yükselince, letaif sütununun kökü benden de kalır. Bedenden temelli ilişiği kesilmez.


Minah-71 : Tecelli-i berkiden önceki bütün tecellilier sıfatların tecellisidir. Ancak tecelli-i berki de Cenab-ı Hakk (c.c)'ın zatının tecellisi başlar.


Minah-72 : Muteber olan fena (fenaillah) daimi fenadır. Gelip geçici olan berki fena muteber değildir. Berki fena tarikata yeni girende, hatta avamda da olur. Bu hal sonu başa getirmenin bir semeresidir.


Minah-73 : Vahdet-i vücud makamının müşahedesi, tarikata girilmesi mecburi bir akabedir. Kimisi bu akabede kalıp terakki eder. Böylelerinden menfaat görülebilirde, görülmeyebilirde.

Kimisi orada bir gn zada daha fazla kalıp bu akabeden kurtulur. Bazanda o makama girildiğini bilmeden geçenler olur.


Minah- 74:
Fena-i İncilayı, ilahi nurların açılıp görülmesi arttırır. Fenanın mertebelerine göre incila muhtelif olur. Birincisi Fena, ikincisi fena´yi fena, üçüncüsü fena-yı fenaa-yı fena böylece incila arttıkça bir fena lafzı ilave edilip, onunla beraber zikir edilir. Bu mertebelerden üstteki alttakine gölge olur.Bir kabuk yada elbise gibi olur.Alttaki eskiyince çıkarılr ve daha üstün mertebede yeni olanı giyilir.Nasıl ki cırcır böceği seslenir, seslenir sonunda eski kabuğun yerine yenisi geçer.Durum böyle devam eder.Salikinde böle mertebeleri aşıp terakkizatı devam eder.

Salik, bu durumu hayalen evinin yıkılıp yeniden yapılması, eski elbisenin yenilenmesi veya renginden değişmesi şeklinde görür. Bazen de görmez.

Salik, bu mertebelerden süratle peşpeşe geçer, Bunlardan birinde çok takılıp, asıl makamı zannetmemesi gerekir. Bu gölgedir, daha üstü daha üstü....vardır. Fena-yı ena bilgisinin yok olması değildir. Bilginin yok olmasına ''sekir'' denilir. Bu da geçicidir.


Minah-75 : Gavs (k.s) buyurdu : ""Nakşibendi tarikatinda başkası işitecek şekilde zikir yapılmaz. Yalnız ölmek üzere olan hastaya kelime-i tevhid telkin etmek, beş vakit namazın sonunda on defa tevhid çekmek müstesna.


Minah-76 : Şeyhini evine getir, şeyhin evine gitme.

( Rabıtan öyle kuvvetlendir kisen her yerde şeyhinden himmet al. Onunla buluş. Sen mürid olarak gayret göstermeden hemen şeyhe koşma.)


Minah-77 : Gavs (k.s) H.z'nin yüksek meclislerinde, siyah sarık sarmanın sünnetteki yeri bahsi geçti. Mecliste bulunan alimlerden birisi,

Gavs (k.s) Hz.' ne, Mecazül Aşıkın'deki siyah sarıklı şeyh ile emirin hikayesini anlattı. Emir şeyhe niçin siyah sarık sardığını sorar.

Şeyh cevaben ''Öldürülen nefsime matem tuttuğum için ''der. Emir tekrar sorar . "E ğer nefsin ölüme layık ise bu matem niçin ?

Yok eğer layık değilse niçin öldürdün ?'' Bu kıssayı dinledikten sonra Gavs (k.s) Hz . buyurdu :

" O emir muhlis değildi.'' Alim olan sofi "o emiri şeyhe ihlasla bağlı olanlardan olduğu söyleniyor.'' dedi.

Gavs (k.s) buyurdu : '' Şeyhine niçin diyen kurtulamaz." Alim sofi sordu : '' Müridin, şeyhinin bilmediği bir halini öğrenmek için sormasının zararı varmıdır.?'' Gavs (k.s) ; Zararlı olduğuna işaret ederek :

'' Hususen bu gibi sormak daha zararlıdır.

'' Alim sofi dedi : Ben düşünüyordum ki şeyh ben cihattayım. Hz. Peygamber (a.s) Mekke'nin fethinde siyah sarık sarıyorum deseydi o zaman, emir ona bir şey diyemezdi. ''

Gavs (k.s) Hz .bu sözden de hoşnut olmamış gibi sustu.


Minah-78 : Yüce Mecliste Gavs (k.s) Hz.' den soruldu : ''Mürid ve şeyh arasındaki manevi nikah, ilk defa müridin isteğiylemi hasıl olur ?

Buyurdular : '' Önce müridin isteğiyle hasıl olur. Eğer şeyhin isteğiyle hasıl olsaydı, Ebu Talip ve benzerleri, iman ederlerdi.''


Minah-79 : Gavs (k.s) Hz.tarikatın münkiri ile tarikata bid'at katanın zararını aynı kabul ederdi. Onların arasında bulunmayın derdi.

Bu hususuta kendi nefsinden örnek verdiler : " Tarikata ilk girdiğim zaman bir münkire misafir olmuştum. Ondan bir kaç gün sonrada sohbetinde bulunduğum şeyhin halifesiyle beraber itikafta kaldım. O zikr-i cehri yapıyordu. Ben o münkirin misafirliğinde gördüğüm zararı, bunun arkadaşlığında da gördüm.''


Minah-80 : Bu tarikatin bazi meşayihinden güvenilir bir şahsın rivayetiyle şöyle nakletti : '' Ben tarikatın münkiri bir alime misafir oldum. O alimden gördüğüm zararı, hıristiyan kilisesinden görmedim.''

( Hıristiyan kilisesi apaçık düşman olduğundan ondan korunmak mümkündür. Münkir ise dost kisvesinde bir düşman olduğundan müridin kalbine versvese getirerek ihlasını sarsabilir. Mürid islamiyet yönünden değil tarikat yönünden zarara uğrar. 132. Hikmete bakınız).