Minah-81 : Gavs (k.s) Hz.' ne soruldu : " Bir müridin, şeyhini inkar eden, bir zahir hocası var. Mürid ona sılayı rahimi (gidip gelmeyi) kessinmi?'' Cevaben : "Alakasını kessin'' deyip akli ve nakli deliller gösterdiler.Nakli deliller diğer meşayihlere hatta, sahabelere kadar ulaştı.

Bunlardan anlaşıldıki şeyhleri inkar edn hak sahiblerini, babaları da olsa müridler terketmelidir. Çünki şeyhler hakkın (Allah) (c.c)'ın naibi olduğundan onların hakkı bütün hakların önünde ve üstündedir.

Müridlk iradeyi, şeyhin iradesine tabi kılmakla olur. Muhabbet ve buğzda iradenin bir şubesi olduğundan mürid, muhabbet ve nefretini, şeyhin muhabbet ve buğyuna mutlak ve istisnasız olarak bağlamadıkça şeyhin hakkı eda edlmez.

Minah-82 : "Şii olan seyyidler hakkında ne emir ederseniz ?'' diye Gavs (k.s) Hz.' ne soruldu. ''Şiilik ve ehli bid'at olma vasfına buğz edilir. Lakin zatına edilmez. Münkir seyyide de aynı muamele edilir.''


Minah-83: Ehl-i kalbin birbirini inkarı inkar değildir. Herbirinin kendi mesleği üzerine gayreti, daha zakin ve faydalı kabul ettiği yoluna takviye için bir uğraşmadır.

Bu uğraşmalar şeyhler arasında olduğunda mğrid onlara buğy etmeyecektir. Bu sohbetten sonra bir fakir Nefahat'te yazılı olan Şeyh-ül islam Herevi'nin Şeyhi Huseyri uğrşan İbn-i Semnun'e karşı geldiğini sşyledi.

Gavs (k.s) Hz. ''Eğer eski ise mürid hiç bir şeye karışmaz. Diğer evliyayı sevdiği gibi o uğraşanı da sever.

Eğer bu uğraşma müridin zamanında ise, şeyhine gayret için ona karşı gelir.Onunla alakasını keser. Fakat bununla onu inkar etmeyip, ona eziyet vermemelidir.

Fakir dedi : " Yani sahabelerden birbiriyle uğraşanın hicreti (birbirleriyle konuşmaması) gibi.''

Gavs (k.s) ''Evet'' dedi. Sonra sahabe-i kiramın kendi aralarında geçen bazı durumlarını dile getirdi. Fazilet sahibi olanın fazlının kabul edildiğini, herkesin fikrini açık olarak söylemesinden sonra hakkın ortaya çıktığında ona tabi olduklarını beyan etti.

Amr bin As'ın (r.a), Ammar (k.s)'ın katilini cehennemle müjdelemesini, Hz. Muaviye (r.a)'nın Hz. Ali (r.a)'nin hususi bir ilmi olduğunu söylemesini ve Zübeyr (r.a) ile Talha (r.a)'ın hak onlara açıklanınca savaştan vazgeçtiklerini ve diğer sahabi kıssalarını anlattı.

( Muaviye (r.a) H.z Ali (r.a)'i imtihan niyeti ile bir şahıs göndererek kendi vefat haberini yolluyor. H.z Ali (r.a) bu sırra vakıf olarak H.z Muaviye (r.a)'nin ölmediğini söylüyor. Bu hadise üzerine H.z Muaviye (r.a) gerçekten H.z Ali (r.a)'nin kendine has ilmi olduğuna şahadet ediyor.)


Minah-84 : Gavs (k.s) Hz. '' Şeyhinin hallerindenbir hal, şer-i şerifi zahirine muhalif olduğunda mürid bu hususta şeriata uyar. Şeyhini taklit etmez. Ama bu halli dolayısıyla şeyhini inkara yönelmez.O hali ona bırakır.'' dediler. Sadat-ı Kiramında şu sözlerini naklettiler. '' Temkin sahibini taklit eden, zındık olur."

Meşayihlerin bazı halleri olur ki şeriatın zahirine zıt görünür. Ama onların halis müridleri, bu hali taklit etmezler ve onları inkara kalkışmazlar.


Minah-85 : Mürid şeyhini tedrici olarak, yavaş yavaş tanır.


Minah- 86: Seyr-ü sülukunu tamamalayıp, bekaya dönenin tanınması gayet zordur.


Minah-87 : Dönüşün başlangıcında şevk kaybolur. Hatta dönen bayan, nisbetin kendisinden alındığını zanneder. Son haline vakıf olur.


Minah-88 : Başkalarinin kalbindeki sirlara muttala olan, izinsiz olarak onun üzerinde konuşamaz.


Minah- 89: Bu tarikata mensup olan kişi bir kelime dahi olsa açıkca zikir yapamaz. Bu yolun büyükleri olan geçmiş sadat-ı kiramlar açık zikir yapanları tard ederlerdi.

Ey Mürid ;

Alçak bir sesle çağır

Çünkü dost sana yakındır.


Minah-90 :
Gavs (k.s), Şeyhinin (Seyyid Taha (k.s)) Bazı halifelerinin açıkzikirle meşgul olduklarından tarikattan çıktıklarına ve onların, yalnız açık zikri bırakmakla tarikata dönmüş sayılmayacağına tarikat meşayihinden birinde tarikat tazelemelerinin gerektiğine hükmederdi.


Minah-91 : Fena makaımdan bekaya dönen bazen sekre düşmeye (kuvvetli bir füyuzatla kendinden geçme) meyilli olmaktan tamamen uzak değildir.

Gavs (k.s) Hz. bu mübarek kelamları sarfettikleri mecliste, yüce kapılarının hizmetçileri olan bir mürid şunları söyledi.'' Bu makamlardan ancak tamamıyla ve hakkıyla dönen (sekre düşmeyen) Hz. Peygamber (a.s) Efendimizdir. Gavs (k.s) Hz. müridin bu sözlerini beğenerek'' doğru söyledin." buyurdu.


Minah-92:
Şeyhim Seyyid Taha (k.s.)’den bazı büyük sofilerine sordum:
“Şeyh neden tarikat hakkında konuşmuyor.” Cevaben:
“Fena makamından bekaya döndüğü ve Peygamber Efendimiz (a.s.)’in meşrebinde bulunduğu için” buyruldu.

Gavs (k.s.) Hz.’ne soruldu: “Şeyh hiç mi konuşmazdı.” Cevaben:
“Konuşması vardı. Ancak benim sorum kitap yazıp yazmama hususundaydı.” sonra da “0 bana öyle dedi” buyurdu.


Minah-93:
Gavs (k.s.) Hz. üzülerek: “Kimse şeyhimin sözlerini nakletmedi ve toplamadı.”


Minah-94:
Gavs (k.s.) Şeyhim Seyyid Taha

“Aç arslanın elindeki tavşanın korkması gibi benden kork. Çünkü ben de şeyhimden (Mevlana Halid-i Bağdadi (k.s.) öyle korkuyordum.” dedi. Bana bu emri tekrar söylediğinde:
“Aşırı korku sevgiyi azaltır” dedim.
Oda buyurdu ki “İmam-ı Rabbani’nin şeyhi Hoca Bakibillah’da (k.s.) öyle demiştir.”


Minah-95:
Herbir velinin bir kusuru olur. Bu kusuru onlara münkir olanlar görür. Muhlis olanlar görmez. Bu kusur da hakiki bir kusur değil, görünüşte bir kusurdu.


Minah-96:
Münkirin varlığı tarikatın, doğru olduğunun delilidir. Münkirler tarikatın devamını sağlarlar. Bir şeyhi hiç kimse inkar etmeden umumun yönelmesi hiç kimseye fayda vermez.


Minah-97:
Kutbun duası ile kazayı mübrem (değişmeyen kaza) olmayan hadiseler değişir. Ancak kutupluğun evladına geçmesi yolundaki duası kabul olmaz.


Minah-98:
Kutub olan şeyh, müride ne verirse o müride mülk olur. Bu durum verildiği an belli olmasa dahi sonradan ortaya çıkar. Kutub olmayan şeyhin verdiği, mülk değil gelip geçici bir haldir.


Minah-99:
Bu silsilede şeyhlik kendisinden evladına geçmesi çok az sadata nasib olmuştur. Bu yüksek silsilede İmam-ı Rabbani (k.s.)’den oğlu Muhammed Masum (k.s.)’a, ondan da oğlu Şeyh Seyfüddin (k.s.)’a nasib olmuştur.
(Gavs (k.s.)’den sonra bu silsilede Seyda-i ‘Ta’gi (k.s.)’nin oğlu, Şeyh Muhammed Diyauddin (k.s.) silsile şeyhi olmuştur).
Bu sadatın evladı onların manevi mirasını alandır. Zahiren evladı olanlar değil.


Minah-100:
Nasıl ki bir baba evladının kendisinden yüksek dereceli olmasını isterse, manevi baba da, manevi evladının kendisinden yüksek olmasını ister.