Minah-261: Gavs (k.s.) bir fakirden, başlangıcından salihliği ile meşhur olan zaruri halifelerinden birinin düşüş sebebini sordu. Fakir alim cevaben dedi: “Bazı zalimlerin hediyesini kabul etti, vakıf mallarına el uzattı. Bunları yapmakla beraber sahibü’z zaman ile muareze etti (sahibü’z zaman Gavs (k.s.) dır). Bir tek bu husus rütbenin inmesi için kafidir. Ayrıca o fakir alim, Hoca-i Ahrar (k.s.) ile karşı gelen kimselerin adlarının kaybolup, izlerinin silindiğini belirtti.”

Sanırım Gavs (k.s.) bahsedilenlerin hepsi rütbe düşmesine ve neticesine bağlı olduğu, gerçekte sebebin, silsile meşayihinin tasarrufatının kesilmesini gerektiren, tarikata bid’at sokmak olduğunu ve böylece nefsiyle başbaşa kaldığım işaret maksadıyla buyurdu: “0 zat, kadiri tarikatinin şeyhine, kendisini sevdirmek için zikr-i cehri yapıyordu. Halbuki şeyhim Seyyid Taha (k.s.):
“İki tarikatta birden amel ederek, maksuda ermek imkansızdır. Yalnız sülûktan sonra başka bir tarikata girmek isterse, yolun başlangıç noktasına dönerek yolculuğa başlamalıdır.” dedi.


Minah-262: Gavs (k.s.) buyurdu: “Abdülhalik

Gücdevani (k.s.)’nin:
“Aklın nefesinde olsun” (yani aklini nefesinde topla, nefesin her giriş çıkışında, kalbini gafletten koru. Böylece kalbin her zaman huzurda olsun) sözündeki huzur, rabıta ve huzuru içine alan ve sonunda huzura dönen diğer amellere şamildir.”

Minah-263: Gavs (k.s.) maksadını açıkca anlatmadığı bir emir buyurduğunda, muhatabınında söylediği sözün zahirinden anladığı kadarıyla yorumlayıp, yanlış harekete etmesinden endişe ederse o sözünü düzeltirdi.
Şöyle ki, oğlunun askere alınmasından korkan bir kişi ona gelip himmet istedi. Gavs (k.s.): “Oğlunu kadere bırak” buyurdu. 0 adam bazı emirlere bir şey versem oğlumun kurtulacağına şeyh kani midir?” dedi. Gavs (k.s.): “0 işi bir dene” buyurdu. Bunun üzerine adam çıkıp gitti. Bundan sonra Gavs (k.s.) bir fakire: “Benim ona söylediğim şeriata aykırı değil miydi?” dedi. Fakir alim; “Şeyh bir şey vermeyi açıkça emretmedi.” dedi. Ama Gavs (k.s.) bununla mutmain olmayıp, o adamın arkasından şu haberi gönderdi: “Kimseye birşey verme, oğlunu Allah (c.c.)’in hükmüne bırak”. Gavs (k.s.)’ın yüzünde o sözün korku izi bir müddet görüldü.

Minah-264: Bir gün yüksek mecliste, Bitlis şehrinin emir ve hanlarının bahsi geçti. Mecliste bulunanlardan birisi onların salih amellerinden ve takvalarından bir bölümünü zikretti. Gavs (k.s.) buyurdu:
“Onların salih olmalarına, daha o yörenin, kabile reislerinin emirlikleri alınmadan, onların emirlikleri ellerinden alınması, delil olarak kafidir.”

Minah-265: Sadık bir arkadaş Gavs (k.s.)’dan nakletti: “Kim saçının erken ağarmasını isterse, çobanlık (şeyhlik) yapsın.”


Minah-266: Sofilerden birisi rivayet ederki: “Bazı kişiler Gavs (k.s.)’dan, helaka müstehak olan bazı kişiler için himmet etmesini istediler.” Gavs (k.s.): “Himmet iki yüzü keskin bir kılıçtır, her iki tarafıylada keser” buyurdu ve rast gele himmet istemekten men için, “himmet yere saçılan elma kurusu mudur?” buyurdu.

Minah-267: Sofilerden birisi Gavs (k.s.)’a bir kadının aşkından çektiğini şikayet etti ve kadını da söyledi. Gavs (k.s.), kadını çağırtıp onunla evlenmesini söyledi, kadın emre uyup evleneceğini, yalnız bazı işleri için mühlet istedi. Sanırım Gavs (k.s.) kadının özrünün bahane olduğunu ferasetle anladı.
Sofi diyor: “Gavs (k.s.) bana, birkaç gün iki meme arasında, göğsümün üzerinde vird çekerken, tesbihli elin orada durmasını, ayrıca şeyhimi de göğsümün üzerinde oturuyor şekilde rabıta etmemi söyledi. Ben onbeş güne yakın bu emri tutunca, o kadına alaka benden gitti. Ben yüksek meclise vardığım zaman, Gavs (k.s.) gülümsedi ve “onun minnetine ihtiyacımız yoktur” manasında bir söz söyledi.”

Minah-268: Sofilerden birisi diyor ki; Çocuklarından biri Gavs (k.s.) hz.lerinden rezil olmayı hak eden birisinin himmetiyle cezalandırılmasını istedi. Gavs (k.s.) onu ayıplayarak: “Oğlum, himmet iki yüzlü bir kılıçtır, iki yüzü de keser” buyurdu, ayrıca aynı manada “himmet elma kurusu değil ki saçılsın” buyurdu.

Minah-269: Gavs (k.s.) bir gün teveccüh halkasindan çikti ve sofilerden birisine dedi: “Git falan sofiye söyle oğlunu evlendirsin, yoksa oğlu bundan sonra teveccüh halkasına katılmasın”. Sonra Gavs (k.s.) dedi: “0 çocuk bekar idi, onun zulmetinden dolayı teveccühü tamamlayamayacak duruma yaklaştım.”


Minah-270:
Gavs (k.s.)’ın sofilerinden birisi nakletti, Üstadım bir gün beni, arkadaşımla beraber Şeyhi Seyyid Taha’ya (k.s.) bir posta hizmeti için gönderdi. Seyyid Taha (k.s.) yanına vardıktan birkaç gün sonra cevabı alıp dönmekte acele ettim. 0 zaman Seyyid Taha (k.s.) latife yollu dedi: “Sana ne oluyor halife ile birlikte geldiğinde bir sene bile aciz olmuyorsun da, yalnız geldiğin zaman birkaç günde aciz oluyorsun”. Sonra arkadaşıma mizah yoluyla dedi ki: “Halifeye söyle ona izin verdim, bu sofiye birkaç tane vursun.” Gavs (k.s.)’a varınca arkadaşım kıssayı anlattı. Gavs (k.s.):
-”Şeyhimin emrini yerine getireyim” deyip bana mübarek eliyle birkaç defa vurdu.


Minah-271: Sanırım arifi tanımanın zorluğuna işaret için Gavs (k.s.) buyurdu ki: “Bana, (ilham yoluyla) seni taşıyan kişi devrinin ekmelidir denildi.”


Minah-272: Gavs (k.s.)’ın oğlu Molla Bahaüddin tarikat talimi için bazı yörelere gitmişti. Bir kaç gün sonra gittiği yerlerden büyük kalabalıklar vuku buldu, insanların akın akın onun ziyaretine geldiği haberi ulaştı. Gavs (k.s.) bir müridine dedi ki: “Halk Bahaüddin’e yönelmiş!”, mürid sevinerek Allah’a (c.c.) hamd etti ve dedi ki: “Üstadımın himmetinden ümidimiz bu ikbalin arttırılmasıdır”. Gavs (k.s.) dedi: “Lakin ben bununla mahzun oluyorum”.


Minah-273:
Gavs (k.s.) buyurdu ki: “Şeyhim Seyyid Taha (k.s.)’ın cemaatinden bir gurup, onun camiinde oturup murakebe ediyorlardı. Hepsi yüzlerini kıbleye, sırtlarını şeyhin evine dönmüşlerdi. Birisi yüzünü eve çevirerek, “yüzünüzü meyhaneye, nisbetin bulunduğu yere çevirin” dedi. Bu sözü ben güzel buldum.


Minah-274: Gavs (k.s)’ın hizmetinde bulunan sofilerden birisi anlattı: “Gavs (k.s.), ben ve bazı arkadaşlar ile birlikte Seyyid Taha’nın (k.s.) ziyaretinde bulunuyorduk. Birkaç gün kaldıktan sonra arkadaşlar evlerini özledi, Seyyid Taha (k.s.) arkadaşlarına izin verdi, Gavs (k.s.)’i bekletti. Ben Seyyid Taha (k.s.)’e dedim: “Keşke siz halifeye de izin verseydiniz, evini bekleyecek, işini yapacak kimsesi yok.” Seyyid Taha (k.s.) buyurdu ki: “Benimle halifenin evi var mıdır?” Allah-u Teala önce evimi, sonra da evini yıksın.” Gavs (k.s.) o zaman oradaydı. Ben sonradan bu konuşma sebebiyle beni azarlayacağından korktum. Biz yüksek meclisten kalkınca, Gavs (k.s.) kuşağımdan tutarak dedi ki: “Fülano! yüksek meclislerde cahil bulunması bazen güzel olur. Allah’a (c.c.) yemin ederim ki şimdiye kadar bende bir parça dünyaya bağlılık vardı. Seyyid Taha’nın (k.s) “evimi ve evini yıksın” sözü ile bu bağlılık gitti.”
Minhadaki bazı hususları vasıtasız işittim (Halid-i Öleki) fakat Gavs (k.s.)’dan işittiğim ile raviden işittiğimi birlikte zikrettim.


Minah-275: Müridlerden birisi nakletti: “Gavs (k.s.) bir sofiye hitab ederek: “Fülano! müridler seher vaktinde çobanlık yapıyorlar mı?” Gavs (k.s.) bu sözü ile gece namazının ehemmiyetini ve ona kalkmayı istiyordu.

Minah-276: Bitlis’te yanında bulunduğumuz zaman halk arasında aşırı derecede münkir bir alimin, Gavs (k.s.)’a, cünup bir kişiyi imtihan ve tecrübe gayesiyle gönderdiği söyleniyordu. Birkaç gün sonra, yüksek mecliste bunun bahsi geçti. Gavs (k.s.) buyurdu ki: “Bu ne biçim tecrübedir? Tecrübe eden bilmiyor mi ki nakşibendilerin kerametleri ve münakaşaları diğer işleri gibi gizlidir. Gavs (k.s.) bununla o münakaşaya vakıf olduğunu münakaşa edene cevap verdiğini, lakin bu cevaba münakaşa edenin vakıf olmadığına işaret etti.”

Minah-277: Bir hizmetçi diyor ki: “Gavs (k.s.) bana adınıda söyleyerek bir kadınla evlenmemi uygun bulduğunu söyledi. Ben dedim ki Gavs (k.s.) onun hakkında “onu sevmem, o uğursuzdur” dememiş miydi?”

Gavs (k.s.): “0 zaman öyle demiştim. Şimdi de böyle diyorum” buyurdu.
Ben bu emir üzerine o kadınla evlendim, bereketini gördüm.

Minah-278: Sofilerden birisi şu hadiseyi anlattı: “Kalbime bir havatır gelip, üç gün beni rahatsız etti. Gavs (k.s.) bu zaman müddetince havatırdan hiç bahsetmedi. Ben üç giinlük müddetten sonra Gavs (k.s.) bana dönerek: “Bir havatırın def’ine gücü yetmiyen mürid, müridliğe kabul değildir.” buyurdu. Bu sözden sonra sanki havatır hiç olmamış gibi oldum. Sofi anlatmaya devam ederek: “Gavs (k.s.) sofilerden birine dedi sen falan alimi nasıl tanıyorsun. 0 bana hiç gaflet gelmez diyor. Sofi cevaben:
-”Mümkündür, Allah (c.c.) ‘ın fazlına nihayet yoktur. Bana dedi:
-”Sen ne diyorsun.” Ben dedim:
-”Kanaatimce o alim gafleti tanımıyor. Gavs (k.s.): -”Öyledir”‘ buyurdu.

Minah-279: Gavs (k.s.); Nuriye tarikatının halifelerinden Bitlis’li Hacı Musa Efendi’yi ziyaret ettiğini, onunla bahçesinde yabani otları ayıklayıp, ağaç köklerini bellerken karşılaştığımı, onun kendisini gördüğünde şunları söylediğin buyurdu:
“Mahcub olmadan ve pişman olup utanmadan; bazı gaflet rahmettir.”
Deniliyor ki bu zat hakkında Gavs (k.s.): “Eğer ki ben Seyyid Taha (k.s.)’yı görmeseydim. Ona mürid olurdum.”buyururdu.

Minah-280: Gavs (k.s.) yukardaki minhada adı geçen şeyhe “şeyhinin kim olduğunu” sorduğunu, onun da: “Benim şeyhim meczub ve şeyh Çıblak-ül Ahlaki adıyla meşhur olan zattır. Bu zatın zahiri gerçi harabe, yani şeriatın zahiri güzellikleri ile müzeyyen değildi. Yalnız gerçekte onun mamur bir batını vardı.” dediğini nakletti.