MENKIBELER-1

Sâmî (k.s.) Hazretleriyle ilgili Erzincan merkezinde ve merkeze bağlı köylerde ilçe ve beldelerde birçok menkıbeler Hiılnlılmaktadır. Anlatılan bu menkıbeler babadan oğla, dededen (orunlara aktarılarak günümüze kadar gelmiştir. Yapmış olduğumuz çalışmalarda bulunduğumuz menkıbeleri bir araya getirerek değerlendirmeye tâbi tuttuk. Zira başka İslâm âlemlerine itil olan menkıbeler (daha önce yayınlanmış) Piri Sâmî (k.s.) Ilıı/retleri'ne ait gibi anlatılmaktadır.

Sâmî (k.s.) Hazretleri'ne ait olduğunu tespit ettiğimiz menkıbeleri anlatıldığı gibi kaleme aldık. Menkıbeler, Orhan Aklepe (Öğr.Gör.), Sait Ekinci, İdris Yalçınkaya, Reşit Yalçınkaya, (Refahiye Yurtbâşıköyü), Zeki Yılmaz (Karakaya beldesi), Bahattin Acar (Karakaya Beldesi), Teceddin Buyruk (Erzincan) Remzi Genel (Erzincan), Mehmet Gültepe (Erzincan), Nurettin Baştürk'ten (Erzincan) nakil edilmiştir.

Beş tane hoca Piri Sâmî (k.s.) Hazretleri'nin dergâhına gelir. Hocalar dergâha girdiğinde Piri Sâmî (k.s.) Hazretleri mılıbet etmektedir.

Sohbetin sonunda Necmettin-i Kübra Hazretleri'nin bir kelp'e himmet etmiş de dağlara düşmüş olduğunu anlatmaktadır. O esnada hocalardan biri "Efendi sen de bana nazar et" demiş. Beşir Efendi (k.s.) Hazretleri o zaman Halife olmamış ayakta hizmet etmektedir. Piri Sâmî (k.s.) Hazretleri şöyle buyurur; "Kalk o derviş gibi ayakta dur sana da himmet edeyim." Hoca ayağa kalkmaz, hoca ile beraber gelen diğer hocalar "Biz kalkalım" diye seslenirler. Ama Efendi Hazretleri o hocanın kalkmasını ister.

Sonuçta kalkmaz. Bir süre sonra gelen hocalar dergâhtan dışarı çıkarlar. Diğer dört hoca ayağa kalkmayan hocaya sitem ederler. Bunun üzerine hoca "Nasıl kalkayım, karşıdaki dağı getirdi de üzerime koydu, ne kadar çabaladıysam kalkamadım" der.

***

Bir gün Piri Sâmî (k.s.) Hazretleri Değirmenli köyüne gider, kaldığı evin odasının eşiği önünde bir Ermeni'nin eşiğe oturduğunu köy halkı görür ve:

"Çorbacı neden eşikte oturmuş ağlıyorsun" diye sorarlar.

Bunun üzerine Ermeni; "Siz Piri Sâmî (k.s.) Hazretleri'nin büyük bir Allah dostu olduğunu biliyorsunuz da biz bilmiyor muyuz?" der.

***

Melik Şerif köyünde (Refahiye) Piri Sâmî (k.s.) Hazretleri'nin ününü duyan üç zat Piri Sâmî (k.s.) Hazretleri'ni ziyaret için Erzincan'a gelirler. Erzincan'a gelirken yolda kendi aralarında üç arkadaş konuşuyor; "Gerçekten İslâm âlimi midir, değil midir anlarız. Şeyh olduğunu bileyim ki bana fincanda kahve ikram ede, diğer arkadaş da diyor ki "Şeyh olduğunu bileyim ki odada sobanın üstünde yaprak dolması kaynıyor"

öteki de "Mart ayında bir salkım üzüm bana verirse şeyh olduğuna inanırım." Konuşa konuşa Şeyh Sâmî (k.s.) Hazretleri'nin huzuruna çıkarlar.

Piri Sâmî (k.s.) Hazretleri'nin misafirleri içeriye girdiği anda ihvanları kahve ikram ederler. Piri Sâmî (k.s.) Hazretleri kahveyi alır ve "Kahve ikram ederse ben kanaat getiririm ' diyen zata ikram eder. Piri Sâmî (k.s.) Hazretleri yoldan geldiniz acıkmışsınızdır diyerek, yemek hazırlanmasını ister, yemekte sadece yaprak dolması gelir. Yemekten sonra Efendi Hazretleri odada bulunan dolabı açarak, "Belki canınız üzüm yemek ister" der ve özellikle gönlünden üzüm geçen misafirine ikram eder.

***

Çorum'da yüzbaşı rütbesi ile görev yapan Recep isimli bir şahıs; Çorumlu Şeyh Mustafa Efendi (k.s.) Hazretleri ile yaptığı görüşmede Çorumlu Şeyhi kendisine "Recep Efendi, benim vaktim geldi, artık bundan sonra sen benim sohbetlerime yetişemezsin. Cenâb-ı Allah (c.c), bundan sonra, sana bir sohbet kapısı nasip edecek" der. Şeyh Hazretleri dünyasını değiştirdikten birkaç gün sonra Recep Efendi rüyasında Erzincan'a geleceğini ve Piri Sâmî (k.s.) Hazretleri ile görüşeceğini görür. Uyanır uyanmaz "Allah Allah hayırdır, Erzincan nere Çorum nere? Hem ben burada görevliyim..." diye kendi kendine düşünür.


Bu olaydan birkaç gün sonra dördüncü ordu komutanlığına Erzincan'a tayini çıkar. Erzincan'a gelir gelmez karşılaştığı kişiye; "Burada dergâh var mıdır?" diye sorar. Cevap olarak da çok dergâh olduğunu öğrenir. Ve

Erzincanlılardan bu dergâhlara götürülmesini rica eder, birkaç dergâhı gezerler.

Akşam olduğunda Recep Efendi kendisine yardımcı olan Erzincanlıya teşekkür ederek ayrılır. Ama aradığını bulamamıştır.

Ertesi gün tekrar kendisine yardımcı olan zatı bularak gitmedikleri yer olup olmadığını sorar. Bunun üzerine "Kırtıloğlu Tekkesi diye bir yer var" cevabını alır.

Beraber tekkeye giderler. Kapıdan içeri girdiklerinde Yüzbaşı Recep, Piri Sâmî (k.s.) Hazretleri'ni görünce, rüyasında gördüğü zatı bulmanın heyecanı ile bayılır. Ve dergâha intisab ederek, görev dışında Piri Sâmî (k.s.) Hazretleri'nin sohbetinde bulunur.

inbaşı rütbesi ile katıldığı Doksan Üç Harbinde şehit düşerek Hakkın Rahmetine kavuşur.

***

Refahiye'nin Hanzar Köyü'nden Hasan Efendi (Piri Sâmî (k.s.) Hazretlerinin Halifesi)'nin biatini yöre halkı şu menkıbe ile anlatmaktadır.

Hasan Efendi İstanbul'da medresede hocadır. Piri Sâmî (k.s.) Hazretleri 'nin Hanzar Köyü'nde bulunduğu vakit tevafuken kendisi de oradadır. Piri Sâmî (k.s.) Hazretleri'ne inanmamaktadır. alay etmektedir. Yanında bulunan arkadaşlarına "Piri Sâmî (k.s.) Hazretleri'nin nerede olduğunu sorarak, ben size bu zatın şeyh olmadığını ispat edeceğim" der. Üç soru hazırlayarak camiye girer.

Piri Sâmî (k.s.) Hazretleri'nin sohbeti de bitmiştir. Hasan Efendi sorularını sormadan Piri Sâmî (k.s.) Hazretleri hazırlanan soruların cevabını verir. Hasan Efendi hata ettiğini söyler ve af dileyerek biat eder. Bunu üzerine Piri Sâmî (k.s.) Hiazretleri,

'Hoca siz dalda yetişmiş armutsunuz, sizi düşürmek kolay. İş, kalları (olgunlaşmamış olanları) yetiştirmekte" buyuruyor.

***

Piri Sâmî (k.s.) Hazretleri dergâhına vakfedilen değirmenlerden birine ziyarete gider. Ziyareti sırasında değirmende çalışanların büyük bir ağacı kesip değirmene getirmeye çalıştıklarını görür. Ağaç o kadar büyüktür ki altı öküz ağacı çekmeye çalışır, ama götüremez.

Piri Sâmî (k.s.) Hazretleri altı öküzün dört tanesini çözmelerini buyurur. Ağacın üzerine bastonunu koyar. Az önce altı öküzün yerinden kıpırdatamadığı ağacı iki öküz çok rahat bir şekilde taşır.