Page 10 - Gönlümüz Beraber Ruhumuz Beraber
P. 10
4 Gönlümüz Beraber
ları soyuyordu. Elmaların kabuklarını öyle ince ve koparmadan so-
yuyordu ki O’nu hayranlıkla izliyordum. Bu epeyce süre devam etti
ve Efendim elmaları dilimlemeye başladı. O’nu seyrederken “İşte
tam bir kâmil insan! Şimdi nimeti hazırlıyor, ileriye hazırlık yapı-
yor.” diye içimden geçti. O esnada Efendim babama “Ali Bey, al
bunları dağıt.” dedi. Ben de Efendim’e yakın bir yerde, baş tarafta
oturuyordum. Fakat babam beni pas geçti elma dilimlerini dağıtır-
ken. Efendim babama benim tarafı işaret ederek “Yok buradan
başla.” dedi. Babam da böyle iki büklüm meyveleri şeker tutar gibi
dağıttı. Hâlbuki orada genç olarak bir ben vardım, bana dağıt diye-
bilirdi. Bunun hikmetini daha sonra babam “Efendim meyveleri so-
yup üst üste biriktirince ‘Acaba meyvelerin hepsini kendi mi yiye-
cek yoksa bize de verecek mi?’ diye düşündüğüm an Efendim ‘Ali
Bey, al bunları dağıt.’ deyince az daha ‘Allah’ diye bağıracaktım.”
diyerek açıkladı.
Sonra Efendim abdest tazelemeye çıktı. Muzaffer Enişte ve
Yaşar Ağabey bana ders almamı tavsiye ederek başladılar tarikatla
ilgili bir şeyler anlatmaya. Ben de:
˗ Ben daha gencim. Tarikat işi nasıl olur?
dedim. Onlar da:
˗ Bizim imam hatipte çocuklar ders alıyor. Sen niye almaya-
sın! Öğrencilere kolaylık var. 1000 ders çeker, başka bir şey
yapmazsın.
dediler.
Ben de zaten üniversitede inançsızların “Allah yok, Pey-
gamber kitap yazdı.” demelerinin üzerine namaza başlamıştım ve
biraz da okuldaki nurcuların etkisinde bir hâlim vardı. Kafam bey-
nim o kadar karışıktı ki kendini genç mücahit gibi hisseden fakat altı
boş delikanlı havasındaydım.
Efendim abdestten geldi, biraz daha sohbet etti. Said
Nursi’nin de ehlullah birisi olduğundan, fakat Nurcuların tefrika
yaptıklarından bahsetti. Sonra “Ders alan var mı?” denildi ve beni
de sıraya ittiler. Ders verilirken “Ben ne yapacağım?” diye düşünü-