TARIKATA SÜLUK ETMEK

“Miracü’sseade” kitabinda nakledildigine göre Imam Rabbani kuddise sirruh söyle buyurmuslardir.:”Bir kimse tarikata süluk etmek, seyhe intisab etmek üzere geldigi zaman seyhin ona ilk emredecegi sey istiharedir.Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi vessellem’e uyarak seyh böyle yapar. Müridin durumuna göre istihareyi üç veya yedi defa yaptirir. Mürid bu muazzam hitap karsisinda bocalamazsa ve simasinda bir kabiliyet görülüyorsa seyh Allah’in yardimina siginarak ona Allah’in yolunu telkin eder.

Eger seyh, müridin kalbinin mutmein oldugunu ve arzusunda sadik bulundugunu görürse bu da istihare yerine geçer ve dogrudan dogruya tarikati telkin eder. Karsilikli itmi’nandan sonra birde istihare yaptirirsa bu nur üstüne nur olur. Aslinda tarikata girerken de böyle yapmali, önemli islerin zuhurunda böyle yapmalidir.

Seyhin istihareden sonra ilk emredecegi sey tevbedir. Burada müridin icmali, yani bütün günahlarinin hesaba katarak bir tevbe yapmasi emrolunur. Mürid, süluke baslarken bütün günahlardan tevbe eder.

Bu zamanda himmetler kisa ve zayif olmasi sebebiyle seyh müride yükleyecegi vazifeleri az az yükler. Hepsini birden vermez. Bir müddet böyle devam eder.”

Müellif der ki:”Seyhler bunu kendiliklerinden degil, Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi vessellem efendimizin sünneti seniyyesine uyarak böyle yapmaktadirlar. Islamin ilk zamanlarinda rasulullah’a bey’at eden sahabiler üç dört vakit namazi birakmamak üzere bey’at etmislerdir. O zaman bu kadari farz kilinmisti. Rasulullah da:” Bu namazlar hiçbir suretle terk edilmeyecek!” buyurmustu.

Ayni sekilde seyhler de baslangiçta müridlerin verdikleri söze itimad ederek icmali bir tevbe emretmekle yetinirler. Onlarin bütün hal ve hareketlerinde Allah ile olmak suuru belirip ilahi nur kalplerinde yerlesinceye kadar onlari olduklari sekilde gözetirler. Sonra seyh müridin haline münasip bir miktar zikir verir. Müridin vazifesine sadakat göstermesine, ise önem vermesine göre gerekiyorsa zikir vazifesini arttirir. Sonra tedrici olarak tarikatin adab ve erkânini anlatir, onu Allah’in kitabina ve Rasulünün sünnetine mutlak surette bagli kalmaya tesvik eder. Müride kesin olarak kabul ettirir ki: Allah’a vasil olmak ancak Kitap ve sünnete uymakla mümkün olacaktir.

Mürid su konuda da uyarir: Sayet Kitap ve sünnete aykiri düsen bir kesif ona ariz olmussa buna itibar edilmez.

Imam Rabbani hazretlerine bir defasinda sunu sordular:

“Bazi erkekler ve kadinlar, yemeleri, giymeleri faizden, haramdan temiz olmadigi halde tarikata girmek istiyorlar. Bir de bu faizi hile-i ser’iyye olarak aliyoruz” diyorlar. Bunlara tarikat adabini ögretmek layik midir? Yahud böyle kimseler tarikata girmeye ehil midirler?

Imam Rabbani Hazretleri su cevabi verdi:

“Onlara zikir telkin edin, tarikat adabini ögretin ve haramlardan sakinmalarini emredin.”

Müellif der ki: Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi vessellem de faizle ve haramla mesgul olanlara Islamiyeti telkin etmis, irsadinda onlari hariç birakmamistir. Kamil mürsidler de Rasulullah’a uyarak böyle yaparlar.

“Avarifu’l- Maarif” de der ki:”Eger kul, ibadet ve taatinda süm’a kokusu duyarsa ibadeti terk etmez. Ibadete devamla birlikte bunda kurtulmak için çalisir, Allah’a istigfar eder.

Süm’a, bir ibadeti baskalari isitsinler diye yapmak veya isitmelerinden zevk duymak demektir.

Yine Imam Rabbani hazretleri, kadinlara tarikat vermenin nasil olacagini soran birine söyle buyurur:

“kadin, tarikat telkin edecek kimsenin mahremi ise onunla dogrudan dogruya görüsüp telkin etmesinde bir mani yoktur. Eger mahremi degilse perde arkasinda oturur ve tarikat alir.”

Muhammed Masum kuddise sirrih der ki:

“Kendilerinin irsad edilmesinin arzu edenlerin ibadetlere tesvik edilmeleri lazimdir. Maksad, bu serefli mensubiyetin gerçeklesmesidir. Bu mensubiyetin gerçeklesmesi de ancak Allah’in lutf-u keremindendir. Eger istekli olan gelir tarikat alir, intisab eder de vazifesini yapmazsa zarari kendinedir.”

Muhammed Masum kuddise sirruh yine buyurur ki:

“Eger tarikat aranmadan, zahmet çekilmeden kolayca alinir ve intisab etme isi çabucak gerçeklesirse genellikle himmeti zayif olan talibler bu isin yüceliginin idrak edemeyerek basit zannederler. Bir seyi arzu ettikten sonra maksada vasil olmak, arzu edilen seyi aziz bilmek ve ona layik olan degeri vermekle mümkün olur. Bu intisabin bir an önce gerçeklesmesini isteyenler, acelecilik gösterenler gerçek talibleri olmadiklari gibi, sohbete alinmaya da layik kimseler de degillerdir. Bilindigi gibi dünyalik bir seyi elde etmek için dünya talibi olanlar diyar diyar gezmekten usanmamaktadirlar. Hak ve hakikati arzu edenler ise bunlardan daha az himmetli olmamalidirlar. Onlardan daha çok fedakâr olmalidirlar. Sabirli, azimli ve kararli olmalidirlar. Bilmelidirler ki, asirlar boyunca Hak âsiklari, Hak ve hakikati bulmak için diyar diyar gezmisler, dünyalik maksatlar degil, sadece Allah’in rizasini tahsil için uzak memleketlere hicret etmislerdir.

Imam Rabbani kuddise sirruh’a “Tarikat isteyenlerin istikamet hallerinin muhafaza etmedikleri, tarikata girdikten kisa bir müddet sonra soguduklari, bu zamanda taliplerin ekserisinin böyle olduklari, sadik müridin nerede bulunacagi ve böyle bir durumda ne yapilacagi soruldu, o da su cevabi verdi:”kendilerine tarikat ögretilmesini isteyip istihare yapip, tarikat verilmesine dair karsilikli güven hâsil olduktan sonra eger istikamet üzere devam eder, tarikat adabina riayet ederlerse kurtulurlar. Etmezlerse zarari kendilerinedir. Size zarari yoktur.”

Yine Imam Rabbani hazretleri bazi mektuplarinda buyurmuslardir ki:

“Seyhin müridlere sekinet ve vakar ile muamele etmesi lazimdir. Eger onlarla çok görüsme kapisini açarsa, bu müridlerin gözünde seyhin mehabetini giderebilecegi için onlarin helakine sebep olur. Çünkü seyhini basit görmek mürid için hüsrandir.

Seyh onlara en güzel sekilde görünmelidir. Bu hal müridleri edebli olmaya ve mürsidlerini layik oldugu mertebede görmeye tesvik eder. Bu da onlarin daha iye olmalarina netice verir.”

Imam Rabbani Hazretlerinin halifelerinden birisi mektubunda söyle yazdi: “sizin emrettiginiz ve ögrettiginiz sekilde talip olanlara tarikati ögretiyorum. Talipler için daha ilk anda nasiplenmeyen kalmadi.”

Imam Rabbani Hazretleri ona cevaben söyle yazdi:” Allah’a hamd et. Bu büyük nimetin sükrünü edaya çalismak sana vacip olmustur. Sakin ola ki gurura ve kuruntuya kapilmayasin! Kusurlarini görmekten, aczini itiraftan gaflet etmeyesin. Talip olanlari bulmakta, onlarla ilgilenip irsad etmekte gevsek davranma. Çünkü bu sizin için en büyük ibadetlerdendir. Talim ve terbiyeden bos kaldiginiz zaman kendi ibadetlerinizle, zikrinizle ve Allah’in rizasini tahsil için ilim ögrenmekle mesgul olunuz. Hiçbir vaktinizi bos geçirmeyiniz. Süphesiz ki ibadetlerin en sevimlileri Allah’in insanlara sevdirdigi ibadetlerdir.”

Müellif der ki: Bu edebler, Allah’in Rasulünü terbiye ettigi edeblerdir. Cenab-i Hak:

“Bir isten bos kaldigin zaman hemen baska bir ise koyul ve Rabbine yönel.” (Insirah suresi / 7/8)