8. Bölüm


    - Bir mürşidin bir milyar müridi olsa, hepsine de bir anda ölüm vaki olsa, hepsine de şeytan musallat olsa, şüphesiz hepsini de şeytanın şerrinden kurtaracaktır mürşid.

    - Mürşidler birbirlerinin varisleridir.

    -Peygamber Efendimiz bütün hak mezheplerin ameli ile amel etmiştir.

    - Göz müridi.. Söz müridi.. Öz müridi…



   İnsanlarda vekkar (vekar) şarttır. Amma, zahiri ile kalbinde vekar bulunursa, Hikmetullah, Allah’ın ihsan buyurmuş olduğu kudreti, azametinden, iltifatından dur (uzak) olur. Bu sefer, Allah muhafaza etsin, hüküm geçer nefsin eline! 

   Lakin, zahirinde vekarı olur da maneviyatında haki (toprak gibi mütevazi) gönüllü olursa, Cenabı Allah’ın lütfu keremiyle bu defa zahiri halk ile olur, batını Allah ile olur.
 


   - Tevazu fetheder Fettah babını, 

   - Kim düşmedi ayağa, o çıkmadı başa bade. 

   - Biz var sen yok, sen var biz yok. 

   - Göz odur dağın ardını göre, akıl odur başa geleceği bile.                                                               



   İnsaniyet şerefi tamamiyle zahir olursa ( meydana çıkarsa) insanların adil sultanı da o olurmuş. İnsaniyet şerefi ise, ahlak, tevazu, hurmet ve mahviettir. Bu sıfatların dördü bir vücutta tekmil olunca; muhabbet, ihlas, edeb ve teslimin hakikatı da hasıl olurmuş ki, bunlar ruha alet olurmuş. Ruh ise ağyarı sevmez daima Allah’ı severmiş. Daima nimetini hakikatten alırmış. Daima da Huzurullahda bulunurmuş. Daha onun sıfatı hayvaniyesinden zerre miktarı o vücutta eser kalmazmış. Teslimiyet hasıl olur ki, saadet selametine malik olurmuş. 

   Aşıkların, sadıkların, velilerin kelamı daima alettir. Eğer kelamlardaki manaya aşina olursak, müşkülümüzü hallederiz. Bu da masraf sahibinin gelirine benzermiş. Gelir fazla olursa masrafını rahatça idare edermiş. 

   “İhtiyarsız olmuşam sen şuha mail çare ne 
   Olmadı zail derdi gamı nettimse dilden çare ne    

   Bir mürüvvetsiz giderse bir mürüvvetsiz gelir 
   Gelmemiş mülk-i hüsne sultan-ı adil çare ne

   Kaküli hemderhamin canana dil vermiş Said
   Kabil-i hal olmadı nettimse bu müşkül hale çare ne”

   Benim efendim! Evet benim sevgim, muhabbetim var ama, ihtiyarımda değil. Kârımı zararımı hissedip, zuhur edenlerin hepsinin bir nimet olduğunu bilmediğimden, mihnet meşekkat sahibi oluyorum. 

   Levim hali insanlarda devam eden mürüvvetsizliktir. Levim hali, bir masiyete ( günaha, isyana) götürecek.. Bir de sana lazım olmayan halleri getirir. Hasılı levim halinden sohbet olmaz. 

   Mülkü hüsne adil sultandan mana ise, tamamıyle rabıtasına malik olmaktır. Tarikatı aliyenin kârı ,kemali rabıtadır.


   - Levim halinden sohbet olmaz. 

   - Kabız âbidden fâsık aşık iyidir. 

   - Âşıklar havaya söylemezler.

   - Her muhitin müridi ayrıdır.


   “Muradın gül ise şâyed 
   Biya gülzarı dervişân”
 

   “Der” Allah kapısıdır, “vav” vav-ı atıfedir, “ya” emirdir, harf-i nidâdır, “şın” aşktır, “şın” ı çeken  “elif ” Allah’a aşkdır (dervişan kelimesinin asli harflerle yazılışındaki harfler manalandırılıyor.) Allah’ın merhametini vücuda getiren aşkdur benim sultanım! “ Erhamurrahimin” hakikatından insanlara nimet celbeden aşktır. Nihayetindeki “nun” da rü’yetullahtır. İnsanların aşkı var ise şüphesiz neticede rü’yetullaha mazhar olacaktır. Dervişin mânası hududunda harflerine böyle mâna verirler, benim şahım!


   - Bir gönülde Allah olursa gayrullah olmaz.

    - Mürit her şeyden berat etmiş iradesizdir.

    - Diriye dirilik lazımdır.

    - “Aşıklar ölmez

        Yerde çürümez

        Yanmayan bilmez

        Ateşi aşka”



   Sohbette bir adalet var ki, her ne zuhur ederse himmettir. Bir kelamı on kere söyle, yüz kere söyle.. Yani her söylemende ecri bir iken iki olur, iki iken dört olur, dört iken onaltı olur, ola ola olur.. Çünkü sünneti şeriftir. Peygamber Efendimiz zamanı gelmiş ki bir kelamı tekrar etmiş. Bu kelamda bir adalet var ki, her tekrarında feyzin, rahmetin tekmili de ona göre olur, benim sultanım!.

   Şeriatta büyüğüne karşı “fevka seftin nebi” fermanı var. Büyüğüne karşı temkin etmek şarttır, Amma küçüğün büyüğe sohbet etmesi de sünneti şerifdür. “ Kellimini ya Hümeyra” Hadisi şerifi vardır benim sultanım!


   - Sohbetin tekrarı sohbetin sıhhatıdır.

   - Sohbet tahkir olunmaz.

   - Herkesin kelamı kabiliyetine göredir.

   - Sohbet bazen katı yerden kazma ile çıkar gelir, bazen de ruh kendi söyler.



   İnsanların nimeti ne ile davacı olur benim sultanım? Eğer nimeti Allah’ın düşmanına teslim edersen o nimet davacı olur. Düşman nefs ü şeytandır. Şeytan mel’un, merdut, nefis zalimdir. Amma nasıl zalim!. Firavundan eşed bir gâvurdur. Firavunun kabul etmediğini o kabul eder. Fırsatına düşse; Allah’ın nehyetmiş olduğu her şeyi irtikap eder.


“Nefsim bana yâr ol düşme teşvişe 
   Hep fasiddir bu kurduğun endişe 
   Sürüsün yedirmez kurt ile kuşa 
   Piri Âzam gibi bir sultanımız var”

   Piri Âzam kimdir? Risaletpenah Efendimiz. Piri Âzam kimdir? Varisleri.. Gerek zahir gerek batın.. 

   İnsanlara lâzım olan “Emri bil maruf nehyi anil münker” dir. Alimler de zaten bunu emrederler. Kur’an-ı Kerimin bütün manası; Farz, vacip, sünnet, müstehab, mübah, haram, mekruh, müfsid yani; “ef’ali mükellefin” içinde mevcuttur. 

   Bir müjdemiz var ki biz birbirimize varisiz, eğer onların cinsinden olursak. Onların cinsi şöyle ki, Onlar daima “Allah birdir, şeriki yoktur, Peygamber Efendimiz de habibi ve şefaatçımızdır.” derler. Her manasıyla “Lailahe illallah Muhammedür-Resulullah” buyururlar. İşte bunu unutmamak lazımdır. Amma şart ki, inadınla amelini terk etmeyesin. Zaruret hududunda olan eksiklik ikmal olur. Evliyaullahın bir nefesteki ameli gavurların bile günahını tartar. Çünkü onlar nüshai kübra alemine dahil olmuşlardır. Onların nefsi nefesidir. Nefes ise hayattır. “Nun” Allah’ın nimetine “fe” Allah’ın feyzine, “sin” Allah’ın kula adalet buyurmuş olduğu selamete işarettir ki,, hem Allah’ın feyzine mahrem olur, Hem Allah’ın fazlına malik olur, hem de selamete malik olur, beyim! Onun için sizi göreyim yavrum, bu bir fırsattır. Malum ya, buyururlar: 

   “Her saati nimet bil 
   Fırsatı ganimet bil 
   Gizlice ibadet kıl” 

   Farz ibadetin gizlisi olmaz. Farz ibadetin riyası da olmaz. Riya olsa bile Allah’ın emridir; zaruri işleyeceksin. Farz ibadetinde senin riyan cihadı ekber olur. Nefs ile muharebe edersin. Mağlup olursan bu sefer şehit sevabı alırsın. Niye? Allah’ın emrine biat ettin. Allah’ın emrinde benim efendi şahım; Nefsin sana mel’aneti, emin ol sana alettir. Allah’ın kudretine malik olanların noksan sıfatı daima “Aman yarabbi!” olur. Hak olan yerde batıl olmaz. Allah bize kendi esma nurundan bir nur vermiş ki, Habibine adalet buyurduğu velayetinden hissemizi alalım.. Allah bize kendi nurundan öyle bir nübüvvet nuru vermiş ki, Habibinin nübüvvetinden hisse alalım.. Allah bize kendi zatının nurundan bir nur vermiş ki, Allah’ın kudretinden, azametinden hisse alalım.. Benim şahım!


   - Nefsine arif olan nefesine de arif olur.

    - Vatana muhabbet imandandır. Vatan ise; vücudumuz, evimiz, bir rivayette kabrimizdir.      



   Cenabı Allah, memur olanları, ilmiyle amil olanları, bir de zengin olup da servetini hazmeden Müslümanları dört kelimeyle methetmiş. Servetini hazmetmek demek, zengin olanın fukara gönüllü olması demektir, beylerim!
 

   Fakr (fakirlik), “ El- fakru fahri” fermanı, bir ızdırarla (çaresizlik) bir ihtiyar (seçme). Izdırarı : Allah’ın emri, fukara olmuş! İhtiyarı ne? Kalb fakirliği. Evliyaullahta her ikisi de mevcuttur.
 


   - Allah dilerse düşman elinden dost lokması yedirir.

    - Niyazın aleti abdesttir.

    - Fakirlik kalb fakirliğidir.

    - Fakirlik mahviyettir, fenafillah olmaktır.

    - Tasdiki bir iken bin olur.



   Nasılsa Acemistana dervişin birinin yolu düşmüş. Bir evin duvarına yaslanmış. İbret, hayret hali kendisini kaplamış. Temkin olduktan sonra beşeriyetine malik olmuş. Bakmış ki, acem ayaklarını pencereden uzatmış. Ayakkabılarının altında Çariyar Efendilerimizin üçünün ismini yazmış. Hemen teberi almasıyla aceme bir tane vurduğu gibi gebertir. Tutup götürürler mahkemeye.. Acem mustantığı sorar: 

   - Hele ay kişi! Sen ne gayretinen bu kişiyi vurdun? 

Derviş der ki: 

     - Ay efendi! Ben o kişiyi niye vurmayayım? Getirmiş de düşmanlarımın ismini benim  başımın üstüne sarkıtmış.. 

   Hakimler müşavereden sonra derler ki: 

   - Madem ki düşmanlarından kurtulmak için bu fiili işledi öyleyse beratı gerekir. 

   İşte bu zaman böyle siyasetlerin zamanıdır şehzadelerim!
 


   - Gayet ince siyaset lazımdır. 

   - Cenabı Hakk’ın, Habibinin ve velilerinin de siyaseti vardır. 

   - Siyaset şarttır. 

   - Şark temsili.



   Hafızı Şirazi Hazretleri ki bir evliyaullahtır. Böyle iken meyhanecilik yaparmış. Çünkü, Şiraz halkı bütün içkiye müptela olmuş. Daha başka bir çare olmadığından, kendisi hususi bir meyhane açmış. Sebebi; milleti o içkiden halas etmek. Gelene içki verir. Hizmetçilere emreder ki: Şu içkiden doldur! Kendisi de bardağına bir tükürür.. Tükürüğü abı hayat.. O içkiyi bir kere içen:
 

   - Daha ben bu zıkkımı bir daha içmem! diye bardağı kaldırıp atar. Böyle böyle Şiraz halkını o felaketten kurtarır, benim şahım! Evliyaullah öyledir, evliyaullahın siyaseti böyledir, beylerim.