EBÛ BEKIR SIDDIYK

Radiyallahu anh


Dogumu: Mekke, 572 M.

Vefati: Medine, 635 M.

Semâili

Uzuna yakin orta boylu, beyaz tenli, zayif bedenli, gür saçli, seyrek sakalli, çukurca gözlü, yumru alinli, kuruca yüzlü idi. Bedeni zayif ve zarif, cildi ince, göz pinarlari derin, yüzü nurlu, alni ve yüzü beyaz ve açik idi. Bedeni zayif ve zarif olmasina ragmen kuvvetli, azminde kararli ve secaatli idi. Görünüsünü sunî güzelliklerle süslemeye hevesli degildi. Duruslari mahzun ve sevimli idi.

Hz. Ebû Bekir Siddiyk(r.a) Islamiyette zekâsi, cani, mali ve bütün varligi ile hizmet etmistir. Hz. Ebû Bekir Kur’ an hükümlerini ve inceliklerini en iyi bilen bir sahabi olarak Kur’ an ahlâkina sahip, fevkalâde takva sahibi, iffetli, âdil ve secaatli idi. Bir gün Hz. Ali(r.a) meclisinde bulunanlara, insanlarin en secaatlisi kimdir diye sormus, “sensin” dediklerinde, “ben her kimle mübâreze meydanina çiktimsa öcümü aldim” demis ve insanlarin en secaatlisi kimdir sualini tekrar etmisti. Onlar bilmiyoruz kimdir? dediklerinde  Hz. Ali(r.a): Insanlarin en secaatlisi Hz. Ebû Bekir’dir. Bedir günü Resûl-i Ekrem(s.a) efendimize müsriklerden bir kimse hücum etmesin diye bir çadir kuruldu ve kim bekleyecek denildi. Ebû Bekir kalkti, kiliç elinde oldugu halde Resûl-i Ekrem(s.a) efendimiz hazretlerinin basi ucunda durdu. Her kim hücum ettiyse kiliç ile karsilayip defederdi. Iste insanlarin en secaatlisi odur, dedi

Hz. Ebû Bekir(r.a) fitraten halim, selim son derece yumusak ve sefkatli idi. Bununla beraber vazife ve mesuliyet islerinde zerre kadar müsâmaha göstermezdi. Onun yumusakligi sahsi muâmelatina ait idi. Din ve millet islerinde en küçük bir tereddüdü, en basit müsâmha ile göz yumdugu görülmezdi. Fakat insanlarin kusurlarini büyütmez, onlara kusurlari derecesinde muâmele gösterirdi.

Hz. Ebû Bekir(r.a), Resûl-i Ekrem(s.a) hazretlerinin en sevgili dostu, nübüvvet sirlarinin en samimi mahremi idi. Resûl-i Ekrem efendimiz, yaptigi bütün isleri Ebû Bekir Siddiyk ile birlikte yapardi. Peygamber efendimiz(s.a)’in Ebû Bekir’e muhabbeti bir baska nese ile tecelli olurdu. Irtihal buyuracagi sirada, Resûl-i Ekrem(s.a) efendimiz su sözleri buyurmustu: “Dostlugu ve yardimi itibariyle en çok minnettar oldugum arkadasim Ebû Bekir’dir.

Rabbim’ den baska bir dost edinecek olsam Ebû Bekir’i dost edinirdim. Onunla benim aramda islâmiyyet kardesligi ve sevgisi vardir. Mescidin bütün kapilari kapansin yalniz Ebû Bekir’in kapisi açik kalsin.”  Bu hadis-i serif Hz. Ebû Bekir(r.a)’in yolunun kiyamete devam edecegine isaret sayilmaktadir.

Peygamber(s.a) efendimizin arzulari hilafina bir hareket olup da üzüldüklerinde Hz. Ebû Bekir(r.a) gelecek olursa derhal tebessüm eder, üzüntüsü giderdi. Hz. Ebû Bekir(r.a) isabetli görüsleri, muamelatindaki dogrulugu, tecrübe genisligi, nefsine hâkimiyeti ve herkesin iyiligini istemesi ve samimiyeti ile taninmisti.

Resûl-i Ekrem(s.a) efendimizin fazilet ve kemâlâtindan en çok istifade eden süphesiz Ebû Bekir(r.a) idi. Ilim ve irfan, fesâhat, belâgat edeb ve sevgi il mümtaz idi, sevgi ile seçilmisti. Hz. Ebû Bekir(r.a) islâmiyyeti anlama bakimindan da süphesiz ashâb-i güzinin en âlimi idi. Çünkü onun kadar Resûl-i Ekrem(s.a)’le beraber olan yoktu. Hazarda ve seferde, her yerde ve her zaman onunla en çok ülfet eden ve sohbeti sereflenen, istifade eden o idi. Resûl-i Ekrem(s.a) efendimiz buyurmuslardir ki: “Dünyada hiç kimsenin mali benim için Ebû Bekir’in mali kadar hayirli olmamistir.” Bilal-i Habesî gibi Müslüman köleleri efendilerinin zulmünden kurtarmak için yüksek bedeller ödeyerek satin almis ve azad eylemistir.    

Hz. Ebû Bekir(r.a), etrafini görüp gözetmesi ve muhtaçlarin hizmetine kosmasi bakimindan da en önce idi. Hz. Ömer(r.a) anlatir: Medine’nin kenarinda ihtiyar ve âmâ bir kadin vardi. Her gün ona ugrayarak hizmetini görmek isterdim. Fakat  ne zaman gitsem benden evvel birinin ugrayip ona lazim gelen her seyi yapmis oldugunu görürdüm. Bir gün merak ettim, acaba her gün sevabi isleyen kimdir dedim ve çok erkenden bu kadina ugradim. Bir de ne göreyim? Bu sevabi kazanmakta olan zât Hz. Ebû Bekir(r.a) imis.

Hz. Ebû Bekir(r.a)’in mühim faziletlerinden biri de diyanetperverligidir. Hz. Ebû Bekir(r.a)’in aile hayati son derece temiz ve nezih idi. Hz. Ebû Bekir(r.a)’in evi her zaman misafirlere açik idi. Ashâb-i suffa her gün oraya giderler ve ikram olunurlardi. Ama kendisi son derece sade yasar maisetini ticaretle temin ederdi.

Hz. Ebû Bekir Siddiyk peygamberlerden sonra insanlarin en üstünüdür. Hz. Ali kerremellahu vecheh diyor ki: Resûl-i Ekrem(s.a) efendimizin halifesi Hz. Ebû Bekir Siddiyk(r.a)’e: Bu ulastigin derece nasil ulastin ve bizleri geçtin? diye sordum.

Hz. Ebû Bekir(r.a) dedi ki: Bes seyle:

1-Insanlari iki kisim gördüm, kimisi dünya ister, kimisi ahireti ister. Ben yalnizca Allah’i istedim.

2-Ben Islâm’a girdigimden beri doyasiya dünya yemegi yemedim. Zira marifetullah yani Allah’i bilme lezzeti ile mesguliyet beni dünya lezzetlerine meylettirmedi.

3-Islâmiyyete girdigimden itibaren dünya içecekleriyle kanmadim. Zira Hâlikimin muhabbeti dünya içeceklerinden fazla geldi ve beni O’nun sevgisi mesgul etti.

4-Islâmiyyete girdigimde beni iki amel karsiladi: Dünya ameli ve ahiret ameli. Ben ahiret amelini dünya ameline tercih ettim.

5-Resûl-i Ekrem(s.a)’in sohbetine devam ettim. O kadar ki Resûl-i Ekrem’den bir saat bile ayrilmadim. Magaraya giderken de onunla beraberdim.

Hz. Ebû Bekir Siddiyk(r.a) Naksi yolunun temel özelligi olan hafî zikri Resûl-i Ekrem(s.a)’den magarada iken almis, Allah’dan bir an gâfil olmadan onu anmaya devam etmistir. Ebû Bekir Siddiyk(r.a)’in yüksek faziletlerini saymakla bitirmek mümkün degildir.

Silsilede emaneti bizzat Resûlulllah(s.a)’den almistir. “Pîsuvây’i Hâcegân” yani hâceganin rehberi diye anilir.