Page 10 - Gülden Bülbüllere 5 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 10
Tasavvuf Sohbetleri 5 5
Veysel Karani Hazretleri buyurmuş ki:
— Sen bir parça görmüşsün.
Öyleyse demek ki Peygamber Efendimiz’in zahirde de bir cese-
di vardı, maneviyatta da onun bir cesedi vardı.
Onun maddiyattaki, zahirdeki cesedi ashabı ileydi, insanlar
ileydi. İnsanları Hakk’a davet ediyor, zahirdeki cesediyle irşat edi-
yordu. Fakat ma’nevî cesedi Allah ile beraberdi.
Kudsî hadisler var, yani kudsî -kıymetli- hadisler. Bunların ma-
nası kimin? Allah’ın, lafzı Peygamber Efendimiz’indir.
Peygamber Efendimiz’in söylemi, onun ağzından duyulmuş
ama manası Cenâb-ı Hakk’ındır.
Peygamber Efendimiz, onları söylemiş ama kendi bilgisiyle,
kendi iradesiyle söylememiş.
Kendisi, varlığı o zaman yok olmuş. Allah’ın varlığı onda tecel-
li etmiş, Allah’ın varlığı söylemiş.
Mansur’dan da söylenen söz bu idi, Mansur’un sözü de buydu.
O söz Mansur’un değildi.
Öyleyse Peygamber Efendimiz’in böyle bir maneviyatı varsa iş-
te buna velayeti deniyor.
Peygamber Efendimiz’in velayeti varsa bütün Evliyaullah vela-
yetinin varisidir. Evliyaullah, Peygamber Efendimiz’in velayetini
taşıyorlar.
Cenâb-ı Hakk, kulunu halk etmiş, mahlûkunu halk etmiş ama
çok mahlûk var. Fakat Kur’ân-ı Kerim’de "Biz, emaneti göklere,
yere ve dağlara arz ettik. Onlar onu yüklenmeye yanaşmadılar,
2
ondan korktular da onu insan yüklendi. ” buyuruyor. Ama insanlar
Kur’an-ı Kerim’i götürürüz, taşırız diye kabul ettiler.
Fakat burada cüz’î irade insanların kendi gücü dâhilinde; aklı,
idraki dâhilinde yapacağı bir şeydir. Ama Allah insanlara bunları
2 Ahzab, 21/72.