Farz ve Vacipler Bahsi

Farzlar iki kısımdır. Daimi ve geçici farzlar.

Devamlı farz olanlar:

İmanın şartlarına inanmak.

Devamlı olarak imanlı bulunmak, ömrün sonuna kadar imanı korumaktır. Bunun gibi, şeriata zıt olan herşeyi terketmek, küfür, şirk, nifak (münafıklık), dinden çıkma (mürtedlik) ve diğer büyük ve küçük günahlarla fena huy ve alışkanlıkları terketmek de daimi farzdır. Geçici olan farzlar ise, ikiye ayrılır. Farzı ayn olanlar ve farzı kifaye olanlar. Her mümine farz olan farzı ayndır. Beş vakit namaz, oruç, zekat, gusletmek, düşmana karşı topyekün harpte harbe gitmek gibi. Bunların herbiri zamanı gelince farz olur.

Devamlı farz olan ilimler de, emir ve yasakları bildiren ilim ve bilgilerdir. Helâl ve haramları (yapın veya yapmayın şeklindeki emirleri) bilmek de devamlı farzlardandır.

Farzı kifaye, bazılarının yapmasıyla diğer müslümanlardan kalkan farzlardır.

- Selâmı almak,

- Aksıran elhamdülillah deyince, Allah sana rahmet etsin demek,

- Cenaze namazı kılmak,

- Nasihat isteyene nasihat etmek,

- Hasta yoklamak,

- Cenazeyi kaldırmak da farzı kifayelerdir.


Hâlimizin, yaşantımızın hudutlarını, nasıl olması gerektiğini, dış ve içimizle neleri nasıl yapacağımızı (hâlimizin ilmini, ilmihâli) bilmek farzdır.

Vitir namazını kılmak, sadakayı fıtri vermek, kurban kesmek, iki bayram namazını kılmak, ana-babaya hizmet etmek, kocanın karısına bakması (gücü nisbetinde yedirip-giydirmesi), yakın akrabaya, bakmakla yükümlü olduklarına bakmak, kadınların kocalarına hizmette kusur etmemesi de üzerimize vacip olan emirlerdendir.

Gizlide, açıkta, iş ve davranışlarımızın tamamında Allah’ın beğeneceği şekilde davranmak, dinimizce kutsal olan değerlerin hepsinde olduğu gibi, Peygamberimizin ataları, evlâtları, hanımları ve ashabına hürmette kusur etmemek; rabıtamızla, üzerimizde hakkı olanlara hizmette kusur etmemek; arkadaşlarımızı iyilerden seçmek, komşularla iyi geçinmek; misafire ikram etmek; tevbe etmeye devam ederek günahlarımıza pişman olmak; kendisi, yakınları, ihvanları ve bütün müslümanların saadet ve selâmetine dua etmek; kötü akıbet ve fena amellerden Allah’a sığınmak; hakkı hak bilip hakka uymak, bâtılı bâtıl bilip bâtıldan kaçmak gibi görevleri yeterince ve olduğu kadar yapmamız gerekir.

Allahü Teâla’nın gazabı günahlar arasında gizlidir. Celâl sahibi Allah, bir günah için yüzlerce senelik ibadeti, itaati boşa çıkarıp, sahibini sonsuz azaplara atabilir.

İkiyüzbin sene ibadet eden şeytanı kibrinin eseri olarak, Âdem’in oğlu Kabil’i adam öldürmesinden, İsmi A’zamı bilen Bel’am-ı Baur’u dünyaya meyletmesinden, Bersisa isimli duası makbul bir kulunu da zina yapması yüzünden cehennemlik yapmıştır. Sa’lebe isimli zâhid bir sahabi, peygamberimizin bir tavsiyesini tutmaması yüzünden iman nurundan mahrum edilmiştir. Peygamberimizin Onun için yaptığı ricaları da Allâhu azimüşşan’ın kabul etmediği bildirilmiştir.

Bu yüzden, Allah’dan korkup emirlerini yapmak, yasaklarından kaçmak, peygamberine itaat etmek bize farzdır.

Allah’ın rızasını kazanabilmek için bu misalleri kulağımıza küpe, hareketlerimizi ayarlamakta da ibret alma vasıtası yapmalıyız. Bu vasıtaların en büyüğü peygamberimizin emir ve işaretlerine uymaktır.

Peygambere uyabilmenin aracı, vasıtası da peygamberin ümmetim ve evlâdım dediği birini vasıta kılmaktır.

Ey iman edenler, Allah’dan korkun ve O’nun rızasına yaklaşmaya vasıta arayın. O’nun yolunda mücadele yapın ki kurtuluşa eresiniz. (Maide 35) âyeti kerimesi bu yolu bildirmekte ve bu vasıtaya işaret etmektedir.


32 farz olarak bilinenler, iman ve İslâm’ın yukarda saydığımız farzlarının hac ve zekât dışında kalanlarının farzları toplamına, iki darp (vurma) ve bir niyet diye özetlenen teyemmümün farzlarının ilavesinden ibarettir. Bunların 6’sı imanın, 5’i islâm’ın, 12’si namazın, 3’ü guslün, 4’ü abdestin, 2’si de teyemmümün farzlarıdır.