Önsöz

Abdurrahim Reyhan hazretleri, Allah yolunun büyük velilerinden. Maneviyat ikliminin harman olduğu Erzincan´da dünyaya teşrif buyurdular. Altın silsilenin günümüzdeki halkası. Fikirleri, düşünceleri tasavvuf denizine taşıyan ve bu büyük denizde yoğuran, yorumlayan kısacası insanları Allah yoluna çağıran gönüller sultanı.

İnsanoğlunun yaradılış gayesi Allah´a kulluk etmektir. Yasadığımız bu dünya bizler için bir imtihan dünyasıdır. Her kulun vazifesi, sadece ve sadece Allah’ın rızasını kazanmak olmalıdır. Yeryüzünde Cenab-ı Allah’ın veli kulları çoktur. Kâinat var oldukça her zaman da Allah’ın sevgili kulları da var olacaktır. Önemli olan Allah dostlarını arayıp bulmak ve o zatların irşat halkasından geçmektir.

Bugün insanoğlu stres ve bunalım çemberinin içerisine düşmüştür. Her gün ülkemizin bir kösesinde ummadığımız haberlerle sarsılıyoruz. Aileler arası problemler, cinnet geçiren insanlar, boşluğa düşmüş gençlik. Kısacası insanlığın gönlü koskoca bir boşlukta. Tip bütün gücüyle ilerlemesine, teknolojinin hızla devleşmesine rağmen gelecekten umutsuz dünya dönüyorken bizlerin durduğu bir toplum oluveriyoruz. İnsanlığın acil gönül doktorlarına ihtiyacı var. Reçete belli, yeter ki tedavi olmaya gerçekten niyet edelim.

Her aşırda olduğu gibi bu asrimizde da Allah dostları, Mürsid-i Kamillerin varlığını kabul etmeyenler bulunmaktadır. Bu insanların kalpleri körelmiş, gönülleri mühürlenmiş bilge geçinirken cehalet hastalığına yakalanmışlardır. Onlar için söylenecek pek fazla sözümüz yok. Cenab-ı Allah’ın onların kalp gözlerini açmasını dilemekten başka. Kûfeli Ebu Haşim Sûfi demişlerdir ki; “Dağı iğne ucu ile kökten kazımak, gurur ve kibir denen çirkin huyu gönülden atmaktan daha kolaydır.”

Gurur ve benlik hastalığına yakalanmış olanlar maalesef Reyhan hazretleri anlayamadılar. Belki biz de anlayamadık. Ama en azından anlamaya çalıştık. O´nun manevi havasını bir parça olsun yakalamaya çalıştık. Ne kolay o kutlu kervanda yürümek. Ne kolay rüzgarla yarışmak. Reyhan hazretlerinin kervanı yolunu devam ederken bu kervanda yerimizi her şeye rağmen almalıydık. Kaçırdık kutlu yürüyüşü, yazık oldu bizlere.

Reyhan hazretleri 68 yıllık ömrünü Allah yoluna adadı. Kendileri küçük bir beldenden bütün dünyaya acildi. Yüzbinlerce insani irşat halkasını kattı. İl il, ilçe ilçe dolaştı. Dar´ül Beka ´ya teşrif buyurana kadar gözünün yaşı hiç kurumadı. Vücuduna müptela olmuş hastalıkları hiç umursamadı. Bir pergel misali döndü, döndü hiç durmadı. O´nu anlayanlar kadar, anlamayanlar da oldu.

Efendi hazretleri, Nakşibendi Tarikatının Halidiye koluna mensuptur. Şarkin ve Garbin Mevlana’sı Dede Pasa hazretlerinin irşat halkasında yetişmiş ve Dede Pasa hazretlerinin halifesi olarak irşat vazifesine başlamıştır. Reyhan hazretlerinin irşat halkası genişlemiş, büyümüş ülkenin her kösesinde yüz binlerce insan kendilerine talebe olmuşlardır.

Tasavvuf renkli rüyalar görmek değil hakikate erme metodudur. Abdurrahim Reyhan hazretleri, sıkıntılı bir dönemde tasavvuf denizinde yüz binlerce insani yüzdürmüştür. Kendileri bir sohbetinde buyuruyor ki “Bizim kapımız tüm insanlara açık. Özellikle günahı olduğunu bilenler bize gelsin.” Hazret ‘in kapısına sarhoş gelenler ayık gider, içkiye tövbe ederdi. Hırçın gelenler muhlis giderdi. Mürsid-i Kâmil´in hikmetinden sual olunur mu?

Gönül sultanları yollarına devam ediyor. Alimler, arifler kol kol geliyor. Zaman ise hızla geçiyor. Biz bu zamanın neresindeyiz, ben neresindeyim bilemiyorum? Dalından kopmuş yaprak misali rüzgâr önüne almış bir o tarafa bir bu tarafa savuruyor. Siz gittiniz ben buradayım Efendim. Yüreğim küçük bir kuş gibi kanat çırpıyor. Sizi anlatmakta zorluk çekiyor. Sizi anlatmakta zorluk çekiyorum.

Benim Efendim. Benim sultanım, gül bahçelerinde Reyhanım, gönüllerde uçsuz bucaksız bir derya siz, kabul buyurursanız bir damla da ben olayım.

Bu kitabin hazırlanma aşamasında bana yardımcı olan esim Belgin TUYGUN´A teşekkürü ayrı bir borç bilirim.

Ünal TUYGUN