39

Evvelâ bir pîre teslîm olmayan derviş midir
Eşiğinde baş koyup cân vermeyen dervîş midir

Mekteb-i irfana girip almayan ders-i sabak
Hızr ile âb-ı hayâta varmayan dervîş midir

Harfi savtı olmayan bir şehre basmayıp kadem
"Alleme'l-esmâ" rumuzun bilmeyen dervîş midir

Günde yetmiş kez hitâb-ı "İrci'î" den bî-haber
"Fedhulî" sırrından agâh olmayan dervîş midir

Mâsivânın illetinden soyunup abdal olup
Cân verip ölmezden evvel ölmeyen dervîş midir

Bu fena gülzârı içre faili mef'ûlünü
Her sıfattan zât-ı Hakk'ı bilmeyen dervîş midir

Kabre girip haşre varıp hem sıratı geçmeden
Kevser-i Haydar'dan içip kanmayan dervîş midir

Andelib-râ her seher bâğ-ı behişte girmeyip
Açılıp gül gibi handan olmayan dervîş midir

Varını yağmaya verip İbrahim Edhem gibi
Arayıp Hızr-ı zamanı bulmayan dervîş midir

Pîr-i Sâmî Hazretine sıdk ile bîat edip
Rûz u şeb babında hizmet kılmayan dervîş midir

Şeyhü'l-ekberdir efendim bu asırda şübhesiz
Böyle bir âlî-makâma gelmeyen dervîş midir

Sâlih'em sıdk ile bende olmuşam sultânıma
Ağlayarak bu kapıda gülmeyen dervîş midir
Ders-i sabak = Ders, vird.

Harfi savti olmayan = Okuma yazma ile olmayan (arifler mektebi).

Allemel esma = "Biz Adem'e isimleri öğrettik." (Bakara; 31)

Hitâb-ı "Irci'i = "Dön Rabbine, sen. O'ndan razı, O da senden razı olarak..." (Fecr; 28)

Bi-haber = Habersiz.

"Fedhulî" = "Haydi gir (salih) kullarımın içine; Gir Cennetime..." (Fecr; 29-30)

Agâh = Bilgili, haberli, uyanık

Mâsivâ = Allah'dan başka şeyler.

İllet = Hastalık, maraz.

Fail = Yapan, eden.

Mef'ül = Yapılmış, edilmiş.

Haşr - neşir = Kıyamette her canlının ölüp yeniden diriltilmesi.

Kevser-i Haydar = Sırat geçenler, Allah'ın aslanı Hz Ali'nin elinden kevser içecek.

Andelîb-râ = Bülbül gibi.

Bağ-ı behişt = Cennet bahçesi.

Handan = Gülen.

Rûz u şeb: Gece gündüz.

Bâb = Kapı.

Şeyhül-ekber = En büyük şeyh.

Âli makam = Yüce makam.

Bende = Bağlı, köle.