76 Ey birader sîret-i inşâna oldun mu vukuf Cân içinde nefha-i Rahmân'a oldun mu vukuf Kuru lâf ile geçirip ömrü kıldın mı heba "Men aref" sırrındaki irfana oldun mu vukuf Bir hakîkat mürşidine eyledin mi bîati Meclisinde sohbet-i cânâna oldun mu vukuf Hasret-i hicran oduna yanuben Yakûb gibi Hüsn ilinde Yûsuf-ı Ken'ân'a oldun mu vukuf Derd evinde nice yıllar bekleyip Eyyûb-sıfat Ma'nâ-i Lokmân'daki dermana oldun mu vukuf Nâr-ı Nemrûd âteşine ol Halîlullah gibi Atıluben andaki gülşane oldun mu vukuf Ol Zebîhullah gibi verip bıçağa inkıyâd Hazret-i Hak'tan gelen kurbâna oldun mu vukuf Pîr-i Sâmî Hazretine sıdk ile teslîm olup Gizli cana hükm eden sultâna oldun mu vukuf Bî-nihâyet himmetin aldın mı sen Salih gibi Şehr-i dilde âbı yok ummana oldun mu vukuf |
Sîret = Bir kimsenin içi, hâli, tavrı, ahlâkı. Vukût = Vâkıf olma, haberdâr olma. Nefha-ı Rahman = Rahmân'ın nefesi. Heba = Boşa geçirme. 'Men aref = 'Nefsini bilen Rabbtsını bilir" (Hadis). Biat = Kabullenme, tasdik etme, el tutma. Sohbet-i cânân = Canların sohbeti. Hasret-i hicran = Ayrılık hasreti. Hüsn ili = Güzellik şehri. Eyyûb-sıfat = Yıllarca dert çekip, sabreden Peygamber (Hz. Eyyûb sıfatlı). Manâ-yı Lokman = Lokman He-kîm'in doktorluk yapmasındaki sır, dertlileri bulup, deva vermesi, irşad. Nâr-ı Nemrûd = Hz. İbrahim'i ateşe attıran hükümdarın ateşi. Halilullah = Hz. İbrahim. Gülşan= Gül bahçesi. Zebîhullah = Allah kurbanı, Hz. İsmail peygamber. Inkıyâd = Boyun eğen. Bî-nihayet = Sonsuz. Şehr-i dil = Gönül şehri. Âb = Su. Umman = Deniz. |