HÂCE MUHAMMED ZÂHID

Kuddise Sirruh


Dogumu:?

Vefâti:Bedahs, 936 H. / 1529 M.

Semâili

Zayif vücutlu, rengi beyaz, yüzü gökçek, sakali seyrek idi.Takvâ, ilim ve verâ’da zamaninin ferîdi idi.Hâl ve harekeketleri, yüksek sözleri hâcegân yaninda huccetti.Yakub Çerhî Hazretlerinin kizinin ogludur.

Muhammed Zâhid Hazretleri gençliginden beri kendi kendine riyazat ve mücâhede ile mesgul olup senelerce gözüne uyku girmedi.Nihayet mânevî isaretle bir mürsid-i irsâdinin gerektigi kendisine bildirildi.O mürsid, Hâce Ubeydullah Ahrar Hazretleri idi.

Muhammed Zâhid onun bulundugu yere dogru sefere çikti.Hâce Ubeydullah Hazretleri de bu gelisten mânen haberi olmakla bir hayvana binerek onu karsilamaya çikti.Agaçlik bir yerde bulustular, bineklerinden indiler, selâmlasip musâfaha ettiler ve derhal oturup mânevî dersi görüstüler.Hâce  Ubeydullah Ahrar Hazretleri Muhammed Zâhid’i çok kabiliyetli gördü.Her veçhile yola hazir buldu.Daha dersi tâlim ederken teslimiyetini ve tekâmülünü müsâhede etti.Orada az bir zamanda seyr u sülûkünü tamamladi.Halinde bir kemal müsâhede etti.tarikat hirkasini giydirdi.Irsâd için icâzet ve ruhsat verdi, birinci halîfesi oldu.Duâ ettiler, ayrildilar.Bu ilk ve son mülâkati oldu.

“Imdadin gelmesi istidâda baglidir,” kâidesine göre müridde  istidad olursa bâzen bir görüsme, bir sohbet, bir yudum artikla is tamamlaniyor.

Istidâd olmaz veya gaflette bulunulursa, ziyâretler, sohbetler, toplu cehrî zikirler bir âdet ve aliskanlik hâline sokulmus demektir.Gidip geliyor fakat yerinde sayiyor.Belki de geriliyor.Îkaz edince itiraz ediyor ve sonra giybette bulunuyor, giybetten tefrika doguyor, bundan da fitne çikiyor.

Cenâb-i hak:”Fitne katilden daha kötüdür”(Bakara sûresi/217 ) buyuruyor.

Buna sebeb olanlar bu halleriyle kendilerini hâlâ dervisim zannetmektedirler.Heyhât!.

Bu gibi hallerde bulunanlar nefislerinin esîridirler.

Seytan da onlari oynatiyor, “Bu böyle olur” vehmine düsürüyor.

Kurtulus çâresi:

Tam ihlâs ve teslîmiyet ile istigfâr edip istidâdlarinin  açilmasi için Cenâb-i Hakk’a yalvarmalidirlar.Bunlar bir müddet uzlete çekilip kendilerini inceden inceye hesâba çekmelidirler.

Hâce Muhammed Zâhid, zamanin büyük âlimlerinden, edip, sâir, ârif, zarif, âsik ve makbul-i Hudâ, esrâr-i ilâhiyeye mahrem bir zât idi.

Fakr, tecerrüd, tefrîd, vera, takvâ, zühd, sünnete uymak gibi sofiyenin yüce makamlarina yükselmisti.

936 senesinde Bedahs’da vefât etmistir.

Silsile’de emâneti Hâce Ubeydullah Ahrar Hazretlerinden almistir.”Zâhid-i Fâni” diye anilir.