Page 289 - Gülden Bülbüllere Altin Silsile - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 289

Gülden Bülbüllere

          Onlar  da  âmin  diyorlar.  Öyle  deyince  oradaki  cemaat  bir  fizah
          kopmuş ağlamışlar.
          Hastalığı da bir hafta bile sürmemiş. Bir doktor getirmişler ki bak-
          sın. Doktor yorganı kaldırmış, böyle nur direklemiş. Doktor:
            —Örtün örtün maşallah, demiş, çıkmış gitmiş.

          Doktor  gitmiş  ruhunu  teslim  etmiş.  İşte  o  fetvayı  vasiyeti  olarak
          kefeninin arasına, göğsüne koymuşlar. (30.07.1995, İncek)
          …

            Muhammed Sami Hazretleri çok yorgun olduğu bir gün tehec-
          cüd namazına uyanamayacağından endişe etmiş. Beklese duracak
          hâli yok. Uyusa uyanamam endişesi var. Şimdi bize böyle bir zor-
          luk yok. Yatsıyı kıldıktan bir süre sonra teheccüd kılıp yatabiliyo-
          ruz. Neyse o sırada hizmetinde olan Beşir Efendiye demiş ki:
            —Beşir  Efendi,  daha  takatim  kalmadı,  duramıyorum.  Yatsam
          kalkamam, bir saat sonra beni uyandır, demiş. Yatmış uyumuş.
            Beşir Efendi ayakta durarak bir saat beklemiş. Saat gelmiş. Ses-
          lenecek arkadaşı değil ki... Seslenemiyor. Nasıl sesleneceğini dü-
          şünüyor. Bir bunaltı, sıkıntı içerisinde. Allah’ın lütfu, ihsanı. Çok
          güzel sesi varmış. Çok da aşkı varmış. Beşir Efendi bir beyit oku-
          duğu zaman hiç ayık kimse kalmazmış. Kısaca bir beyit söylemiş.
          O beyitle düşünmüş ki bir beyit söyleyeyim. Eğer hoşlanırsa, her
          zaman  söylerim.  Bilmeyerekten  yapıyor.  Uyanmış  Mübarek.  O
          kadar hoşuna gitmiş ki:
            —Beşir Efendi sen bu adabı kimden öğrendin?
            —Efendim, himmetiniz, demiş.
            —Tam yerinde bu adabı yaptın sen. Ne arzun varsa iste, demiş.

            —Kurban, Mehmet Efendi’nin affını istiyorum.
            Başka bir şey istememiş. Mübareğin o neşesi gitmiş. Çok iste-
          miş.

            —Canım ne tuttun Mehmed Efendi’nin yakasını! demiş.
            —Efendim, başka bir isteğim yok. İstemiyorsanız kalsın.
   284   285   286   287   288   289   290   291   292   293   294