Yar daim sana nazar eyler

Seni gafil görürse güzar eyler

Yardan mana Allah’tır, Resulullah’tır veya meşayihimizdir. Bunlar daima nazar ediyor. Senin kalbini temiz bulunca oraya bir himmet edecekler. Oraya bir nur dolduracaklar, anlaşıldı mı efendim? Ama kalbin temiz değilse eğer o zaman ne yapar?

Yar daim sana nazar eyler

Seni gafil görürse güzar eyler

Yani sana ihsan edecekti, bir ikramda bulunacaktı. Baktı sen ikrama bi-habersin, ikramı istemiyorsun, istemesini bilmiyorsun veyahut da ihtiyacın yok. O zaman sana ikramı etmez, küser gider.

Bu da nedir? Sen bir insana iyilik edecektin. O insan sana tevazu ederse, hürmet ederse sen ona iyiliğini yaparsın. O insan sana sert çıkarsa, sana karşı çıkarsa, isyan ederse, ona iyiliği yapmazsın, ona kahreder gidersin.

Onun için işte bu amelimiz kalbinizi boşaltmak, selim olmak istiyor. Hastalığınız…Hastanız varsa,  aklınıza gelirse, çıkarın. Ne olacak yani sen burada onu düşünmekle o hasta orada iyileşecek mi? Yok, daha onu atabilirsin. Borcun var, sen burada onu düşünmekle o borç ödenecek mi? Yok, onu da çıkarabilirsin.

İşte bunlara dikkat edin. Bir de şu var, kalbi selim olmak için iki şey var:

Bu cemaat içinde eğer herhangi bir kimseden bir dargınlığınız varsa, küskünlüğünüz varsa veya hoşunuza gitmeyen bir insan var ise onu hoş görün. Dargınlığınız varsa onu bağışlayın, gönlünüzden o dargınlığı çıkarın. Bunlar da mani olur. O zaman bunlar var ise kalp selim değil, boş değil, kalbin meşgul, doldurmuş. Veya hoşuna gitmeyen sevmediğin bir insan varsa, sen o insanı sevmiyorsun, sözü hoşuna gitmiyor, hareketleri hoşuna gitmiyor. O zaman terakki etmek için dersin ki,

—Belki şeyh efendimiz yanında bu benden daha kıymetlidir. Belki bu Allah’ın indinde daha kıymetlidir. Belki Resulullah Efendimiz’e bu daha da yaklaşmıştır.

Öyleyse yüzünü gönülden onun ayaklarının altına koy. İşte ne olur? Ona olan şeyin gider, o zaman kalbini boşaltmış oldun.

Bir de şu vardır. Bak, zâhir şeraitte de bu var: Hocalarımız daima vaazlarında, nasihatlerinde söylerler ki mesela Müslüman bir genç, bir ihtiyar Müslüman’ı gördüğü zaman ondan bir istimdat talep etmesi gerekiyormuş. Nasıl?

—Yâ Rabbî ben de senin kulunum, bu da senin kulun. Ama bu benden evvel seni tanıdı, sana ibadet etti, itaat etti, amel işledi, sana yaklaştı. Ben ise daha yeni seni tanıdım, amelim yok ki sana yaklaşayım. Bunun işlemiş olduğu makbul amelleri ile sana yaklaşmış, senin yanında değeri, kıymeti var. Ona bağışla beni, kusurlara ve bundan sonra kötülüklere bana fırsat verme. Yâ Rabbi kötü ameller işlemeyeyim, bu gençliğimi senin yolunda harcamak için, bu ihtiyarın hürmetine affet.

Bunu demekle insanlar ne oluyor, bir tevazu oluyor. Gönül alçaklığı oluyor. Bak, Cenabı Hak: “Her kim ki Allah için alçalırsa biz onu yükseltiriz.” buyuruyor. Bunlar alçalmaya, tevazuya bir alet oluyor. Gönlü boşaltmaya da bir alet oluyor.

Bu öyle olduğu gibi bir ihtiyar da bir genç görse ki bir ehl-i salat namazında, abdestinde olan bir genci, ibadetle uğraşan bir genci gördüğü zaman o da ne diyecek?

—Yâ Rabbi, ben çok yaş yaşadım ama ben sana kulluğumu layıkıyla yapamadım. Çok eksikliğim kusurum oldu, çok günahım oldu. Fakat bu genç günahsız. Henüz hiç günah kazanmadan sana yönelmiş, ibadet yapıyor. Çünkü gencin ibadeti, amelleri ihtiyarın ibadetinden çok farklı. Hadis-i şerif var. Bunun ameli çok makbul senin indinde. Genç olduğundan dolayı, bunun gençliğine, bunun makbul olan amellerine benim geçmiş kusurlarımı, günahlarımı bağışla