Gülden Bülbüllere Teveccüh Sohbetleri-11

Bilinmez âlemin sırrı nihândır         

Dört şâhın hükmüyle döner cihândır 

Dedik. Bu dört şahtan murat nedir efendiler?

Bu dönen cihan senin cesedindir.

İnsan büyük cihandır.

İnsan büyük varlık ya cihan senin bu cesedindir.

Evvela, şeriat seni hayvani sıfattan kurtaracak. Hayvani sıfattan beşeri sıfata geçirecek.  Şeriatın olmazsa hayvani sıfattan geçemezsin, kalırsın. Bu da nedir?

Kitap, sünnet, icma, kıyas.

Farz, vacip, sünnet, müstehap.

Bu dört şahtan murat: şeriat, tarikat, hakikat, marifet.

Ama tasavvufta bu dört şahın anlamı: muhabbet, ihlâs, adab, teslimdir.

Tarikatın şartları da bunlardır.

Onun için şeriat, tarikat…Şeriat bak, ne yapıyor? İnsanı hayvani sıfattan kurtarıyor. Ama beşeri sıfattan meleki sıfata geçiren de tarikattır.

Bu tarikatın esasları da nedir?

Muhabbet, meşayihini seveceksin. Ne kadar seveceksin? Çok seveceksin.

Canından fazla sevdinse eğer, sen fenafişşeyh oldun. Şeyhin sıfatları sende tecelli eder. Anlaşıldı mı efendim?

Bu fazla sevmek için şudur ki: Mesela hani su içiyorsun, şeyhinin su içtiğini görmüşsün, unutma! Her su içtiğinde şeyhim böyle içerdi, diyeceksin, unutma! Yemek yediğini görmüşsün, yemeği şeyhim şöyle yerdi, de.

Şeyhinle beraber ye, şeyhinle beraber yürü, şeyhinle beraber namaz kıl, şeyhinle beraber konuş. Hiçbir zaman şeyhini unutma, böyle yapa yapa yapa, ne oluyor?

O zaman fenafişşeyh oluyorsun.

Sen O oluyorsun, O da sen oluyor.

Senin varlığın kalkıyor, şeyh efendinin varlığı sende tecelli ediyor.

Buna fenafişşeyh deniliyor. Ama insan buna ulaşmazsa hakikate geçemiyor. Hakikate geçmek için vasıta budur. Bak, onun için,

Delîl eyle O zât-ı evliyâyı   

Buyurmuş.Ya sonra,

Al benligimizi gitsin irâde

Arz eyle cemâlin irgür murâde

Rabıtamız sensin işbu arâde

Rabıta demek Allah’a bağlanmaktır. Allah buyurmuyor mu? Allah’ın ipine sarılın. Allah’ın ipine bağlanın, demiyor mu? Peki, nasıl bağlanacak insan? İp mi var? İp varsa herkes bağlansın.

İşte burada Allah’ın ipine bağlanmak ve bu aradaki ip, Evliyâullah’tır. 

Hani Cenabı Hak ne buyuruyor? “Kulum beni sev, sevdiklerimi sev.” Sevdiklerimi sev ki beni sevesin.  “Kulum beni sev, sevdiklerimi sev, kullarıma sevdir.”

Bak, meşayihin esrarı burada açıklanıyor, burada çıkıyor, aşikâr oluyor.

İşte tarikattaki şartlar bunlardır. Bu dört şartı insan elde etmezse tarikatı anlamış değildir, tarikatı yaşamış değildir.

….

Evet, bu dört şahtan murat: Muhabbet meşayihimizi çok seveceğiz.

Bunun delili, Hazreti Peygamber Efendimiz  (Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed) Hazreti Ömer (r.a.) Hazretleri’ne ne sordu, ne buyurdu?

—Ya Ömer beni ne kadar sevebiliyorsun?

—Ya Resulullah nefsimden maada her şeyden fazla seviyorum seni.

—Yok, ya Ömer, sen kâmil bir mümin olamamışsın. Kâmil bir mümin olmak için beni nefsinden fazla seveceksin.

Ona böyle buyurunca, tabii Hazreti Resulullah’ın sözü, Hazreti Ömer de seçkin sahabe. O anda ondaki Peygamber Efendimiz’e olan sevgisi birden öyle çoğalıyor, o zaman diyor ki:

—Ya Resulullah, şimdi siz buyurdunuz nefsimden fazla seviyorum seni.

—Tamam, şimdi kâmil iman sahibi oldun, buyuruyor.

Şimdi bakın efendiler, Peygamber Efendimiz’in bütün emirleri hadistir. Bu olmuştur. Ama kelam-ı kibarda ne geçiyor?

Bulam dersen eğer ayn-i imânı

Çalış ki şeyhinde olasın fâni

Sana senden yakın olanı tanı

….

Tarikatın şartları bunlardır. Evet, Allah hepimize nasip etsin. Yalnız burada biz meşayihimizi ilmel yakin bildik ise Allah bize aynel yakin bilmek nasip etsin. Aynel yakin bilenlere de Allah hakkel yakin bilmek nasip etsin.

Evet, insanlar tarafından Allah’ı ilmel yakin bilmek var, aynel yakin da bilmek var. Âlimler ilmel yakin biliyorlar. İnsanlar var ki aynel yakin biliyorlar, ilimleri ile âmil olup fazla amel işlemişler yaklaşmışlar. Bir de insanlar var ki Allah’ı hakkel yakin bilirler. 

Hakkel yakin bilenler Allah’a âşık olanlar. Allah’a âşık olmasa insan hakkel yakin bilemezler. Çünkü Allah aşkı onun varlığını yakıyor, gideriyor. Varlığını, perdeleri kaldırıyor.

Hâlbuki perde kendi varlığı, kendi sa’yıdır. İnsanın varlığı kendi sa’yıdır.

Evet, insan Allah’ı ilmel yakin biliyor ama çok ırak bir mesafe var. Aynel yakin bilmek ise yürüdü, gitti, yaklaştı. Yani bu yürüme ise amel işledi, yaklaştı.

Yaklaştı ama arada bir perde var. O perde arkasını göstermiyor. O perde nedir?

Bilmesi ve yaklaşmasıdır. Ben biliyorum demesidir. O perde ilmidir, amelidir. O ilminden, amelinden geçmezse perde ortadan kalkmaz.

Bak, Şems geldi Mevlânâ’yı irşad etti. Niye geldi irşat etti? Onların şeyhleri, büyükleri demiş ki:

—Konya müftüsü Mevlânâ’nın irşat zamanı geldi. İlmiyle, ameliyle tamamen son makama, son yere gitmiş. Oradan geçemiyor, bir perde var arada, onu kaldıramıyor.

O perde nedir? İlmi, ameli. Bak, Şems onun elinden ilmini ve amelini aldı. Koskoca Mevlânâ’yı etti dindon, hâşâ! Anlamayanlar deli oldu bu, dediler. Onu bir çocuk gibi yatırdı, kaldırdı, koşturdu, her şeyi ona yaptırdı. Ama irşad etti.