Eğer pîrim bana eylerse himmet
Zuhura getirem birkaç meâni

O'dur aslım benim fer'i mukayyed
O'dur dil şehrinin nuru îmânı

Görünür cebhesinde nûr-u Ahmed
Olardır vâris-i peygamberâni

Olar kâim-makâm-ı Mustafâ'dır
Olardır şehr-i ilmin pâsubânı

Olar can ilinin bülbülleridir
Bütün olmuş oların âşiyânı

Oların ruhlarının yok karârı
Dolaşırlar zemîni asumanı

Olar bu âlemi devran ederler
Ararlar derde düşen nâ-tüvânı

Bular bu âlemin hem berzahında
Esîr etmiş durur çok pehlivanı

Kişiye derd büyük sermâyedir bil
Düşürür yola âhir kârubânı

Hevâ-yı nefsine tâbi olanlar
Bular kande bulur dârü'l-emânı

Alamazlar özün nefsin elinden
Beşerdir dâim ol eyler ziyanı

Ömür bir cevherdir kadri bilinmez
Sakın gafletle geçirme zamanı

Cihanda şimdi kâl ehli çoğaldı
Söz ile kandırırlar çok civanı

Sürüyü büsbütün kendileri yer
Ederler maskara her dem çobanı

Bular benzer koyun başlı kilâba
Buların dünyadır dîni imânı

Sefînen yok ise kalma karada
Ara bul sen dahi bir keştibânı

Huda hâzır diye ikrar edersin
Kimin yânında söylersin yalanı

Ya dersin bir-durur Hallâk-ı âlem
Beğenmezsin filan oğlu filânı

Benim gözümde görürsün hilâli
Senin gözünde görmezsin girânı

Helak etmek dilersin mâr-ı nefsin
Ya sen beslersin ol ejder yılanı

Eğer derdin olaydı ey birader
Bulurdun sen de bir Hızr-ı zamanı

Hakîkat güllerin görmek dilersen
Arayıp sen de bul bir bağçevânı

0 kim âmâ-durur çeşm-i basîri
Göremez Pîr-i Sâmî gibi canı

Cihanda Mürşid-i Rabbani Ol'dur
Der'i âsîlerin dârü'l-emânı

Kamu derdlilerin dermanı Ol'dur
Bu asrın hem O'dur kutb-ı zamanı

Füyûzâtı erişir şarka garba
Sarıbdır nisbeti cümle cihâm

Meded pîrim benim ol dest-i gîrim
Ziyâlandır kulûb-ı âşıkânı

Seni Hak bilmeyen ol geçrevîler
Bulûğa ermez anların imânı

Kelâm-ı Hakk'a gûş olmayanlar
Alamaz himmeti feyz-i pirânı

Senin sayende Sâlihdir bu
Salih Ki senden gayrı yoktur mihribanı

Derûnum pâk edip hubb-ı sivâdan
Münevver eylemek sânındır ânı

Bu ten-i Ya'kûb'un ref et hicabın
Görünsün Yûsuf'un vuslat nişanı
Meânî = Manâ, hikmetli söz.

Fer = Kol, dal, kök.

Mukayyed = Kayıtlı.

Dil = Gönül.

Cebhe = Alın, yüz.

Vâris = Mirasçı.

Kaimmakam = Yerine bakan, vekil (kaymakam buradan gelmedir ve Vali'nin yerine vekil demektir).

Pâsubân = Gece bekçisi.

Âşiyan = Kuş yuvası, ev, bina.

Zeminüâsuman = Yer ve gökyüzü.

Na-tüvan = Zayıf, güçsüz.

Berzah = İki şeyin arası, iki âlem arası.

Âhir = Nihayet, son olarak.

Karuban = Kervan.

Hevâ-yı nefs = Nefsin arzuları.

Kande = Nerede.

Dârül-emân = Sığınak, sığınacak yer.

Kal = Söz, lâf, kuru ve boş söz.

Civan = Genç.

Kilab = Köpek.

Sefine = Gemi.

Keştiban = Kaptan.

Hallâk = Durmadan yaratan Allah, yaratmasında kesinti olmayan.

Hilâl = Kıl, çöp.

Girân = Değnek, ağaç.

Mâr-ı Nefs = Yılan nefis.

Hızr-ı zaman = Mürşid.

Âmâ = Kör.

Çeşm-i basiri = Gören gözü.

Der = Kapı.

Dârul-eman = Sığınılacak yer.

Kutb-ı zaman = Kutubların kutbu. Manevî derecelerin en yükseğine ulaşan. Cenâb-ı Hakkın esma ve sıfat tecellilerine mazhar olan. Evliyanın âmiri.

Füyûzât = İlim, irfan, bolluk, verimlilik.

Şark-garb = Doğu-bat.

Nisbet = Bağlılık, ilgi.

Dest-i gir = Elden tutan, yardım e-den.

Ziya = Işık, aydınlık.

Kulûb-ıâşikan = Âşıkların kalbi.

Derun = İç, batın.

Hubb-ı sıva = Dünya, madde sevgisi.

Münevver eylemek = Nurlandır-mak.

Ref = Kaldırma, açma.

Hicab = Örtü.

Vuslat =Kavuşma.

geçrev = Eğri gören, sapık.Hakkın kelamına kulak vermeyenler.

Feyz = Bolluk, gürlük, ilim, irfan.

Himmeti feyz-i pirân = Pirlerin manevi yardımı.

Mihribân = Sevgili.