Cemâlin arzı kılmazsa dilârâ
Derûnumda sağalmaz işbu yara

Hevâya gitti ömr-i nazeninim o
iki âlemde kaldım bahtı kara

Belâ bahrinde gark oldu sefînem
Ümîd kalmadı çıkmağa kenara

Erenlerden bana olmadı imdâd
Mukadder böyle yazılmış ne çâre

Aman dedikçe yaman oldu hâlim
Visale çâre yok ol gülizâra

Cefâdan gayrı görmedim safâsın
Aceb bilmem ki n'etdim ben o yâra

Mukadder olmaz imiş lâ-yugayyer
Ne hâsıl gezmeden Belh'i Buhara

Der-i Sami'ye geldim ilticaya
Dedim kıl merhamet bu ihtiyara

Ki bende kalmadı hergiz liyâkat
Mukabil olmağa bu nefs-i mâra

Pîrinden himmeti bol iste Salih
Seni Mevlâ bu gafletten uyara
Cemâl = Yüz güzelliği.

Dilara = Sevgili, gönlü kapan.

Derûn = İçtaraf, kalp.

Hevâ = Nefsin ve bedenin istekleri.

Bahr = Deniz.

Sefine = Gemi, vücud.

Garkolmak = Batmak.

Mukadder = Takdir olunmuş yazı.

Visal = Ulaşma, vâsıl olma.

Gülizâr = Gül bahçesi, dergah.

Lâ-yugayyer = Değişmez, bozulmaz.

Der = Kapı.

İltica = Sığınma.

Hergiz = Asla

Liyakat = İktidar, hüner, marifet

Nefs-i mâr = Yılana benziyen nefis.