Bu fânî dünyâyı gezdim dolaştım
Aslımdan bir haber veren yok bana
Çok erenler sohbetine ulaştım
Aslımdan bir haber veren yok bana

Hâk i bâd ü âb ı âteş bünyadım
Sûret-i beşerde âdemdir adım
Bilmem cinnî miyem yoksa dîv-zâdım
Aslımdan bir haber veren yok bana

Ben de bu derd ile iflah olmazam
Rûz u şeb ağlaram bir an gülmezem
Kanden gelip gideceğim bilmezem
Aslımdan bir haber veren yok bana

Arada söylenir bunca kîl ü kâl
Çokları özsüzdür çıkmaz bir meal
Söyleyip dinlemek büyük bir vebal
Aslımdan bir haber veren yok bana

Acâib kalmışam işbu inşâna
Ekserî dönmüşler vahşî hayvana
Ya ben mecnûn yâhûd anlar dîvâne
Aslımdan bir haber veren yok bana

Abd i Hak beyninde yüzbin hicâb var
Her hicabda yüzbin sual cevab var
Burada inceden ince hisab var
Aslımdan bir haber veren yok bana

"Men aref" sırrına vâkıf olmadım
Çok muhbire vardım haber almadım
Hergiz bundan eşed bir derd görmedim
Aslımdan bir haber veren yok bana

Yetmiş üç fırkanın ser-tâcı benem
Kangısına sorsam der "nâcî benem"
Bildim ki cümlenin muhtacı benem
Aslımdan bir haber veren yok bana

Hevâ-yı hevesden ayık olmadım
Asla bir amele faik olmadım
Esrâr-ı pîrime lâyık olmadım
Aslımdan bir haber veren yok bana

Azdan az bulunur dünyâda kemal
Nicesi eblehdir nicesi echel
Kangısına sorsam der "ben mükemmel"
Aslımdan bir haber veren yok bana

Bir dâr-ı meşakkat mülk-i fenadır
Su üzre kurulmuş dipsiz binadır
Basîret ehline ibret-nümâdır
Aslımdan bir haber veren yok bana

Sana geldim pîrim Muhammed Sâmî
Sensin bu cihanın kutb u imâmı
Def eyle gönlümden işbu gamamı
Aslımdan bir haber veren yok bana

Nefsim bana çok eyledi inadı
Felek sillesini bende sınadı
Kırıldı Salih'in kolu kanadı
Aslımdan bir haber veren yok bana
Vücudun yapısı = Toprak, hava, su ve ateştir.

Dîv-zâd = Şeytandan doğmuş, cinden doğmuş.

Rûz u Şeb = Gece ve gündüz.

Kande = Nerede, nereye.

Kîl ü kil = Dedikodu.

Meal = Manâ.

Mecnûn = Deli.

Divâne = Budala, alık.

Abd i Hak beyninde yüzbin hicâb var = Kul ile Allah arasında yüzbin perde var.

Hicâb = Örtü, perde. Tasavvufta ilâhi sevgiye engel olan bağlar.

"Men aref = "Nefsini bilen Rab-bini bilir' (Madis).

Vâkıf olmak = Bilmek.

Muhbir = Haber veren.

Hergiz = Asla.

Eşed = Şiddetli.

Ser-tâc = Baş tacı olan.

Naci ( Fırka-i Naciye) = (Kurtulmuşlar fırkası - Ehli Sünnet.)

Faik = Fevkinde bulunan, manevi olarak üstün olan.

Esrar-ı Pîr = Mürşidinin sırları.

Kemâl = Olgunluk, eksiksizlik, yetkinlik.

Ebleh = Aptal, bön.

Echel = Cahil.

Dâr-ı meşakkat = Zahmetler evi.

Mülk-i fena = Kaybolacak, ölümlü mülk.

Ibret-nümâ = Ibret verici.

Gamam = Gamlar, tasalar.