Sen sana gel ey gönül kılma hased kibr ü riya Bu sıfatlarla tahalluk eden oldu eşkıya Sıdk ile bîat kılıp oldun mu ümmet Ahmed'e Kuru lâf ile geçirip ömrü kaldın sufliyâ "Evvelü mâ halakallahu rûhî"dedi Resul Hem sahîh ahbarla buyurdu hadîs-i kudsiyâ Ümmü'l-ervah olduğıyçün zâtını setr eyledi Hem "Kuli'r-rûhu min emr-i Rabbî"geldi kâfiyâ Akl-ı Evvel'dir Muhammed Akl-ı Küll'ün mazharı "Evvelü ma halakallahu lî akl" sâhib haya Hem buyurdu "Evvelü mâ halakallahu Levh el-kalem" Sûre-i "Nün ve'l-kalem"den anlayıp kıl fehmiyâ Âlem-i amâ'da iken esmalar (oldu) tamam Hak buyurdu "yâ habîbim küntü kenzen mahfiyâ" Hem "Fe ahbebtü "anın şanında buyurdu Ahad "Ahsen-i takvim" habîbim dedi "sensin" Kibriya Mazhar-ı nûr oldu Ol nûr hayadan terledi Cebhesi vech-i terinden geldi cümle enbiyâ Zâtı ilmin mazharıdır kâinatın mefhari Yüzünün nurundan aldı şems ile encüm ziya Gözleri nûr-ı basardır "Kabe kavseyn" kaşları Vechi mirât-ı Huda'dır "kün fe-kân"ın şehriyâ Dişleri dürr ü mücevher lebleri âb-ı hayât Nefhası Rûhü'l-Kudüs'dür ruhleridir müntehâ "Lâ nebiyye ba'di" buyurdu Hâtemü'l-Mürselin Oldu anın ayağı tozu âl ile tûtiya Kâinatın mebdeidir sırr-ı Hakkın mahremi Geldi hakkında Anın "Ve'ş-şems"ü "ve'n-necmi hevâ" Parmağıyla çün işaret kıldı mâh etti nüzul Şakk olundu secde kıldı şod mutî-i mâhiyâ Tuttu dünyâyı Muhammed ümmeti şark ile garb Geldi bunca âlim (ü) zâhid meşâyih asfiyâ Oturup taht-ı hilâfet üstüne vârisleri Âlem-i mülk-i bekaya gitti bunca evliya Hamdulillah bize irsal etti Hak bir kâmili Mürşidimiz Hazret-i Şeyhim Muhammed Sâmîyâ Destigîr ol Salih'e dünyâ ve mâfîhâda Sen Kıl şefa'at hürmetine Pîr-i A'zam Nakşiyâ |
Tahalluk = İsteyerek yapma, hallenme. Sıdk = Halis niyetle. Biat = Kabul etme, uyma. Süfliyi = Alçak, bayağı. "Evvelü mâ halakallahu rûhî" = 'Allah'ın ilk yarattığı şey benim ruhumdur" (Hadis). Sahih ahbar = Doğru haberler. Hadis-i kudsi = Manası vahyedilen, kelimesi Peygamberimize ait olan hadis. Ümmü'l-ervâh = Ruhların anası (Allah). Setr eylemek = Gizlemek, örtmek. "Kuli'r-rûhu min emr-i Rabbî" = "Ruh Rabbimin emrindedir". (Isra sûresi; 85) Akl-ı evvel = Allah'ın mahlukat yaratma meyli. Akl-ı küll = Cenâb-ı Hakk'ın ezeli ve ebedi bilgi ve ihatası. Mazhar = Bir şeyin göründüğü, çıktığı yer. "Evvelü ma halakallahu lî akl" = 'Allah evvela benim aklımı yarattı" (Hadis). "Evvelü mâ halakallahu Levh el-kalem" = 'Allah evvela Levhi ve kalemi yarattı'(Hadis) Nun (Kalem) sûresini ifade ediyor Fehm = Anlama, anlayış. Âlem-i Amâ = Cenâb-ı Hakk'ın Habi-binin ruhuna hocalık yaptığı ve başkaca bir yaratğın mevcut olmadığı zaman ki bu hale (Barigâh-ı Muhammedi" de denir. Esma = İsimler. "yâ habîbim küntü kenzen mahfiyâ" = "Ben bir gizli hazine idim, bilinmek için insi, cinni yarattım'. (Hadls-i Kudsî) "Fe ahbebtü " = Cenâb-ı Hakk Habibine "Dostum Sensin" buyurdu. (Hadis-i Kudsi). Ahad = Cenâb-ı Hak. Ahsen-i takvim = En üstün yaratılış hali. Velilerin ulaştığı Meleklerden üstün hal. Kibriya = Cenâb-ı Hak Mefhar = Övünmeye sebeb olan (Peygamberimiz). Şems: Güneş. Encüm: Yıldızlar. Ziya = Işık, aydınlık. "Kabe kavseyn" = 'Miracda iki yay gibi birbirine yakın oldular.' (Necm;9) Vech = Yüz. Mirât-ı Hüdâ = Hak aynası. Dürr = İnci. Leb = Dudak. Âb-ı hayât = Aşk-ı ilâhi, ilm-i ledün, Ab-ı Hızır. Nefha = Üfürük, soluk, nefes. Rûhü'l-kudüs = Cebrail Aleyhisse-lam. Ruh = Yanak, yüz, çehre. Müntehâ = Sonu, ulaşılabilecek son yer. "Lâ nebiyye ba'di"= "Ben nebilerin sonuncusuyum" (Hadis). Hâtemül-Mürselin = Resullerin sonuncusu (Peygamberimizs.a.v.). Âl ile tûtiya = Sürme gibi göze çekilen. Mebde = Başlangıç. Geldi hakkında Anın "Ve'ş-şems"ü "ve'n-necmi hevâ" = "Battığı dem yıldıza and ol-sun ki" (Necm Süresi, âyet). "Andolsun güneşe" (Şems Süresi, âyet). Man = Ay. Nüzul = İnmek. Şakk olundu secde kıldı şod mutî-i mâhiyâ = Yarılıp secde kıldı itaat eden ay. Şark ile garb: Doğu ile bat. Asfiya: Halisler, Veliler. Mülk-ibekâ = Ebedî mülk. İrsal = Göndermek, ulaştırmak. Destigir = Elinden tutucu, yardımcı. Mâfihâ = Ahiret. |