24 Seni hayvan iken inşân eder şeyh Gönüller şehrine mihmân eder şeyh İçirip bir kadeh aşkın meyinden Gedâ iken seni sultân eder şeyh Münevver eyleyip kalbin sarayın Derûnun derdine derman eder şeyh Olursun "men aref" sırrından agâh Seni katre iken umman eder şeyh Haber verir hakîkat illerinden Sana çok tuhfeler ihsan eder şeyh Sana söyler ledünnîden meânî Hakîkat ilm ile irfan eder şeyh Olursun vahdetin sırrından agâh Seni bir noktada yeksan eder şeyh Bulursun Pîr-i Sâmî gibi şahı Bir anda vâsıl-ı cânân eder şeyh Olunca rabıta Salih pîrine Mugaylanlıkları gülşan eder şeyh |
Mihmân = Misafir. Geda = Dilenci, sefil. Münnevver = Nurlanmış, aydınlanmış. Derün = içtaraf, kalp. "Men aref = "Nefsini bilen Rabbısını bilir." (Hadîs) Agâh = Haberdar, uyanık. Katre = Damla, küçücük. Umman = Deniz, okyanus. Tuhfe = Armağan, bağış. Meâni = Mânâ. Yeksan = Beraber, birlikte. Rabıta = Bağlanmak, bağlamak, kuvvetlendirmek. Mugaylan = Diken. Gülşan =Gül bahçesi. |