29 Gezeriz hayvân-ı nâtık misâli Eki ü şurbdan gayrı ne kârımız var Kesret-i sevk içre çok lâübâli Söylemeden gayri ne kârımız var Pîr-i Sâmî kademinde türabız Ne câh gözediriz ne kâmyâbız Kanâat-nişîniz ehl-i harabız Âlem-i ekvânda devrânımız var Bizlere tarîfe ne hacet gülü Ezelden olmuşuz anın bülbülü Her ırgalandıkça mûyunun teli Gûnâ gûnâ bûy u elvanımız var İmtihan-ı yârdır cevr ile sitem Müsavidir bizde hem medh ile zem Şiddet-i berzahdan bizlere ne gam Pîr-i Tâgî gibi sultânımız var Nefsim bana râm ol düşme teşvîşe Hep fâsiddir bu kurduğun endîşe Sürüsün yedirmez kurt ile kuşa Pîr-i Sâmî gibi arslanımız var Mezuniyyet almış aşk mektebinden Doyulmaz şahımın hem sohbetinden "Sırr-ı leben" zahir olur lebinden Bî-fehim çok gafil insanımız var Gönlüme nakş oldu hubb-ı cemâli Terk eyledim cümle hep kîl ü kati Dünyâ-perestlerin çok ise mâli Bizim de İmâm-ı zamanımız var "Men aref" sırrına vâkıf olmuşam Nefsim ile hem Rabbimi bilmişem Mutmainne kalasına girmişem Gayrette bir metin hisarımız var Himmet-i evliya bize yâr iken Şâh-ı Nakşibendî ser-hünkâr iken Seyyid Tâhâ Sıbgatullah var iken "Kabe kavseyn"e dek seyrânımız var Gönderdi Sâmî'sin ol Pîr-i Tâgî Erzincan şehrinde kurdu otağı Sami'dir cihanın hem şeb-çerâgı Bizim de ahd ile peymânımız var Benlik berzahından âzâd olmuşuz Her bir sohbetinden irşâd olmuşuz Böyle bir sultâna evlâd olmuşuz Daha bundan büyük ne sânımız var Gönül fehm edeli "lâ"dan "illâ"yı Mecnûn-veş biz de bulduk Leylâ'yı Nûr-ı cemâlinde seyr et Mevlâ'yı Bir rûh-ı musaffa mir'âtımız var Âteş-i aşkınla yandır Salih'i Şarâb-ı lebinle kandır Salih'i Taklîd'den tahkîke döndür Salih'i Afv eyle hizmette noksanımız var |
Hayvân-ı nâtık = Konuşan hayvan. Eki i şurb = Yemek ve içmek. Kadem = Ayak. Turâb = Toprak. Câh = Mevki. Kâmyâb = isteğini bulmuş, kavuşmuş. Kanâat-nişin = Kanaat eden,razı. Ehli harâb = Gönlü yıkık, kırık Ekvân = Varlıklar, yaratıklar. Mûy = Saç, kıl. Gûnâ-gûn = Türlü türlü. Buyu elvân = Çeşitli güzel kokular. imtihân-ı yâr = Sevgilinin imtihanı (İllet, zillet, gıllet). Müsavi = Eşit, aynı. Medh ile zem = Övmek ve yermek. Râm olmak = İtaat etmek. Teşviş = Şüphe. Fasid = Bozuk. Sırr-ı leben = Göğüs sırrı, sadır ilmi, Ledün ilmi. Leb = Dudak. Bi-fehm = Anlayışsız. Hubb-ı cemâl = Cemâlinin sevgisi. Kil ü kâl = Dedikodu. Dünya-perest = Dünyaya tapan. Mutmainne kalası = İmanın kemâl hali, emniyete alınmış imân Ser-hünkâr = Padişahların başı. "Kabe kavseyn" = "Miraçta iki yay gibi yakın oldular." (Necm; 9) Şeb-çerağ = Ay, gece aydınlığı. Ahd ile peymân = And ve yemin. "Lâ" dan "illâ" = "Allâh'dan başka ilâh yoktur" Tevhidinde yoktan varın anlaşılması Mecnûn-veş = Mecnûn gibi. Rûh-ı musaffa = Saf ruh,temiz kalb. Mir'at = Ayna. Şarâb-ı leb = Söz, sohbet, dudak şarabı, aşk. |
29-Gezeriz hayvân-ı nâtık misâli
- Ayrıntılar
- Kategori: Salih Baba Divanı
- Görüntüleme: 13518