30 Sıdkı ile sâlik olan illâya giderler Âzâde olup vahdet-i kübrâya giderler Aldanma sakın katreye ummanı dilersen Dil-beste olan cümlesi deryaya giderler Hem dâmen-i şeyhi tutagör kalma yolundan Ol zümre-i Sâmî kamu Mevlâ'ya giderler Sibâ'i sıfat yok yere ömrünü geçirme Hem kadre eren Leyle-i İsrâ'ya giderler Mülkün mü sanırsın acebâ işbu cihanı Târik olanın cümlesi me'vâya giderler Cem oldu vücûdunda senin çâr-ı anâsır Hep sonra gine geldiği ârâya giderler Hep varlığını anlar alıp müflis olursun Amâl-i kabîhin kamu şekvaya giderler Arifler ayı görmeyicek savmını bozmaz iftara olar nimet-i uzmâya giderler Salih sözünü dâima sâlihlere söyler Anlar dahi Sâmî gibi bedrâya giderler |
Salik = Tarikat yolunda ilerleyen, müriid. İllâ = Allah'ı tasdik (kelime-i tev-hid'de). Âzâde olmak = Hür ve serbest olmak. Vahdet-i kübrâ = Allah'ın tek ve benzersiz yakınlığı. Katre = Damla. Umman = Deniz. Dil-beste = Gönlü bağlanmış, bağlı (mürid). Derya = Deniz. Dâmen = Etek. Zümre-i Sami = Sami'nin cemaati, müridleri. Sibâî sıfat = Hayvan sıfat Leyle-i isra = Sırlar gecesi mânâsına Miraç'ı bildiren Isra sûresi. Me'va = Sığınılacak yer. Çâr-ı anasır = Unsurlar; toprak, su, hava, ateş. Ârâ = Geliş yeri, vatan. Müflis = İflas etmiş. Amâl-i kabih = Kötü âmel, günah. Şekva = Şikâyet Arif = Uyanık olan, gaflette olmayan, her nefesinde ayık olan. Savm = Oruç. Nimet-i uzma = Çok büyük nimet cennet cemâl. Salihler = Şeriata ve tarikatın emirlerini noksansızyerine getiren, arif. Bedrâ = Dolunay, ayın ondördü. |