35 Dilerem senden ey zât-ı mutahhar Bana cananımı eyle müyesser Cemî-i enbiyânın hakkı yâ Rab Alıp cüz'üm beni eyle muammer Hayâli gönlüme nakş oldu çıkmaz Yed-i kudretle olmuşdur musavver Çü sensin Hâlık-ı "nahnu kasemnâ" Çü sensin Âlim u Bina mukadder İlâhî kime gidem ilticaya Var iken Pîr-i Sâmî gibi server Bana andan gelir nisbet kokusu Meşâmma erişir bûy-ı muattar Çü gönlü hikmete sanduka olmuş Açıldıkça çıkar her türlü gevher Anın ile muhabbet eyleyenler Olur irşâd misâl-i "Pend-i Attâr" Rumûz-ı noktayı fehm eyleyenler Bilir her sözlerini bir mücevher Duyaldan "küntü kenz" in sırrını biz Olup nakşında Nakkaş'ın muhayyer Sözünü özünü fehm eyleyenler Olardır nûr-ı Ahmed'le münevver Egerçi sen seni bildinse Salih Bilirsin ki muhayyersin muhayyer |
Zât-ı mutahhar = Tertemiz kişi. Müyesser = Nasip. Cem'i enbiyâ = Nebilerin hepsi. Cüz = Kısım, parça (irade). Muammer: Yaşayan, gerçek yaşayışa ulaşan. Yed-i kudret = Kudreteli. Musavver = Tasvir olunan, resmi yapılmış. Nahnü kasemnâ = Sûre-i Zuhruf, âyet 3-2. Çü sensin Âlim u Bina mukadder = Mukadderat bilen ve gören sensin. irtica = Sığınma. Server = Baş, önder. Nisbet = Bağlılık. Meşâm = Burun. Bûy-ı muattar = Güzel koku. Sanduka = Kasa, kab. Pend-i Attâr = İranlı büyük arif ve şâir Feridüddin Attar' in "Pendna-me" isimli emsalsiz nasihat ve hikmet kitabı. Rumûz-ı nokta = "İlim bir noktadır" (Hadis) "Küntü kenz = "Gizli hazine" (Hadisi kudsî). Nakkaş = Nakşeden, sanatkar. Olar = Onlar. Münevver = Nurlanmış, aydınlanmış. Temâşâgâh-ı hikmet = Hikmetin seyredildiği yer. Leşker-i zâg = Karga sürüsü. Dü çeşm = Ikigöz. Şemsi râh = Yolun güneşi. Cilvegâh = Tecellî yeri. Füyüzat = Feyiz, Allah'ın manevî ihsanı,hakikat gıdası Şeci'âne = Cesurane, yiğitçe. |