55 Çok derdli arar derdine derman ele girmez Çok sahte hekim var velî Lokman ele girmez Dil hanesi pâk olmayıcak hâr ü hasından Aldanma sakın doğruca mihmân ele girmez Nefsim hele bir çık aradan gör ki neler var Bu sûret-i insandaki devrân ele girmez Hem ehl-i edeb ol ki mukarreb olasın Kafileden ayrılma bu kervan ele girmez Bu sende olan cân kamu hayvanda da vardır Terk itmeyicek Yûsuf-ı Ken'ân ele girmez Âsûde olub geçmeyicek ağ u karadan Ol ilm-i ledünnîdeki irfan ele girmez Gönlünde tulü' etmeyicek şems-i hakîkat Kalbindeki gencîne-i Rahman ele girmez Kâl ehlini terk et bulagör ehl-i kemâli Anlar gibi her âşık-ı Yezdan ele girmez Bu âleme anlar bizi irşada gelübdür Anlarda olan nisbet-i vildân ele girmez Dil şehrine nakş olmayıcak hubb-ı cemâli Hem "Sûre-i İsrâ" daki seyrân ele girmez Sıdk ile teveccüh olalım Hazret-i Pîre Bu asırda Sâmî gibi sultân ele girmez İhlâs ile Salih tutagör dâmen-i Hızrı Şeyhin gibi bir himmet-i merdân ele girmez |
Hâr ü has = Çer çöp. Mihmân = Misafir. Devran = Zaman, devirler. Mukarreb = Yakın olma, yaklaşmış. Asude = Dertsiz. Ağ u kara = Ak ve siyah. ilm-i ledünn = İlahi sırlar ilmi, sadır ilmi. Tulü' = Doğmak. Şems-i hakîkat = Hakikatgüneşi. Gencîne-i Rahman = Rahman'ın hazinesi. Kâl = Kuru lâf, dedikodu. Âşık-ı Yezdan = Allah âşığı. Nisbet-i vildân = Yeni doğan çocuk nisbeti (Veledi kalb). Dil şehri = Gönül şehri. Hubb-ı cemâli = Güzellük sevgisi. "Sûre-i Isrâ'daki seyrân = Miraç, miraca gidiş. Teveccüh = Yönelme, batinen dönme Dâmen-i Hızr = Hızrın eteği. Himmet-i merdân = Merdlerin himmeti. |