63 Kesret içre bir aceb sahraya düştüm gel yetiş Âbı yok tûfânı çok deryaya düştüm gel yetiş Bu adem oğlanları bağrım kebâb etti benim Kerbelâ cengi gibi gavgâya düştüm gel yetiş Ey habîbim nûr-ı vechin arz edip güldür meni Dehr elinden bir kuru da'vâya düştüm gel yetiş Bilmezem kimden kime şekva edem bu gönlümü "Lâ"yı gördüm firkat-i Mevlâ'ya düştüm gel yetiş İşbu dehrin devletinin cümlesi nakş-ı hayâl Nakş-ı Nakkâşındaki sevdaya düştüm gel yetiş Kangı güle andelîb oldumsa gördüm hâr olur Bir vefasız sözleri hercâya düştüm gel yetiş Bu adem oğlanları bu âlemin hammâlıdır ibret ile seyr edip hülyaya düştüm gel yetiş Âdem olanlar bu âlem halkının sultânıdır Merhamet kıl nice yüz bin paye düştüm gel yetiş Kâmil inşân Pîr-i Sâmî Hazretini bulmuşam Sâlih'em Mecnûn-sıfat Leylâ'ya düştüm gel yetiş |
Kesret = Yaratıklar, çokluk. Aceb = Acayip. Âb = Su. Tufan = Hz. Nuh zamanında yoldan çıkmışları tedibetme Allah tarafından hem gökten yağdırılan, hem de yerden kaynıyarak bütün dünyayı kaplayan su. (mec.) Şiddeti yagmur ve sel. Derya = Deniz. Kerbelâ Cengi = Hz. Hüseyin' in şehid edildiği savaş. Habib = Sevgili. Nûr-ı vech = Nurluyuz. Dehr = Zaman, dünya Şekva = Şikâyet Firkât-ı Mevlâ = Allah'dan ayrılma Nakş-ı hayâl = Hayalini canlandırma (Rabıta). Nakş-ı Nakkaş = Nakkaş' in nakşı (Allah'ın nakşı). Andelip = Bülbül. Hâr = Diken. Hercâ = Kararsız, sözünde durmayan. Âlem = Dünya. Hülya = Kuruntu, hayal. Pay-paye = Ayak, mevki, makam. Mecnun-sıfat = Mecnûn gibi. |