94

Gelir bûy-ı Muhammed gül yanağından senin şahım
Dem-i İsâ zuhur eyler dudağından senin şahım

Harâmî gözlerin âşıkların bağrın kebâb eyler
Atar gamzelerin tîri kabağından senin şahım

Hızır âb-ı hayât için nice zulmetleri geçti
İçer sâliklerin âb-ı zülâlinden senin şahım

N'ola azm ettin ise Hazret-i Pîrin makamına
Gelir nisbetlerin buyu otağından senin şahım

Senin hasret firakından bu gönlüm andelîb-âsâ
Ebed ayrılmazam verdin budağından senin şahım

Garîbem hem-demim yoktur enîsim munisim sensin (1)
Dilerem sıbğa-i devlet boyağından senin şahım

Karardı kalbimiz şahım ikilik macerasından
Ziyalarıdır saadet şeb-çerâğından senin şahım

Hidâyet neyyiri şeyhim Muhammed Hazret-i Sâmî
Ayırma başımı bir dem ayağından senin şahım

Menem Salih hulûs ile kapında durmağa geldim
Hakîkat gülleri hüsn-i bağından senin şahım
Bûy-u Muhammet = Peygamberimizin kokusu.

Dem-i Isâ = Hz. isa'nın nefesi, sözü. (Mürşidin sohbeti ile ölü kalb-lerin dirilmesi).

Harâmî = Haydut, yol kesen.

Tiri kabak = Oku okluğundan.

Ab-ı hayât = Âbı hayvan, Âb-ı Hızır.

Sâlik = Sülük eden, mürid.

Âb-ı Zülâl = Saf ve tatlı su, şerbet.

Buyu otağ = Makamının kokusu.

Firak = Ayrılık.

Andelib-âsâ = Bülbül gibi.

Verd = Gül.

(1) = Garibim, dert ortağım yok, yakınım, dostum sensin.

Sıbğa-i devlet boyağı = Devletli boyası (Allah boyası).

Saâdet şeb-çerağı = Mutluluk veren aydınlık.

Hidâyet neyyiri = Hidayet nuru.

Bir dem = Bir an.

Hulûs = Halislikle, özden, samimi.

Hüsn-i bağ = Güzellik bahçesi.