Gülden Bülbüllere 2-9

Söylenir dillerde bir Mecnûn u Leylâ her zaman

Günde yüz bin nice Mecnûn ile Leylâ'sı geçer.

Burada Mecnun: İnanmış teslim olmuş bir müriddir.

Leylâ'dan mânâ: Meşâyihtir.

Mecnûn Allah'ın sıfat nurunu Leylâ'da gördü. Kendisinde gördü. Eşyada gördü. Evliyaullah’ta Allah'ın sıfat nuru mevcut. Esmâ nuru da mevcut. Zat nuru da mevcut.

Onun için buyuruyor ki:

Bir Leyla'nın Mecnun'uyam cânân ilinin cânıdır.

Cânân ilinden gelmiştir. Onun cânı hepimizin rûhu. Cânân ilinden, Allah'tan geldi. Ama cânân ilinin canı değil. Onlar geldikten sonra bir daha gitmiş. İkinci gelişidir, ikinci gelişini ifade ediyor. Bu da nedir? "Mutu kable en temutu." Ölmeden evvel ölün. Cenabı Hakk’ın bir emri var ya. Ona mazhar olmuş. O tecelli etmiş. Varlığından kurtulmuş. Bir insan varlığından kurtulunca hakikat varlığına ulaşır.

Bir dilberin meftûnuyam bu cân anın kurbânıdır.

O güzele gönül vermiş. Bir mürid hakikaten Râziye-Marziye makamına ulaşırsa, cânını cânâna vermiştir. Kelâm-ı kibarda:

Bu nefsin râzıye, marziyye eyle.

Alıp dost iline kurbana gel gel.

Dosttan mânâ, Allah'tır. Kurbana gel gel. Allah için nefsin bütün arzularını terk etmiş. Nefsinden geçmiş.

….

İki kaşı arasından azmeder Mevlâ'ya hat.

Yani Allah'a giden yol, Evliyaullah’ın iki kaşının arasından gider. Onun için Evliyaullah'ın iki kaşının arasına râbıta yaptırıyorlar. Tarikatımızda böyle. Eğer aşka duçar oldunsa ilmin merkezine daldın. İlmin noktasını buldun. Başka bir kelâmda:

Bir noktada pinhan imiş

Gör neyledi bu aşk beni

Bir noktada gizlidir, diyor. Neymiş o? O da Allah aşkı. Allah aşkı senin kalbinde tecelli ettiyse, o bir noktadan mânâ, senin kalbinin açılmasıdır. O aşk açacak senin kalbini. O kalp açılırsa işte ilmin merkezine daldın.

Ol cân içinde cân imiş.

Cân: Evliyaullah

Onun içindeki cân nedir? Allah. Cenabı Allah. "Ben yere göğe sığmam, mümin kulumun kalbine sığarım." buyurmuş.

Buradaki mümin kulun kalbi, senin benim kalbim değil. Bizim kalbimiz muhalefet ambarı olmuş.

Ne zaman ki bir Müslümanın bin bir meşakkat karşısında Allah hiç kalbinden çıkmıyorsa; yerken, içerken, yatarken, kalkarken, gezerken, alırken, verirken hiç Allah'ı unutmuyorsa, işte Allah onun kalbinde. Allah'ın esmâ nuru tecelli etmiştir. Onun kalbinde, hem sıfat nuru tecelli etmiştir, hem de zat nuru tecelli etmiştir.

…..

Mürşitler benzer güle

Derviş benzer bülbüle

Sev Hakkı seven ile

Ben derviş olamadım

Hakkı da bulamadım.

Allah'ı sevmeyen derviş olamaz. Hakiki Allah sevgisi bir insanın gönlünde olursa, onun gönlünde başka bir arzu olmaz. Ne dünya, ne âhiret, ne mal sevgisi, ne evlat sevgisi. Kendi canını da sevmez. Onun için.

Başını top eyleyip gir vahdetin meydânına

Kıl gazâ-yı Kerbalâ gir kendi nefsin kanına

Seyr kıl uşşak-ı Mevlâ nice kıyar cânına

Terk-i cân etmektir ancak aşku sevdâdan garaz.

Bir insanda Allah sevgisi, Allah aşkı olmazsa, Allah sevgisine duçar olmazsa terk-i can olamaz.

Terk-i can olmayınca da Cânân'ı bulamaz. Buyuruyor ki: "Kulum ver beni de al beni." Neyi verip de O'nu alacağız? Allah'ın bizde neyi var? Allah bize çok nimetler bahşetmiş. Görmemiz, işitmemiz bunların hepsi Allah'ın lütfu değil mi? Bunlarla Allah kazanılmaz. Hayır.

"Kendi ruhumdan ruh üfledim." buyuruyor. Allah'tan gelen o ruhtur. Eğer o ruhu Allah için verdiysen, Allah'ı aldın.

Te'âlallah ne hûb zîbâ yaratmış kâmil insanı

"Nefahtü fîhi min rûhi" deminde kılmış ihsânı.

İşte sana üflenen odur. Allah'tan gelen de odur zaten. İnsanların cânı çok tatlıdır. Her şeyi cânı için yok eder. Cânını ne için yok edeceğini bilemez.

İşte meşâyih bildiriyor: "Senin nimetin bu. Yolu da budur. Nimetin şuradadır. Onun bahası da şudur. Yol nedir? Şeriat, tarîkat. Nimetin nedir? Ruyetullah. Bahası nedir? Can vereceksin." Can gitmeden cânân ele geçer mi?

Niçin diyor ki:

Cânım demem ben bu tendeki câna

Eğer vâsıl eylemezse Cânâna

Âhir bu dert beni eyler divâne

Dermân için sen Lokmane gelmişem.

Elhamdülillah çok şükür. Bin şükür, nihai şükürler olsun. Allah nimetimizin münkiri etmesin. En büyük nimeti bize vermiş. Bizi Müslüman halketmiş. Sevgili habibine ümmet etmiş. Bize varisi olan velilerini tanıtmış. Sevdirmiş.

"Hiç nimet olur mu bundan ziyade" idrak eden böyle buyurmuş. Tarîkatı tadan böyle buyurmuş. Tasavvuf kelâmı bu. "Hiç nimet olur mu, bundan ziyade." Nedir bu?

Şeyhim benim sultan imiş

Hak'tan bize ihsân imiş

Can derdine dermân imiş

Görün beni aşk n'eyledi?

Âhiri derviş eyledi

....

Sâmi gibi bir Hazrete

Gönderdi beni vuslate

Eriştirip bu devlete.

Vuslat nerdeymiş? Evliyaullah’ta. Niçin?

Çünkü Evliyaullah Hak kapısı. Allah kapısı. Evliyaullah'ın gönlüne girdiysen eğer Allah'ı buldun.

Gönlüne nasıl gireceksin? Sevgi ile. Hizmet ile. Tarîkatın dört şartı var. Muhabbet, ihlas, edep, teslim.

Muhabbet: Meşâyihini çok seveceksin. Canından fazla seveceksin.

Peygamber Efendimiz, Hz. Ömer'e sordu:

—Ya Ömer bizi ne kadar seviyorsun?

— Nefsimden sonra en çok sizi seviyorum Ya Resulullah.

—Sen kâmil mümin olamamışsın. Bizi nefsinden fazla seveceksin.

Ondan sonra ondaki sevgi öyle bir coştu ki nefsinden fazla sevdi..

Bizim ehl-i sünnet âlimleri;

—Ruyetullah haktır, vardır ama dünyada göremezler, diyorlar. Bâtın ulema da buyuruyorlar ki;

—Her şey dünyada kazanılıyor. Dünyada göremeyen âhirette de göremez.

Öyle midir? Öyle. Çalış kazan, sen de gör. Onun için Yunus Emre'nin:

Sensin benim cânım cânı

Sensiz kararım yokdurur

Cennette sen olmaz isen

Vallah nazarım yok durur.

Yemin ediyor ki, cennette sen olmazsan, cenneti ne yapacağım.

Ama kim O? Cenabı Hz. Allah.

Cennette sen Cemâlini göstermezsen ben cenneti ne yapacağım diyor. İstemem diyor. Başka bir kelâmında zaten açıkça söylüyor:

 Cennet cennet dedikleri

Bir köşk ile birkaç huri

İsteyene ver onları

Bana seni gerek seni.

Bizim mevcut olan divanımızda da var:

Cemâlin şemine müştâk olanlar

N'eder cennetteki ebrârı Leyli

Cemâline aşık olanlar, cennetin süsünü, varlığını, eşyasını ne yapacak? Her şeyin dünyada misali vardır. Mecnun gibi, Ferhat gibi. Daha çok aşk-ı mecazlar var. Ama aşk-ı hakikatı görenler az olmuş.