Gülden Bülbüllere 2-10

İlim insanları yükseltiyor. Ama aslında ilim insanları alçaltsın ki Allah yükseltsin. Âlim olanlar tabii ki seçilmişlerdir. Cenabı Hak da ne buyuruyor: "Sizin bileninizle, bilmeyeniniz bir değilsiniz." Bilen bilmeyenden farklıdır.

Ama bu bilmenin de kaç türlü anlamı var? Bir âlim olmakla ben biliyorum demek  mi oluyor? Yunus Emre ne demiş:

İlim ilim bilmektir

İlim kendin bilmektir

Sen kendini bilmezsen

Ya nice okumaktır?

İlimden manâ, kendini bileceksin. Kendini bilmedikten sonra sen âlim değilsin. İlim bir taraftan zâhirde ilim sahibini yükseltir. İlim sahibini yükseltir ama, ilim sahibini halk yükseltecek; kendisi değil. Kendisi ilminden dolayı yükselirse, onu Allah hakîr eder. Çünkü ilminden dolayı yükselmek demek, kendisinde gurur kibir oluşması demek oluyor. Halkı kendisinden aşağı görmek demektir.

Bir âlim tarîkata girmezse ilminden geçemiyor. Şeriatda ilim, ibâdet, hayır çok kıymetlidir, çok geçerlidir. Zâhir âlimlere göre. Ama tarîkatta bunların hiçbir kıymeti yoktur. "Ameli güzel işle. İşlememiş gibi bil." diyor. Bir hadis vardır: "Kişi ameli ile cennete giremez." Ancak nasıl girer cennete? Allah'ın fazlı, tevfiki, kişinin mertliği ile girer.

Yani kişiye Allah cenneti ikram ederse, kişi  de mert olursa cennete girer. Burada mertlik denilince nefsi yenmektir. Nefsini yenmek. Tarîkatta ne var? Cânı vermek var. Cânân'ı bulacaksın. Cânân'dan mânâ Allah.

İki türlü fakirlik vardır. Maddî fakirlik, manevî fakirlik, ikisi de ge-çerlidir. Maddî fakirlik cenneti kazandırır. Manevî fakirlik Allah'ı kazandırır.

Bütün meleklerin, cinlerin, insanların ilmi toplandığı zaman Peygamber Efendimizin ilminin yanında, deryada bir katre gibi kalırmış.

Böyle iken Miraç'ta "Ya Rabbi! Fakirliğimle geldim, yokluğumla geldim." dedi. Cenabı Hakk’ın bu çok hoşuna gitti. Amel fakirliği budur.

Nakşibendi Efendimizin, Muhammed Parisâ Hazretlerine iltifatları, methiyeleri çok farklı imiş. Ulema bunu araştırıyor. Neden? Niçin bu kadar terakki etmiş? Amel ise, hepsi işlemiş. Velâyet ise hepsi velâyete ulaşmış. Ama velâyete geçenlerde de farklılık vardır. Velâyet ki... Velilerde de farklılık var. Ulemâ inceliyor.

Muhammed Parisa Hazretleri diğerlerinden farklı ne amel işlemiş ki, bu dereceye ulaşmış. Diyorlar ki: Muhammed Parisa Hazretleri bütün tasavvufta, şeriatta olan amellerinin kârını, kemâlini yokluk deryasına atmış. Sahip olmamış da onun için bu kadar terakki etmiş. Emsâlini geçmiş. Emsâli velîler içerisinde marifete ulaşmış.

Şeriatını, amelini, ibâdetini, tarîkatını yapacaksın da bunlara hiç itibar etmeyeceksin. Hepsini yok edeceksin. Gönlünden çıkaracaksın. O zaman en yüksek makama da ulaşacaksın.

Aşık imdi varlığını ver yokluğa.

Bu yokluk âşıklarda olur. Âşık olmadan yokluk olmaz. Âşık olmayanın ilmi varlıktır. Ameli gözünde bir varlıktır. Kerâmeti gözünde bir varlıktır.

Âşıklar ilmi de atıyor, ameli de atıyor. Kerâmeti de istemiyor. Kerâmetten geçmezse âşık değildir. Âşık olmayan kerâmetten geçemez. Kendini ibâdete verecek. Fazla ibâdetle de yol alınır. Fakat aşk ile daha seri gidilir.

Aşka duçar olmayanın büyük amelinden, aşka duçar olanın küçük ameli makbuldür. Niçin? Aşka duçar olmayanın ameli gözüne dağlar gibi görünür de onun için. Ama aşka duçar olanın ameli gözüne görünmez. Hepsini yok eder. Neticede hakiki varlığı O olur.

Zâhir şeriatta ilim, ibâdet çok önemlidir. Tarîkatta bunların yaşanması var. Tatbikatı var da önemi yoktur. Kıymet verilmiyor. Niçin? Tarîkata geçen bir insan öyle Allah'a, öyle Râbıtaya rabtoluyor ki muhabbet, ihlas, âdâb, teslim ile.

Teslim olan mürid bir âlettir. O bir nakıştır. Nakışın neyi vardır? Nakışın bir hüneri olmaz. Nakışı işleyendedir marifet. Nakış medhedilmez. Nakkaş medhedilir. Bir âletin nesi var? Onu çalıştıran bir ustası var.

Bir insan tarîkatta ihlas denen bir sıfatı elde ederse, muhabbeti olur. Bunlar birbirine bağlıdır. Muhabbet olmazsa ihlas olmaz. İhlas olmazsa muhabbet olmaz. İhlas olmazsa âdâb olmaz, âdâb olmazsa ihlas olmaz. Âdâb olmazsa teslimiyet olmaz. Teslimiyet olmazsa âdâb olmaz.

Bunlar tarîkatın şartları. Sen cansız bir âletsin. Öyle ise ilim de senin değil, amel de senin değil. Hiçbiri senin değil.

Evet Allah'a şükür, bin şükür, nihaî şükürler olsun ki Allah bu zamanda bu nimeti nasip etmiş.